Belki yıllar beyhude geçti ama hatıralar hiç silinmedi. Türkiye'nin 'Barış Abi'si tam 18 yıldır aramızda yok. Bazıları yokken bile fazlasıyla vardır ya, Barış Manço da o misal. Türkiye'de Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra adı en çok kültür merkezi, park, bahçe, durak, bulvar ve okullara verilen kişi olan Barış Manço'nun adına Japonya'da bile yılda sadece bir kez açan sakura ağacı dikildi.
Sanatçı kimliğinin yanı sıra toplumsal olaylar karşısındaki duruşuyla da milyonların gönlünde taht kuran, insanlara baba sıcaklığı veren Barış Manço'nun oğulları Batıkan ve Doğukan Manço, Habertürk'e 'uzun saçlı dev adam'ın bilinmeyenlerini anlattı.
'BABALAR GÜNÜ'NDE YÜZÜNE BİLE BAKAMAZDIK'
Barış Manço'suz geçen 18'inci 'Babalar Günü'nü yaşıyorsunuz. Bir yanınızın eksik olduğu bu yıllar sizin açınızdan nasıl geçti?
Batıkan Manço: Bu 18 yılın 9 yılını Amerika'da geçirdim. O yıllarda medyadan uzak kalmak için yurtdışına eğitim almaya gitmek en mantıklı kararlardan biriydi. Turist gibi olduğum için zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum. Ancak tekrar yurda döndüğümde olgun bir bakış açısıyla Barış Manço'yu ve hayatta nasıl adımlar atmam gerektiğini sorgulamaya başladım.
Doğukan Manço: Babamı kaybettiğimizde ben 17 yaşındaydım, Batıkan'sa 14. Bu zor yılları kardeşim, annem ve ben birbirimize kenetlenerek atlattık. Bize destek çıkan çok güçlü bir annemiz vardı. Babamın yokluğunda aradığımız nasihatleri onun şarkılarında bulduk, eserlerinden güç aldık. Akranlarımızın hayat standartlarına göre bayağı zor şeyler yaşadık. Bu süreci babamın hayranlarının bize karşı gösterdiği ilgiyle aştık.
Barış Manço hayattayken 'Babalar Günü' sizin açınızdan nasıl geçerdi?
B.M.: Babamın yaşadığı dönemde evde Babalar Günü gergin geçerdi, çünkü hep karne dönemlerine denk gelirdi. Karnemde resim, müzik ve beden eğitimi dersleri hariç pek iyi olan dersim yoktu. Karne haftası büyük bir stres yaşardım, haliyle bu 'Babalar Günü'ne de sirayet ederdi. Babam, karnemizde zayıf olduğunda bize kızmazdı ama sessizce manalı bir şekilde bize bakmasını görmek istemezdik. Babalar Günü'nde babamın yüzüne bakamazdık.
D.M.: Bu konuda benim de Batıkan'dan pek bir farkım yoktu. Aynı derslerimiz pekiyi olurdu.
'KORUMALARLA DEĞİL HALKLA YÜRÜDÜ'
Babanızın sizlere en önemli öğüdü neydi?
B.M.: En önemli öğüdü, "Oku oğlum oku ama kulaktan dolma bilgilere de inanma" olmuştur. Bu doğrultuda yaşamayı sürdürüyorum.
D.M.: Bana da, "İstersen marangoz ol, istersen fırıncı ama işini yaptığında herkes senin ismini zikretmeli" derdi.
Ev içerisinde anneniz Lale Manço ile babanız arasındaki ilişki nasıldı?
D.M.: Annem bize sadece annelik yapmadı. Babama da hep kol kanat gerdi. Kariyerinde yol arkadaşlığı yapıp çeşitli kliplerinin yönetmenliğini üstlendi. Her ikisi de karı-koca ilişkisiden ziyade arkadaş gibiydiler.
Barış Manço'nun günlük yaşantısı nasıldı?
B.M.: Moda'daki evimizden, Kadıköy'deki işine hep yürüyerek giderdi. Çevresindekiler, "Size güvenlik tahsis edelim" dediklerinde onun yanıtı, "Beni kimden koruyacaklar?" olurdu. Velhasıl, halkın içinde olmasa yaşayamazdı. Vatandaşlarla arasına hiç duvar örmedi. Korumalarla değil, halkla beraber yürüdüğünde sanatçı oluyorsunuz zaten.
'ONUNLA SOHBETLERİMİZİ ÇOK ÖZLÜYORUZ'
Sizler kendisiyle ilgili en çok neyi özlüyorsunuz?
D.M.: Baba-oğul sohbetlerimizi çok özlüyorum...
B.M.: Hem sohbetlerimizi hem de beraber yaptığımız yurtdışı gezilerini çok özlüyorum. Babamın popüler olduğu yıllarda İstanbul'dan ziyade Belçika'daki evimizde yaşıyorduk. Aile yaşantısını Belçika'da daha yoğun yaşadık.
Toplumun pek çok farklı kesimi tarafından kabul görmüş bir sanatçının çocukları olmak sizin üzerinizde baskı yaratıyor mu?
B.M.: Şu anda karşınızda babamı temsilen duruyoruz. O yüzden ağzımızdan çıkacak her söze dikkat etmemiz gerekiyor. Onun soyadını taşımak bana herhangi bir yük getirmiyor, çünkü ben doğmadan önce de Barış Manço vardı ve herkesin sevgilisiydi.
D.M.: Yeniden şans verilse yine Barış Manço'nun oğlu olmak isterdim.
'BİR DAHA ONUN GİBİSİ GELMEZ'
Barış Manço, 'Gibi Gibi' adlı şarkısında, "40 yılda bir gelir Barış gibisi" diyor. Buna katılıyor musunuz?
Batıkan Manço: Katılmıyorum! Bir daha onun gibisi gelmez. Barış Manço, 7'den 77'ye herkese samimi duygularla hitap eden bir insandı. Türkiye onun sıcaklığını, samimiyetini, öğretilerini, özgünlüğünü ve duruşunu fazlasıyla arıyor.
Doğukan Manço: Babamın öğretileri çok kuvvetliydi. Bize her gün doğruyu ve yanlışı anlatırdı. Baskıcı tarafıysa hiç yoktu.
'HAYAT HİKâYESİNİ FİLM YAPMAK İSTİYORUZ'
Barış Manço'nun hayat hikâyesini film yapma gibi bir düşünceniz var mı?
Batıkan Manço: Son 18 yılda babamla ilgili çeşitli kitaplar yazıldı, belgeseller çekildi ama bunların ne kadar doyurucu olduğu tartışılır. O yüzden babamın hayat hikâyesini film yapmak istiyoruz. Filme ek olarak bir müzikal de yapılabilir.
'BABAMIN OTOMOBİLLERİNİ GERİ ALACAĞIM'
Manço'nun otomobillere düşkünlüğü biliniyor. Rolls Royce, MG, Ford Mustang ve Jaguar marka araçlarına zamanında borçlar nedeniyle el konulmuştu. Tekrar almayı düşünüyor musunuz?
Doğukan Manço: Babamızın vefatından sonra tüm araçlarımız hakkaniyetsiz davalar sonucu hacizli olarak satılmıştı. Bu araçların sahipleriyle görüşme halindeyim, araçları geri almak istiyorum.
Batıkan Manço: Küçüklüğümde en çok babamın klasik otomobillere ilgisi dikkatimi çekerdi. Bir gün "Baba bizim kaç arabamız var?" diye sordum. Hepsini tek tek anlattı ama "Bunu uluorta anlatma" dedi. Göze batmasını istemezdi. 90'lı yılların başında ülkede su sıkıntısı yaşandığı esnada tasarruf olsun diye arabayı bir damacana suyla yıkıyordu. Bu, küçüklüğümde bana çok dokunmuştu.
'İKİ UÇ KARDEŞİZ!'
Moda'da küçüklüğünüz nasıl geçti?
Doğukan Manço: Moda halkı beni çok fazla sevmez. Zamanında burada arkadaş grupları arasında çetelerde yer alırdım. Bayramda kırdığımız camlar, camlara attığımız yumurtalar, milletin arabasını çamura bulamalar, apartmana torpil atmalar filan derken yaramaz bir çocuk olduğum için çok sevilmezdim.
Batıkan Manço: Bense Doğukan'ın aksine mahallenin örnek çocuklarından biriydim. Hiç evden çıkmazdım. Camdan Doğukan'ı seyrederdim, o ne yapıyorsa onun tam tersini yapardım. Buna rağmen birbirimizi hiç kıskanmadık.
ZIT KARDEŞLERSİNİZ ÖYLEYSE!
B.M.: Aramızdaki zıtlık çocukluktan beri var. İki uç kardeşiz resmen! Doğukan daha dışa dönük, atılgan ve girişimcidir. Bense adım atmadan önce 5-10 kere düşünürüm. Doğukan'ın seçtiği yolun temposu pek bana göre değil!
Zıt kardeşler olarak birlikte bir kafe açmaya nasıl karar verdiniz?
B.M.: ABD'de aldığım eğitimleri burada uygulayamamak oldu. Doğukan'la birlikte Moda'da küçük bir işletme açmaya karar verdik. Cafe Los Manchos'un fikir babası Doğukan'dır. Sonrasında birlikte işçiliğe soyunduk. Doğukan kafede bir çivi çakarken, ben de ona çivi kutusunu tuttum. Çok iyi bir grafiker veya müzisyen olamadım ama barista oldum.
D.M.: Kafeyi açana kadar birlikte sabah akşam çalıştık. Mimarisi de tamamen bana ait. Adeta ikinci evimiz oldu.
'YAŞI ÇOK GEÇİRMEDEN YUVA KURMAK LAZIM'
İkinizin de yaşı kemale erdi. Evlenmeyi düşünmüyor musunuz?
Doğukan Manço: Son dönemde ciddi bir konser temposu içerisindeyim. Yeniden evlenebilmek için iş tempomu yavaşlatmam gerekiyor. Ama yaşı da çok geçirmemek lazım. İnsan kalbi çarptığı sürece yaşayabilir sonuçta.
Batıkan Manço: Aşk konusunda duygularımdan önce mantığımla hareket ediyorum. Romantik bir adamım ama evliliğe adım atmadan önce evin temelinin sağlam olacağına inanmam lazım. Yaşı çok geçirmeden yuva kurmak lazım.
'BİZE KENDİ DEĞERLERİMİZİ ANLATTI'
Barış Manço'nun bestelediği ve seslendirdiği şarkıların günümüzde hâlâ karşılık bulmasını neyle açıklarsınız?
Doğukan Manço: Bize kendi değerlerimizi, halkın yaşayış tarzını anlattı, yeni değerler yaratmadı. 4 yaşındaki çocuklar bile 'Arkadaşım Eşşek'i ezbere biliyorlar. Bu Barış Manço'nun toplumun en büyük kahramanlarından biri olduğunun göstergesidir. Ama artık maalesef kültür gitgide yozlaştı, nitelikli eser üretimi sekteye uğradı. Geçmişte üretim ön plandaydı, şimdilerde sadece tüketim!
Batıkan Manço: Babam hep "Bu ülkede üreticilik kaos zamanında başlar" derdi. Çok da haklıydı bence. Günümüz aşkları, sevgileri bile günlük tüketim üzerine kurulu, bu durum müziklere de yansıyor.