Geçtiğimiz ay İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda bir yapılanma yaşandı. Genel sanat yönetmenliğine Zafer Kayaokay'ın yerine Hakan Çimenser, yardımcılığına da Celal Kadri Kınoğlu getirildi. Kınoğlu ile koltuğa oturduğu günün haftasında bir araya geldik. 1990'dan beri Devlet Tiyatroları bünyesinde olan Kınoğlu, rol aldığı her oyunda akılda kalıcı performanslar sergileyerek seyircinin gönlünde sağlam bir yer edindi.
'GÖREV SÜRPRİZ OLDU'
Şu sıra başını kaşıyacak vakti olmayan Kınoğlu'na "Bu görevi bekliyor muydunuz?" diye sordum. "Devlet Tiyatroları'nda hiç beklemiyordum denmez ama bana da sürpriz oldu" diyerek teklif sürecini şöyle anlattı: "Bir gün telefon gelir, 'Şu rolü oynar mısın?' derler. Çok sevdiğiniz, inandığınız bir rolse 'evet' dersiniz. Bu da ona benziyor. Bizim işimiz karşı tarafta heyecan yaratmak. Bazen idareciler bizde o heyecanı yaratıyorlar. Bir telefon açıyorlar, 'Bu görevi istiyor musun?' diye soruyorlar. Buna 'Bir düşüneyim' falan diyemezsiniz. Türk filmlerinde 'Bütün kalbimle evet' derler ya, ben de öyle dedim ve kabul ettim." Çok çalışkan bir aileden geldiğini ve çok araştırdığını söyleyen Kınoğlu, repertuvara karar verme sürecinin kendisini heyecanlandırdığını belirterek şöyle devam etti: "Ben öğrenciliğimden beri çok okurum. Altını çizer ajandama notlar alırım. Yanlarına da 7.5- 8 gibi notlar veririm ki bir gün lazım olur diye. Nitekim bir tiyatro beni arar, 'Ne okudun, ne seyrettin?' diye sorar. Ben de onlara tavsiyelerde bulunurum. Bu bilginin senden istenmesi büyük bir haz. Repertuvar oluşturma sürecinde de bu zamana kadar okuduğum 4 bin kitap işe yarayacak." "Oyuncu arkadaşlarımın potansiyellerini, neye susamış olduklarını, yönetmenin dünyalarını biliyorum" diyen deneyimli sanatçı, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Seyircinin ne istediğini bilemeyebiliriz ama insanlar iyi şeylere layıktır. Bir oyunu en iyi şekilde yapmak zorundayım. Ticari kaygımız yok. Ben sahneye çıktığımda 105 tane spot yanıyor kafamda. Bu büyük bir zenginlik. Bir tek şeye ihtiyacımız var; yaptığımız, her şeyle gurur duymak. Bunun için çaba göstereceğiz."
'MAVİ IŞIKLAR YANINCA...'
"Nasıl bir yol haritanız var?" sorusunu Kınoğlu, "Ben bugün odasında oyun yazan o çocuğu bulmak istiyorum" diyerek şöyle yanıtladı: "Önce bünyemizdeki oyunculara, sonra da seyircilere heyecan verecek, var olan oyunların üstüne çıkacak bir program düşünüyoruz. Çünkü seyirci çok acımasız. Salonda mavi ışıklar yanmaya başladığında (telefonlardan bahsediyor) oyunun kötü gittiğini anlıyoruz. O yüzden baştan çıkarılmayı bekleyen ateşli seyirciyi sıkmayan oyunlar koyacağız. Öncelikle hangi sahneye ne lazım bilmeliyiz ve teknik konuları çözmeliyiz."
'KEŞKE KIZIM DA TİYATROCU OLSA'
2. Dünya Savaşı sırasında tiyatro yapmaya çalışan tiyatrocuların yaşadıklarını, başrol oyuncusunun kostümcüsünün gözünden anlatan 'Giydirici' adlı oyunla seyirci karşısına çıkan Celal Kadri Kınoğlu, seyircinin oyuna gösterdiği ilgiden memnun. Kınoğlu, "Benimle ilgili yorumlara baktığımda çok mutlu oluyorum.10 yaşındaki kızım da tiyatrocu olsa keşke" diyor.