Şarkıcı-oyuncu Keremcem ile usta oyuncu Nebahat Çehre, önceki gün Hasan Kalyoncu Üniversitesi'nde düzenlenen konferansta öğrencilerin sorularını yanıtladı. Festivalde jüri koltuğuna da oturan Keremcem, yarışan kısa filmlerle ilgili şöyle konuştu: "Filmleri izlemek ve puanlamak çok heyecan vericiydi. Çok güzel projeler vardı. Genç simalardan böyle projelerin çıkması çok ümit verici."
Keremcem, şarkıcılıktan oyunculuğa geçiş sürecini ise şöyle anlattı: "Albümüm yeni çıkmışken 'Aşk Oyunu' dizisinden teklif geldi. Albüm yapmak için 2001'de İstanbul'a gelmiştim. İlk klibimi çektim, ardından bir TV programına katıldım, sonrasında ise oyunculuk teklifi aldım."
Sürpriz projelerinin yolda olduğunu belirten yakışıklı oyuncu, "Kamera önü ve arkasında yeni projelerim ve fikirlerim var. Bu işlerin hepsine hakim olmak önemli bir şey. O kadar çok kalemim var ki, insanın eğitilmeden başlamaması lazım bu tür işlere" diye konuştu.
'YILMAZ, OKULUMDU'
Usta oyuncu Nebahat Çehre ise öğrencilerden gelen sorular üzerine sinemaya nasıl adım attığını anlattı: "Londra'ya gittim ve güzellik kraliçesi seçildim. Geri döndüğümde bir mimarlık şirketinde çalıştım, çocuk tiyatrosunda oynadım. Ama ödeme yapamadılar ve hüsranla sonuçlandı. Bir tanıdığımızdan 'Yaban Gülü' adlı bir projenin teklifi geldi. Sonrasında bir avukat rolüyle devam ettim. Sinemayı sevdim ve devam ettim." Çehre, neden sinemaya 20 yıl ara verildiğinin sorulması üzerine ise şunları söyledi: "70'li yıllarda sinema kabuk değiştirdi. Onun içinde olmam mümkün değildi. Ben de başka bir yön seçtim. Para kazanmamız lazımdı bir şekilde. Sahne teklifleri geldi. İki sene direndim. Sonra hocalardan ciddi şekilde eğitim aldım ve sahnede gayet başarılı oldum. Zeki Müren beni çok destekledi. 20 yıl sinemaya ara verdikten sonra 'Yedi Kuleli Mihriban'la geri döndüm. Arkası da geldi..."
Usta oyuncuların televizyon dizilerine pek sıcak bakmamasını da değerlendiren Çehre, şöyle konuştu: "Şu an Hollywood seviyesinde imkanlar var oyuncularda. Biz Yeşilçam'da konuya parasal açıdan bakmıyorduk. Televizyon ve sinemayı ayıramam." Çehre, öğrencilerin "Bize Yılmaz Güney'i anlatır mısınız?" sorusu karşısında duygusal anlar yaşadı.
Çehre, Güney'in dönemin sinemasını nasıl değiştirdiğini anlattı: "Yılmaz Güney, benim okulum, eğitmenim oldu. İşin ciddiyetini ve nasıl yapmam gerektiğini öğretti. Sinemayı inanılmaz ciddiye alan bir adamdı. Ülkesini ve insanlarını çok iyi tanımıyordu. Maalesef Türk sinemasının bir eksiği vardı; güzel ve yakışıklılık ön plandaydı. Bunu yendi ve Türk sinemasına büyük ödüller kattı."