Artık 'Ne oluyor bize?' diye sormaktan vazgeçtim. Çünkü teşhisi koydum: Cümbür cemaat çıldırıyoruz!
Sadece bir tek günün haber bültenlerine bakar mısınız?
Adam; piyanist şantör istediği şarkıyı okumadı diye silahını çekip herkesin gözü önünde müzisyeni bacağından vuruyor.
Yetmiyor, geri dönüp yaralı için ambulans beklenirken bir daha ateş ediyor.
Osmanlıspor'un teknik direktörü, basın toplantısında kendisine güldü diye kadın muhabirin üzerine yürüyüp tehdit ediyor.
Bergama Belediyesporlu futbolcu, Van deplasmanında attığı golden sonra asker selamı verdi diye saha içinde linçten zor kurtuluyor.
Cizrespor ile Gençlerbirliği'nin 'seyircisiz' maçında sahaya havai fişek yağıyor. Tek suçları 'Ankara'dan gelmek olan' futbolcular zırhlı araçlarla taşınıyor...
Görünen o ki, kimsenin kimseye tahammülü kalmamış. İçimizde nefret fidanları boy veriyor. Bizim gibi düşünmeyen, bizim arzumuzu yerine getirmeyen herkes tez elden ölsün istiyoruz.
Özellikle çözüm süreci için kaygılıyım. Bu kadar nefret ve şiddet pompalanan bir ortamda barış ve huzuru geri getirmek nasıl olacak; işte onu bilmiyorum. Bu 'şiddet refleksi' bir an önce kalplerden ve beyinlerden kovalanmalı. Bırakın askerin kendisine, 'selamına' bile tahammül edemeyip 'Yaşasın Apo' tezahüratı eşliğinde futbolcu linç etmeye çalışmakla hiçbir şeyi çözemeyiz. Sadece 'çözülürüz' gibi geliyor bana...