Usta tiyatrocu Nevra Serezli, GÜNAYDIN'a konuştu. Serezli, sanattaki usta-çırak ilişkilerinden sinemaya, rahmetli eşi Metin Serezli ile olan evliliğinden sanat dünyasında ideolojik ayrılıklardan dolayı yaşanan gerilimlere kadar birçok konuda konuştu.
- Sanat hayatınızda kaç yılı geride bıraktınız?
1967'den beri sahnedeyim. Robert Koleji'nde okurken ilk sahneye çıkmıştım. O gün Haldun Dormen'in bir çalışanı beni izlemiş ve benden bahsetmiş. Daha sonra Haldun Bey'den kurs aldım. Kurs sonunda Dormen Tiyatrosu'nun 10'uncu yılını kutlamak için hazırlanan 'Cengiz Han'ın Bisikleti' oyunu için bana başrol teklif edildi. Rüya gibiydi, tıpkı filmlerdeki gibiydi. Metin'le de Dormen Tiyatrosu'nda tanıştım.
- Eskiden tiyatrocular usta-çırak ilişkisi içinde yetişiyordu. Artık bu kalmadı, sizce neden?
'Biz genciz, dünyaya daha farklı bakıyoruz. Her şeyi teknoloji sayesinde yakından takip edebiliyoruz' algısıyla yaklaşıyor gençler. Bu işe yeni başladığım dönemde Dormen Tiyatrosu'ndaki ustaları takip eder, uyarılarını önemserdim. Şimdikiler kendilerini bilirkişi olarak görüyor.
BULVAR KOMEDİSİ SEVİYORUM
- Peki, sizin usta-çırak ilişkisi içinde yetiştirdiğiniz oyuncu var mı?
Oğlum Murat var. Gurur duyuyorum onunla. Ona hiçbir zaman ders verir gibi anlatmadık oyunculuğu ama Metin de, ben de hep sanat konuşuyorduk evde. Zaten oyunculuk zeka işidir. Hele komedi matematik işidir, daha zordur.
- Siz de birçok komedi filminde oynadınız...
Kemal Sunal, Şener Şen gibi değerli isimlerle oynadım. Oynadığımız filmler klasikleşti. Gişe yapan bazı filmleri eleştirebiliriz ama nihayetinde halkı sinemaya çekmek başarıdır. Çok yermemek gerekiyor o yüzden yapılan filmleri. Ben daha çok bulvar komedisinden hoşlanıyorum. Mesela 'Yol Arkadaşım' filmini çok beğendim. İbrahim Büyükak'ın komedi tarzı bana uyuyor. Yılmaz Erdoğan, Ata Demirer, Tolga Çevik ve Demet Akbağ'ın tarzını da beğeniyorum.
- Dizilerde oyunculuktan öte görselliğe daha çok önem veriliyor artık...
Dünyanın her yerinde güzel insan seyredilir. Güzel kıza, yakışıklı erkeğe dizilerde yer verilmesini çok normal karşılıyorum. Ama hem görseli, hem de oyunculuğu iyi olan da birçok oyuncu var; Kıvanç Tatlıtuğ, Serenay Sarıkaya, Birce Akalay gibi.
- Güzellik uğruna estetik yaptıran kadın oyuncular var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Hiç estetik yaptırmadım. Estetiğe karşı değilim ama kendi şahsiyetini kaybettirecek kadar da yapılmamalı. Şahsiyetimi kaybederim diye korkup hiç yaptırmadım. Estetikte aşırıya kaçmamalı oyuncu. Gençleşmek için estetik yaptırdın diye kimse sana genç rolü vermez. Önemli olan kendi yaşının güzelliğini yakalamak.
ONUNLA DERTLEŞMEYİ ÖZLEDİM
- Eşiniz Metin Serezli'yi beş yıl önce kaybettiniz. Peki alışabildiniz mi yokluğuna?
Hâlâ alışamadım. Büyük bir boşluk oldu hayatımda. Hâlâ zili çalacak da eve gelecekmiş gibi hissediyorum. Onunla dertleşmeyi, aldığım güzel haberleri paylaşmayı özledim. Ölümünden bir sene sonra dikkat ettim de her lafımda Metin'den bahsediyorum. Sanki yaşıyormuş da aramızda bir olay geçmiş gibi anlatıyordum konuları. Örneğin, "Metin bu çiçeği burada istemez ki niye dikiyoruz buraya" diyordum. Ama yavaş yavaş bu yanımı dizginlemeye başladım.
- Son dönemde sanat dünyasında ideolojik ayrılıklar yüzünden gerilimler yaşanmaya başlandı. Eskiden böyle bir tablo var mıydı?
Eskiden de vardı böyle fikirsel ayrılıklar. Sol düşünceye veya sağ eğilime sahip oyuncu arkadaşlarımız vardı. Ama bizim dönemimizde bu hiç sorun olmamıştı. Birbirimizin oyunlarını gidip izlerdik. Sanatta renklilik, çeşitlilik ne kadar çoksa o kadar iyi. Herkes tek tip, üniforma gibi aynı fikirde olsa, üretkenlik de olmaz. Sanatımla herkese hitap etmeye çalıştım. Bir fikre ya da ideolojiye ait olmayan, herkesin gelip izleyebileceği türden oyunlarda sahne aldım hep. Tek bir tarafa hizmet etmeyen, belirli bir sloganın altında toplamayan oyunlarda yer almaya özen gösterdim. Sanatta hangi görüşte olunursa olunsun doğruyu anlatmak çok önemli. Eleştiri barındırabilirsin oyunda ama doğruyu anlatacaksın, izleyiciyi yanıltmayacaksın. Her fikre açık bir insanım. Herkes istediği hayatı yaşamakta özgürdür. Hiçbir zaman ayrımcılık yapmadım. Değerlerimize, ülke birliğine zarar vermediği sürece herkesin fikrine saygılıyım. Atatürkçü bir insanım. Türk'üm ve bu şanlı bayrağın altında yaşamaktan, bu ülkenin sanatçısı olmaktan gurur duyuyorum. Türk bayrağımızı görünce gözlerim doluyor. Öyle büyük bir ülke sevgim var. Mesela duyuyorum; bazıları ülke zor duruma düşünce 'Giderim' diyor. Beni hiçbir kuvvet vatanımdan ayıramaz. Bu ülkede doğdum ve burada öleceğim.
ARTIK 'SENİ SEVİYORUM' BİLE DEMİYORLAR KALP EMOJİSİ GÖNDERİYORLAR
- Rahmetli eşiniz Metin Serezli ile çok uzun yıllar mutlu bir evliliğiniz oldu. Evlilikleri uzun yıllar devam ettirmek gittikçe zorlaşıyor artık...
Metin'le evliliğimiz 45 sene sürdü. Ben heyecanımı hiç kaybetmedim. Metin'i ne zaman görsem içim pır pır ederdi. Turneye giderdi, saatlerce telefonun başında onun aramasını beklerdim heyecanla. Mektup yazardık birbirimize turne döneminde. Günümüzdeki ilişkilerde bu heyecan yok. Romantizm kalmadı artık. Şimdi emoji gönderiyorlar, 'Seni seviyorum' bile demiyorlar, kalp göndermekle yetiniyorlar. Bizim dönemimizdeki aşklar böyle değildi; şanslıyız bu açıdan. Ben Metin'le çok güzel bir hayat geçirdim. Onun yokluğunda oğullarım, torunlarım, gelinlerim, beni hiç yalnız bırakmıyorlar. Şimdi baktığımda 'İyi ki de iki çocuk doğurmuşum' diyorum, yoksa Metin'den sonra yalnız kalırdım.
HAYALİ ÖYLE CANLI Kİ MEZAR TAŞI GÖRMEK İSTEMİYORUM
- Eşinizi özlediğinizde mezarına gidiyor musunuz?
Çok gitmek istemiyorum. Bir tek yaşgünlerinde gidiyorum, beni orada görmek istermiş gibi geldiği için. Metin hayalimde hâlâ canlı, o güzel sesi hâlâ kulaklarımda; mezarına gidip taş görmek istemiyorum. Onu kaybedince 'Neden?' diye isyan etmedim. Tevekkül ettim. İnancım sayesinde atlattım bu süreci. İsyan etmemek ve kabullenmek önemli. Allah beterini yaşatmasın deyip kendimi iyileştirmeye çalıştım.
OĞLUMU EKRANDA ASKER KIYAFETİYLE GÖRÜNCE DUYGULANIYORUM
- Oğlunuz Murat Serezli'yi ekranda izleyince ne hissediyorsunuz?
Oğlum asker rolünde oynuyor. Onu asker üniforması içinde görünce çok mutlu oluyorum. Oynadığı dizide Türk bayrağını sancağa taktıkları zaman mesela çok duygulanıyorum, ağlıyorum. Hatta hiç unutmuyorum; Murat, 'Dağ' filminin jeneriğini bana izletmişti. Jenerik kırmızı ay yıldızla bitmişti. Çok etkilenmiştim. Bayrak bizim sembolümüz. O dalgalandıkça 'Bize bir şey olmaz' hissine kapılıyorum hep. Dalgalanan bayrağımızın altında birlik, beraberlik içinde yaşayalım. Kavgayı, dövüşü, nefreti, öfkeyi bırakalım bir kenara. Güzel şeylere odaklanalım. Birbirimizi sevelim. Her sorunun altında sevgisizlik yatıyor. Lütfen birbirimize gülümseyelim ve sevgiyle yaklaşalım.