Ünlülerin garajları, insanların ve dolayısıyla da magazin medyasının çok ilgisini çeker. Örneğin, ünlü ABD'li televizyon programcısı Jay Leno'nun 1500 araçlık klasik otomobil koleksiyonu neredeyse her ay dünya medyasında manşetlere taşınır.
Bizde de garajlarıyla ünlü medyatik isimler var. Örneğin Cem Yılmaz ciddi bir otomobil koleksiyoncusudur. Hemen her hafta başka bir aracın içinde görüntülenir.
Ama biri var ki, hepsini geride bıraktı: Müge Anlı... Seyircilerinin 10'ar liralık bağışları ile kısa süre içinde tam 20 milyon lira topladı. Bununla ikisi sabit, 5'i TIR ve 22'si de onun 'atom karınca' diye adlandırdığı küçük mobil mutfaklar olmak üzere yaklaşık 30 araçlık bir filoya sahip oldu. Önümüzdeki günlerde bu filoya 5 araç daha katılacak.
Müge'nin koleksiyonunun (!) diğerlerinden farkı, öyle ömrünü garajda geçirip, ara sıra tozlarının alınması değil. Hepsi her an görev başında. Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde, Giresun'da yaşanan sel felaketinde hizmet verdiler. Bazı illerimizde her sabah işe gidip gelenlere sıcak çorba servisi yapıyorlar. Ramazan geldiğinde yine halkın hizmetindeler.
Giresun'daki sel felaketi sırasında Müge Anlı ve Dostları'nın mobil yemek araçlarından yararlanan bir kadın şöyle diyordu: "Ben de kampanyaya para göndermiştim. O 10 liranın gün gelip bana bu şekilde geri döneceği hiç aklıma gelmemişti."
Geçen hafta kampanyaya büyük destek veren Kızılay'ın yetkilisiyle birlikte canlı yayında filosunun maketlerini kara tahtaya yapıştırırken sevgili Müge'nin gözlerindeki heyecanı, mutluluğu, gururu görmeliydiniz. Okumayı söktüğü için göğsüne kırmızı kurdele takılan bir ilkokul öğrencisi gibi gözlerinin içi gülüyordu.
Halkın güvenini, halka hizmete çevirmek... Her 10 siyasetçiden 1'i bu düşüncede olsa, memleketin derdi, sorunu kalır mıydı?
Bizim yüzümüz ne zaman kızaracak?
Cumartesi gecesi BeIn Sports ekranlarında Juventus - Cagliarı maçına denk geldim. Bir de baktım tüm futbolcuların yüzlerinde kırmızı boyalar. Az sonra spiker merakımı giderdi. Meğer kadına şiddet konusunda farkındalık yaratmak için yüzlerine kırmızı boya sürerek maça çıkmışlar. Hakemler de dahil...
Ne yalan söyleyeyim, izlerken benim de yüzüm kızardı. Zira kadına şiddet konusunda ne yazık ki Avrupa şampiyonuyuz. İstatistiklere bakılırsa, neredeyse her gün bir kadını erkek şiddetine kurban veriyoruz. Buna rağmen böylesine anlamlı bir kampanyayı önce İtalyanların düşünmesi ağırıma gitti.
Neyse, vakit geç değil. Önümüzdeki hafta tüm futbolcularımızın seremoniye yüzlerinde cinayete kurban giden kadınlarımızın maskeleriyle çıkmalarını öneriyorum. Kadınlarımıza sahip çıktığımızı tüm dünyaya göstermek için...
Peki ya seyircinin günahı ne?
Kanal D, iddialı dizisi Bir Annenin Günahı'nı cumartesi gecesi ekrana sürdü. Senaryo, "Bir anne, evladı için neleri göze alabilir?" gibi son derece beylik bir soruyu bilmem kaçıncı kez kafalara takmayı hedefliyor. Aslında A Mother's Guilt dizisinin uyarlaması. Daha önce de bizim dizi ekranında oğlunun ameliyat parasını bulabilmek için geceliği 200 bin lira karşılığında yatağa girmeye hazırlananları, ikinci çocuğunun hayatını kurtarabilmek için tecavüze uğrayıp hamile kaldığı adamdan çocuk yapmayı düşünenleri filan görmüştük.
Her nedense elalemin dizisini devşirmeye niyetlendiğimizde hep hasta çocukların ve onların çaresiz annelerinin hikayelerini tercih ediyoruz. Sizi bilmem ama ben artık çok sıkıldım. Bizim seyircinin ana akım kanallardan uzaklaşıp, dijital platformlar ve internet üzerinden batının rengarenk dizi yelpazesine ulaşmayı tercih etmesinin sebebi de bu bıkkınlık olsa gerek.
Şeref kürsüsü
Oğlu Ömer için Osmaniye'de futbol kulübü kuran ve antrenmanlarda saha kenarında küçük futbolculara yemek pişiren Elif İşlek, anneliğin sınırsızlığının timsali oldu.
Zap'tiye
Yeni doğan çocuklar için isim önerileri. KIZ: Covidan, Zentübe, Nekahat. ERKEK: Pandemir, Filyas, Bulaş.
Ne demiş?
"Korona bile virüs olduğundan beri böyle maske görmemiştir." (Magazin D'deki mücevher kaplı maske haberinin seslendirmesi)