Murat Yıldırım son zamanlarda yıldızı giderek parlayan aktörlerden. Özellikle 'Kim Milyoner Olmak İster?'i sunmaya başladıktan sonra ününe ün katan oyuncuyu son olarak 'Sonsuz Aşk' filminde dikkatle izledim.
Ne yalan söyleyeyim, Murat Yıldırım'ın öyle göz alıcı bir cazibesi yok. Hanım okurlarım ne düşünüyor bilemem ama erkek gözüyle ekranın yakışıklılar listesinde bana göre ilk 10'a girmesi bile zor.
Karizması ve ses tonu da çıtanın üzerinden atlamasına izin vermiyor.
Peki nasıl oluyor da bunca dizide, filmde, televizyon programında kendine yer buluyor?
Sebebini siyasi çıkarımlara bağlayan aklı evvellere itibar etmeden, kendi analizimi yapayım...
Her şeyden önce Murat Yıldırım son derece doğal. Rakipleri gibi 'Clark' atmıyor, sesinin etkileyici tonlarını öne çıkarmak için gırtlağını gıcırdatmıyor. Yani 'ilah' gibi görünmek adına ekstra bir çaba harcamıyor. Böyle olunca da inandırıcılık katsayısı artıyor. Sanattan bir örnek verecek olursam; Murat'ın son derece yakışıklı, karizmatik rakipleri birer etkileyici tablo ama Murat boş bir tuval. Peki bu kötü mü?
Asla değil. Nasıl iyi manken, kendi fiziksel özelliklerini geride tutup 'elbise askısı' olmak zorundaysa, oyuncular da boş bir tuval olmak zorunda.
Zira tabloların ancak reprodüksiyonları (taklitleri) yapılabilir.
Oysa boş tuvale; kafanızdan geçen, hayalini kurabildiğiniz her şeyi resmedebilirsiniz.
İşte Murat Yıldırım'ın da en büyük avantajı bu.
Her renge, her şekle bürünebiliyor.
'Sonsuz Aşk' filmine gelince... Romantikler kaçırmasın.
Bir de hayatın kirini pasını gözyaşıyla akıtmak isteyip de bir türlü buna vesile bulamayanlar... Filmin beni çeken en büyük özelliği ise Cunda'nın fon oluşturması. Kuzey Ege'nin göz alıcı doğası, bir de Fahriye Evcen'in duru güzelliğiyle birleşince ortaya şahane bir 'tablo' çıkmış...