Immanuel Kant, 'Güzellik ve Yücelik Duyguları Üzerine Gözlemler' makalesinde "Güzel bir manzara insana haz verir, yüce olan ise aynı zamanda çaresizlik, kaygı ve hatta acı" diyor. İşte o makale, senarist ve fotoğraf sanatçısı Ebru Ceylan'ın 'Ebedi Bir An' isimli sergisine ilham oldu. Sergi, Eğitim, Kültür ve Araştırma Vakfı'nın (EKAV) ev sahipliğinde Ekavart Gallery'de sanatseverlerle buluştu.
'ÇOK BEĞENDİM'
İçeriye girdiğiniz ilk anda Kant'ın sözleri karşılıyor sizi. Onu okuduktan sonra Ceylan imzalı şahane manzara fotoğraflarına geçiyorsunuz. Eserler manzaranın çok ötesinde derin anlamlar taşıyor, yücelik kavramını yeniden düşünmemizi, sorgulamamızı sağlıyor.
Bu karelerin nasıl çekildiğini merak ediyorum tabii. Ebru Ceylan'ı en sevdiğim eserin önünde yakalayıp soruyorum. 25 yıldır fotoğraf çektiğini, projeyle ilgili çalışmalarının ise yaklaşık beş yıllık bir süreci kapsadığını söylüyor. Fotoğrafları Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde, özellikle insan eli değmemiş ıssız yerlerinde çekmiş. Bunu özellikle tercih etmiş çünkü insan algısını aşan bir gerçeklik üzerine çalışmak istemiş. Sohbeti, hayata bakışı, her anı derin bir kadın Ebru Ceylan. Çok güçlü bir kalemi var; eşi Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerindeki o bitmesini hiç istemediğimiz muhteşem diyalogların birçoğunun yazarı. Bu fotoğrafları çekme sürecinde güzellik ve yücelik kavramıyla ilgili çektiği karelere özel bir şeyler yazıp yazmadığını soruyorum. Gülerek "Yazdım tabii" diyor. Dilerim en yakın zamanda okuyabiliriz.
Bu arada biz konuşurken karşımızdaki eseri eşi Nuri Bilge Ceylan inceliyordu. "Eşiniz nasıl buldu fotoğrafları?" diye sordum. "O da ilk kez burada gördü eserleri" dedi. Nuri Bilge de bizimle birlikte tüm eserleri detaylı bir şekilde inceledi, çok beğendiğini söyledi. Eminim eşiyle bir kez daha gurur duymuştur.
Sergide sadece fotoğraflar yok; videoart ve ses enstalasyonlu light box da var. Özellikle enstalasyona bayılacaksınız çünkü kendinizi ebedi bir anın içinde hissediyorsunuz.
Amadeus mu, Salieri mi?
Sezonun en ses getirecek prodüksiyonlarından biri olan 'Amadeus'u, Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment iş birliği ile Uniq İstanbul'da izledim. Gerçekten de oyun beklediğime fazlasıyla değdi. 18'nci yüzyılda Viyana'da yaşayan efsane besteciler Wolfgang Amadeus Mozart ile Antonio Salieri'nin çatışmasını ele alan oyun, 12 kişilik koro ve 10 kişilik canlı orkestradan oluşan 35 kişilik dev kadrosu, dekoru, oyuncuları ve yönetimiyle kusursuz. Tarif etmeye kelimelerin yetersiz kalacağı derin bir baba-oğul dramı da var.
'Amadeus' filmi sekiz dalda Oscar ödülü kazanmayı başarmıştı. Oyun ise ilk dakikalardan itibaren gönlümüzün Oscar'ını almayı başarıyor. Oyundaki hikaye Mozart üzerine kurulu, haliyle Mozart'ın biraz daha öne çıkmasını istiyorsunuz ama kendinizi Salieri'nin tiratlarından da bir türlü alamıyorsunuz. 'Amadeus mu, Salieri mi?' sorusunun en doğru cevabını, oyunun sonunda alkışıyla seyirci veriyor. Salieri açık ara önde. Tiyatro ne diziye, ne sinemaya benziyor, seyircinin alkışı her şeyi o anda belli ediyor. İzleyince ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Kitlesel fonlamayla hayallerin gerçek olsun
Kitlesel fonlama, dünyanın birçok ülkesinde uygulanıyor. Bu sistemin en başarılı örneği orkestra şefi Nisan Ak. Beş yıl önce 'Genç orkestra şefi bağışçı arıyor' diye bir haber okumuştuk. Ak, bağış ve destek sitesi Indiegogo'da başlattığı kampanya ile ABD'de eğitimini sürdürmeyi başarmıştı. Şimdi ise Doritos, Facebook ile birlikte yeni bir proje hayata geçiriyor. #bicesaret mesajıyla sosyal medyada başlatılan ve FonGogo kitlesel fonlama platformunun iş birliği ile yürütülen projede; hayallerini gerçekleştirmek isteyenlerin hazırladıkları projelerine kitlesel fonlama yoluyla kaynak yaratılacak. Bu destekten yararlanmak için 10 Mart'a kadar başvuru yapabilirsiniz.