Moda ve stil yarışmalarının biri biterken, diğeri başlıyor. Bu tür programlara meraklı olanlar, şimdi de Fox TV'nin yeni yarışması Gardırop Savaşları'na odaklandılar. Mevzu belli: Birbirinin saçını başını yolmaya hevesli kızlar, üç kişilik didikleyici jüri, vesaire... Ama yapımcıların programa isim koyarken gösterdikleri 'dürüstlüğü' sevdim. 'Moda filan bahane, önemli olan savaş' demişler açıkça.
Jüriye gelince... Gül Gölge Saygı gerçekten de ekrana yakışıyor. Bence geri dönüş için de doğru bir kapı kullanmış. Sunuculuk deneyimi, ona moderatörlük konusunda hayli yardımcı oluyor. Gustosu, zarafeti ve seçiciliğiyle de jüri koltuğunu dolduruyor. Ayşe Brav ise yıllardır ekran gerisinde biriktirdiği tecrübesini şimdilik 'idareli' kullanıyor gibi. Gördüğüm kadarıyla biraz da ayağı frende. Isınma turları bittikten sonra sürprizli kişiliğiyle yeni bir jüri fenomenine dönüşebilir.
Yarışmacı kızların hayran hayran süzüp sürekli çiçek verdiği Raşit Bağzıbağlı ise dizi oyunculuğunu şimdiden garantilemiş gibi.
Peki son yıllarda ekranı kaplayan benzer moda yarışmalarından ne öğrendik?
Kıyafet bahane, polemikler şahane. Giyinmek pek kimsenin umurunda değil; rakiplerine 'giydirebiliyor musun?' asıl ona bak...
Jüriden ne kadar fırça yersen, ünün o kadar artıyor ve sonunda program sunucusu bile olabiliyorsun. O nedenle sıkmaktan dişlerin zarar görmesin diye yarışmaya dişlikle çıkmakta fayda var.
Nişantaşı tiki'si mi desem, Bağdat Caddesi conconu mu bilemedim. Şöyle ağzını yaya yaya, çizgi film seslendirmesi tonunda konuştun mu; maça 1-0 önde başlıyorsun.
Bu yarışmalarda hiçbir şey beğenmemek, en önemli erdem. Her şeye 'kulp takma' konusunda mutlaka doktora yapmış olmak gerekiyor.
'Göz pınarı kontrolü' en önemli yetenek. Bir anda ağlayacaksın ama rimellerini dağıtmadan gözyaşı dökmeyi başaracaksın.
Milletçe öğrendik ki, hayat 'kombinlerin' etrafında dönüyor. Bakkala giderken evde her şeyini unutabilirsin. Kimliğini, cüzdanını, akıllı cep telefonunu, hatta aklını bile... Ama stilettolu kombinin mutlaka üzerinde olmalı!