Hıncal Abi'nin (Uluç) dünkü yazısının başlığında, 'Tiger Woods'u sanayi köftecisine mi götürelim?' sorusu vardı. Dünya starı Tiger Woods'a, Antalya'da yemek yedirecek uluslararası üne sahip bir restorana sahip olmamanın ezikliğini ortaya çıkaran önemli bir soruydu bu.
Sadece Antalya mı? İstanbul'da bile dünyaca ünlü ve prestij sahibi bir restoranımız yok.
Geçtiğimiz hafta, Türk Hava Yolları'nın, direkt uçuş başlattığı Lüksemburg için düzenlediği basın gezisine katıldım.
Lüksemburg'un yüzölçümü, İstanbul'un yarısı. Nüfusu ise sadece 500 bin. Fakat bu minik ülkenin tam 11 tane Michelin yıldızlı restoranı var.
Türk mutfağını hep dünyanın en iyileri arasında gösteririz. Lezzetli yemeklerimiz, iyi aşçılarımız var ama ne kadar iyiler?
Michelin yıldızı alacak kadar iyiler mi?
YILDIZI ALMAK...
Bu yıldızı almak çok zor. Michelin firmasına bağlı müfettişler, gizlice gelip restoranınızda yemek yiyor. Daha sonra restoran, tekrar denetleniyor. İşin en zor kısmı ise yıldızı aldıktan sonra başlıyor. 18 ayda bir gizlice denetleniyorsunuz. Müşteri sayısı katlanırken aynı kaliteyi korumak en zoru.
Michelin yıldızı, bazı şefler için onur meselesi. Ünlü Fransız şef Bernard Loiseau; üç Michelin yıldızından biri geri alınınca, av tüfeğiyle kendisini vurup intihar etmişti!
Her şeyden önce Michelin'in, Türkiye'de 'kırmızı rehber' yayınlama kararı alması gerekiyor. Michelin, kırmızı rehberi çok az ülkeye uyguluyor. Bunun için belli bir yatırım yapılması, restoranların incelenmesi ve yatırıma değecek kaliteye sahip olması gerekiyor.
Mutfak Dostları Derneği Başkanı Ahmet Örs'e göre; Michelin yıldızı alacak kalitede bir restoranımız yok.
İstanbul'un, Avrupa'nın cazibe ve eğlence merkezi olacağından bahsediyoruz ama Michelin yıldızı almayı geçtim, dünyada prestij sahibi bir restoranımız yok. Türkiye'de yeme-içme sektörü köşeyi dönmenin adresi olarak görüldüğü sürece, bu tür restoranlarımızın olması zor.
NOT: Lüksemburg'tan alınacak çok ders var; izlenimlerimi yarın okuyabilirsiniz.