Star ekranlarında büyük bir iddia ile gala yapan Popstar 2013 yarışması biraz durgun başladı. Burcu Esmersoy'un heyecanı ve tutukluğuna, karşısındaki dev isimleri kırmamak, saygısızlık etmemek konusundaki aşırı ürkekliği de eklenince; ortaya zarif ama etkisiz bir sunum çıktı. Burcu'nun yarattığı boşluğu doldurmak ve onu asiste etmek için Serdar Ortaç devreye girmeye çalışınca, kaos iyice büyüdü.
Eski sunucu Osmantan Erkır saygılı, sempatik ama sınır çeken bir yönteme sahipti ve 'geyiklerin' fazla uzamasına izin vermiyordu.
Burcu bu konuda yetersiz kalınca, ortaya bir 'trafik karmaşası' çıktı.
Burcu Esmersoy ekranda en fazla görmek istediğim yeni nesil sunuculardan.
Yeteneği, güzelliği ve zarafeti de tartışılmaz. Ama Popstar farklı bir sunum, ekstra bir donanım gerektiriyor. Eminim Burcu bunun da altından kalkacaktır.
Onun sıcak odaya çekildiği, Osmantan'ın yeniden mikrofonu eline aldığı günü görmek istemiyorum doğrusu... (Osmantan'ı istemediğimden değil, Burcu'nun başarılı olmasını istediğimden...)
Bir de Burcu, yarışmacılar hakkında detaylı yorum yapmaktan kaçınmalı.
O konuşurken, Bülent Ersoy'un bir-iki sert bakışını yakaladım ki, aman aman... Bizim kızı, şimdiden uyarayım istedim.
REYTİNG OLTASI GİBİ
Bir de yarışmaya Türk sanat müziğinin yanı sıra Türk halk müziği ve pop müzik türlerinin eklenmesi bana göre yıllardır süregelen 'alaturka' ruhuna ihanet etmiş. Yarışmanın adı her ne kadar 'pop'star olsa da; seyircinin büyük bölümü, görmeyi özlediği alaturka nağmeleri için ekran başına geçiyordu. Belli ki, reyting denizine daha çok olta sallandırmak istemişler.
Umarım bu yöntem geri tepmez. Çünkü rock gırtlağıyla alaturka şarkı okumaya çalışan şarkıcılar pek 'iliştirme' duruyorlar.
Jüriye gelince... Demet Akalın, virgülün sağındaki sıfır kadar etkisizdi. Herkese 10 verdi, dişe dokunur bir tek yorum yapmadı. Sanki rica üzerine stüdyoya gelmiş, 'lütfen' koltuğa oturmuş gibiydi.
Serdar Ortaç 'tatlandırıcı' rolüne kendini fazlaca kaptırmış. Büyüklere saygı göstermek tabii ki önemli ama Serdar'ınki bazen 'doz aşımına' uğrayıp yapaylık sınırlarına dayandı.
Orhan Gencebay her zamanki gibi tam bir 'denge' adamı. Tahterevallinin diğer ucu ne zaman biraz aşağı düşse, Orhan Baba hemen 'ağırlığını' koyuyor. Ona artık 'müzik adamı' demek az kalır. Gerçekten de 'müziğin bilimadamı' olmuş...
DECODER YANACAKTI
Bülent Ersoy'un jüri hallerini de özlemişiz doğrusu. Demet'e arada bir takılmaya çalıştı ama karşıdan 'buz gibi' yanıtlar gelince vazgeçti. Sanırım rakipler ilk rauntta birbirlerini hafifçe yoklamakla yetindiler.
Bir de Ersoy'un 'nazariyet' odaklı performans eleştirileri vardı ki, kimse bir şey anlamadı. Diva'mız, sanki performans değerlendirmiyor da beyin ameliyatı yapıyor.
Yarışmacı Bora'nın performansını değerlendirirken söyledikleri beni bana yabancılaştırdı: "Sol diyez ile muhayyer arasında bir ara solüsyon yaptınız!"
Vallahi neredeyse evdeki decoder'ın kartı yanacaktı. Alet, "Ben bu kadar karışık bir cümleyi elektronik sinyale nasıl dönüştüreyim?" der gibi yüzüme bakıyordu!
İlk gecenin galibi Recep dışında öyle aman aman bir yarışmacıya rastlamadım. Daha ilk günden bol kepçe dağıtılan 10'lar ise gelecek adına beni kaygılandırdı.
Sanırım jüri üyeleri bundan sonra kelime dağarcıklarını geliştirmek zorunda kalacaklar: "Yıldızlı 10, kuyruklu yıldızlı 10, fevkaladenin fevkinde üzeri 10'un karesi, yaldızlı 10, 10'un dibi..."