Atv'nin sevilen dizisi 'Cennet'in Gözyaşları'nın başrol oyuncularından Yusuf Akgün, yeni neslin dikkat çeken isimlerinden biri. Yeditepe Üniversitesi Oyunculuk Bölümü'nü bitirdikten sonra aynı alanda yüksek lisans yapan Akgün, oyunculukta fiziğin ve kondisyonun öneminin farkında. Biz de ünlü oyuncuyla düzenli olarak gittiği Sapphire'deki Factory Athletic Spor Salonu'nda buluştuk. Biraz boks yaptık, biraz konuştuk... Akgün, kendisi ve dizisi hakkında merak edilenleri GÜNAYDIN'a anlattı...
Yaş aldıkça ayaklarınız yere daha mı iyi basmaya başladı?
Aktörlerde 30 yaşından sonra bir başka şey oluyor; işinin ne kadar önemli ve özel olduğunu anladığın bir dönem başlıyor. Oyunculuğun eşikleri var; bu eşikler hayattan aldığın tecrübelerle doğru orantılı ilerliyor.
Hayatınızda 30 öncesi ve sonrası neler değişti?
Bir karakterin dünyasına girmenin ne kadar keyifli olduğunu tecrübe edebildim. 30 öncesinde yaptığım işlere baktığımda, 'Bunu niye yapmışım?' değil de, 'Bunu da bu yüzden yapmışım' diyorum.
Tiyatroya pek sadık değilsiniz sanırım...
Bu sezon yapmak istediğim birkaç iş oldu ama 'Cennet'in Gözyaşları'na konsantreyim. Hayatımda hep tiyatro vardı. Hatta tiyatroyu ihmal etmemek için bazen başka şeyleri bile ihmal etmiş olabilirim.
Kendinize iyi bakıyor musunuz?
Yatma-kalkma saatlerime, antrenman programıma, yediğime-içtiğime dikkat ediyorum. Dizi olmadığı zamanlarda yoga ve tai chi yapıyorum.
Aslında serseri bir görüntünüz var...
Sevgiden geçen bir disiplinim var. Onun dışında kendini nasıl ifade ettiğin, giyimin kendi tercihindir.
Zaten bu, disiplin gerektiren bir iş. Haftanın beş-altı günü sette çalışıyorum, geri kalan zamanda da hasta olmamak için kondisyon tutturmak zorundayım.
Televizyonun cazip gelen tarafı neydi?
TV bizim ekmeğimiz... Aslında orası da çok güzel bir yer; çok farklı sosyo-ekonomik yapılardaki insanlarla beraber olup farklı dünyalara tanıklık etme şansına kavuşuyorum. Bu bulunmaz bir nimet.
Daha önce rol aldığınız bir filmde cesur sahneleriniz vardı. Sınır tanımayan biri misiniz?
Bunlar tek başıma verdiğim kararlar değil; kocaman bir ekibin içinde var olma durumuyla alakalı.
Bundan sonra da böyle roller karşıma çıkabilir. Eğer role inanıyorsam ve orada istihdam edilmeme inanan bir yönetmen varsa, tabii ki üstlendiğim rolün tüm gerekliliklerini yerine getiririm.
İzole yaşamayı tercih eden birisiniz. Bunun sebebi kendinizi koruma isteği mi?
Rutin olarak dışarıya çıktığım bir gece hayatım yok. Kahve içmeyi çok seviyorum, gittiğim dört-beş kafe var. Beşiktaşlıyım, maçları kaçırmamaya çalışıyorum.
Yalnızlığı daha çok seviyorum. Kuzenimle aram çok iyidir, birkaç arkadaşımla sıkı fıkıyımdır.
'Cennet'in Gözyaşları'nda bol bol gözyaşı döktürüyorsunuz.
Dizi nasıl gidiyor?
Canlandırdığım 'Orhan' karakteri stratejik bir yerde. Kızı var ve bu sebeple duygusallık da ortaya çıkıyor. Babasını yeni kaybetmiş bir adam 'Orhan'...
Dizide bir evlat edinilme durumu var. Siz gerçek hayatta evlat edinilseydiniz, ne hissederdiniz?
Bilmiyorum ki; sana bakan kişileri ailen olarak değerlendirdiysen zaten ailendir. Tabii ki 'Kimin biyolojik çocuğuyum?' diye merak edersin.
Bunlar sizin başınızdan geçseydi ne olurdu?
Aman abi! Bazen düşünüyorum da, ben 'Orhan' gibi tepkiler vermeyebilirim. 'Orhan'ın hayattan beklentisi, sorumlulukları, aile şirketini yönetmesi, gördüğü eğitim çok farklı. Ne zaman ne yapacağını çok önceden hesaplıyor. Benim içimdeki özgürlüğün getirdiği spontanlığın tam tersi biri diyebilirim.
KIYMET BİLİRİM ŞIMARMAM
Okullu olmayan oyuncularla çalışmak size zor geliyor mu?
Hayır, niye zor olsun ki... Herkesten öğrenilecek bir şey olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Kendini karşındakinin yerine koymalısın. Diyelim ki, okulu bitirmiş ama tecrübesiz bir aktörle karşı karşıyasın; bir zamanlar sen de tecrübesizdin ve senin karşına da tecrübeli insanlar çıktı. O gün onlardan ne öğrendiysen, bugün de karşındakinden neler öğrenebileceğini hayat sana gösteriyor. En azından bana gösterdiği için kendimi şanslı hissediyorum.
Bir hayat stratejiniz var mı?
Benimkisi daha çok üretime dayalı... Belki de acılarımı, sıkıntılarımı, karanlığı, yalnız yaşamayı biraz daha üretime çevirmeyi ve yazıp-çizmeyi seven biriyim. Elimdeki her şeyin bende olmasının bir sebebi olduğuna inanır ve şükrederim. Kıymet bilirim... Şımarıklık yapmaya hiçbirimizin hakkı yok.