Hayatımda hiç bu kadar ruhsuz, silik, heyecansız bir Oscar ödül töreni izlememiştim. Bu yıl 91'incisi düzenlenen Akademi Ödülleri'nde daha önce olduğu gibi esprileri ile geceye renk ve dinamizm katacak bir sunucunun bulunmaması, her ödülü bir başka sunucunun kısa ve özensiz sunumlarla anons etmesi, töreni sıradanlaştırdı.
Herkes 'Roma' filminin büyük ödülü kazanmasını beklerken, En İyi Film Oscar'ı 'Green Book'a ('Yeşil Rehber') gitti. Sebebi ise oy kullanan Akademi üyelerinin, Netflix'e duydukları öfkeydi. 'Roma' filmi bir Netflix ürünüydü ve Akademi üyeleri, televizyon dizileri mantığıyla dijital platformlar tarafından çekilen filmlerin, sinema sanatına zarar verdiğine inanıyorlardı. Bu nedenle En İyi Film kategorisinde üyeler tercihlerini 'Green Book' için kullandılar. Ama tepkilerden çekinip olayı dengelemek için de En İyi Yönetmen ödülünü pek de içlerine sinmemesine rağmen 'Roma'nın yönetmeni Alfonso Cuaron'a verdiler. Bu arada son beş yılda dört Meksikalı yönetmenin Oscar alması, 'dünya sinemasına Meksika'nın ağırlığını koyması' olarak nitelendirildi.
Quinn grubunun efsanevi solisti Freddy Mercury'yi canlandıran Rami Malek'in En İyi Erkek Oyuncu ödülüne ulaşması ise aklıma 'Müslüm' filminde olağanüstü bir performans gösteren Timuçin Esen'in, ülkemizdeki neredeyse hiçbir ciddi sinema ödülüne layık bulunmamasını getirdi. Timuçin Esen için 'Makyajla oynadı' diyenlerin utanmış olmasını umut ediyorum.