Televizyonda bir klima reklamı dönüp duruyor: Sloganı şöyle: "Güneşi seven ama kış serinliği isteyenlerin tercihi..."
"Ne var ki bunda?" demeyin. Anlatınca hak vereceksiniz.
Evet, klima bir konfor. Teknolojinin nimeti. Beton ve çölleşme ile giderek daha bunaltıcı hale gelen şehirlerdeki insanların kurtarıcısı. Gelin görün ki, gaz salımlarıyla sera gazı etkisinin artmasının ve iklim değişikliğinin de tetikleyicisi.
İklim değişikliği dediğim, şu anda dünyanın koronavirüsten çok daha büyük sorununun ismi. Bunun da müsebbibi biz insanlarız. Baksanıza, hem güneş istiyoruz hem serinlik. Bunun kendisi zaten doğaya aykırı değil mi? Doğayı değiştirmek, dönüştürmek, kendimizi doğaya değil, doğayı kendimize uydurmak uğruna dünyayı mahvediyoruz işte. Hem karnım doysun, hem pastam dursun. Yok öyle bir dünya... Olmadığını da zaten müsilajla, sera etkisiyle, iklim değişikliğiyle, art arda gelen doğal felaketlerle görüyoruz.
Önce derin dondurucuyu keşfettik. Sonra ihtiyacımızdan daha fazla balık tutup, denizleri kuruttuk. Tüketim çılgınlığına kapıldığımız için dünyanın kaynaklarını sömüre sömüre tükenme noktasına getirdik. Havayı, suyu, toprağı kirlettik.
Şimdilik klimalarla doğayı ehlilleştirdiğimizi sanıyoruz ama ileride en büyük doğa kanunu uygulanınca, nereye kaçacağımızı bilemeyeceğiz. O doğa kanunu ne mi? "Bana uyan yaşar, uymayan yok olur!.."
En faydalı haber
Son zamanlarda bültenlerde izlediğim en yararlı haber Atv'de muhabir Burcu Kuruaslan'dan geldi. Burcu, bir uzmanla birlikte Belgrad Ormanları'ndaki mesire yeri Neşet Suyu'ndaydı. Uzmanımız, ormanlardaki piknik yerlerinde neler yapılması ve yapılmaması konusunda son derece önemli bilgiler verdi. Zira ciğerimizi kavuran orman yangınlarının yüzde 90'ı insan ve ihmal kaynaklıydı. Ben de bu çok önemli bilgileri bir kez daha bu köşeden tekrarlamayı hem gazetecilik hem de insanlık görevi saydım:
Pikniğe asla cam eşya götürmemek gerekir. Özellikle cam bardaklar yerine mutlaka karton olanlar tercih edilmeli. Zira kırılan ya da unutulan cam eşyalar güneş altında mercek etkisi yaratarak ormanları tutuşturabiliyor.
Sigara izmaritleri asla söndürülmeden yere atılmamalı. Kül tablası olarak, üzerine su dökülmüş bir peçetenin serildiği tabaklar kullanılmalı.
Mangal sadece yetkililer tarafından önerilen tespit edilmiş özel yerlerde yakılmalı. Eğer rüzgar varsa mangaldan hemen vazgeçilmeli. Mangal, çalıların arasında değil, mutlaka açık alanda ve toprağın üzerinde kurulmalı. Piknik bitiminde mutlaka suyla söndürülmeli. Tamamen sönmeden yanından ayrılmamalı. Yanmış kömür artığı, bir poşet ya da çuvala doldurularak çöp konteynerlerine bırakılmalı.
Bravo Şahan Gökbakar!
Yangınların ülkeyi sardığı ilk anlardan itibaren bir itfaiye görevlisi, orman işçisi ve muhabir gibi çalışan, dağ tepe yangınların arasına dalıp hem ekiplere yardım eden hem de olay yerinden sosyal medya marifetiyle bilgi veren Şahan Gökbakar kardeşimi kutluyorum.
Pek çok ünlünün Bodrum, Marmaris, Fethiye, Antalya sahillerinde keyif çattığı, istifini bozmadığı günlerde Şahan'ın yaptığı çok önemli.
Recep İvedik filmlerini her fırsatta seviyesizlikle eleştirip, ülke tutuştuğunda kıllarını kıpırdatmadan sadece tweet atan entel dantel kardeşler, "Recep İvedik kadar bile olamadıkları için" acaba utanırlar mı?
Bir de evinin önüne 10 metrelik portatif iskele kurdu diye onu yerden yere vuranlara soruyorum: Bu çetin sınavda hanginiz onun kadar duyarlı bir çevreci olabildiniz?
Şeref kürsüsü
Vadi İstanbul'daki konser gelirini, itfaiyecilere su taşırken hayatını kaybeden Şahin Aydemir'in adına hatıra ormanı oluşturulması için bağışlayan Aleyna Tilki'yi kutluyorum.
Zap'tiye
Hep birlikte acı acı öğrendik: Ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor...
Ne demiş?
"Atladığım bir bilgi var mı Sinem?" (A Spor Ana Haber Bülteni'nde tek işi haber vermek olan Beşiktaş Muhabiri Sercan Dikme'nin spiker Sinem Ökten'e garip sorusu)