Adı Funda Esenç'ti... Sözde halkla ilişkiler uzmanıydı. Havaalanında uçağı rötar yapınca, günahsız bir banko görevlisine irin kustu, zehir saçtı. Söylediği her cümle insanlık suçuydu. "O koca k.çını büyüteceğine aklını kullan", "Sizin kazandığınız haram para.
Bunlar çoluğunuzdan çocuğunuzdan çıksın", "Ben çingenelerle temas etmiyorum", "Sokak şırf..sı..." İşin daha da üzücü yanı; kadın dakikalarca sayıp söverken, etraftaki onlarca yolcudan uzun süre çıt çıkmaması...
Neden sonra yolcular arasında bulunan oyuncu Serkan Balbal ve birkaç kişi, biraz seslerini yükseltir gibi oldu. Skandal bununla kalsa iyi. Hakaret ve sözlü taciz dakikalar boyu sürerken, ortalıkta kadına müdahale edecek tek bir güvenlik görevlisi yoktu. Daha da beteri; o kadın yolcu, işlediği onca suça rağmen gözaltına alınmak yerine uçağa bindirildi.
Metrobüste bir kadın iğrenç bir şekilde tacize uğradı.
Dakikalar süren tacizi kameraya alıp sosyal medyada paylaşana kadar metrobüste kimse bu duruma aldırmadı.
Neyse ki kadın susmadı, bağırdı, çağırdı da etrafındaki insanlar duraklar boyunca 'gözleri önünde' yaşanan bu faciaya tepki gösterir gibi oldular.
Küçükçekmece'de oyun oynayan küçücük çocuklara bir sapık musallat olmuştu. Önce iki erkek çocuğu kandırmaya çalıştı.
Onlar korkup kaçtı. Dakikalarca dil döküp kandırdığı 5 yaşındaki kız çocuğunu alıp bir apartman boşluğuna götürdü.
Sonrasını biliyorsunuz.
Bütün bunlar, sokağın orta yerinde olup biterken, daha sonra pek çok tanık "Evet, o sapık buraları mesken tutmuştu.
Şöyle geldi, böyle gitti" falan diye ifade verdi. Peki neden kimse o çocuklara sahip çıkmadı? Yine Küçükçekmece'de birkaç gün sonra bu kez 9 yaşındaki bir kız çocuğu, annesinin yanındayken lüks bir cipteki saldırganlar tarafından kaçırılmak istendi. Mücadele dakikalarca sürmesine rağmen kimse müdahale etmedi.
Saldırganlar, çocuğun annesinin çığlıkları sayesinde korkup kaçmasa, yeni bir dramın yaşanması işten bile değildi.
Eskiden sokağın tüm çocukları hepimizindi. Herkes o çocuklara göz kulak olurdu.
Çocuklar önce Allah'a, sonra komşulara emanet edilirdi.
Peki ne oldu bize? Kalplerimiz, duygularımız, vicdanımız nasıl oldu da bu kadar nasır bağladı? Nasıl bu kadar duyarsız, ilgisiz, tepkisiz insanlar haline gelebildik?
Hepimiz yılan seyircisi olduk, 'Bana dokunmayan bin yaşasın' diyerek...