İstanbul Moda Haftası'nda bir backstage faresiydim adeta. Modeller podyuma çıkmadan önce neler yaşanıyor? Türk modellerin yerini alan yabancıların defile başına aldığı ücret ne? Zorlu PSM'ye taşınan organizasyonun dikkat çeken detayları neler? İşte hepsi burada...
Mankenler aç geziyor!
Modellerin birçoğu dertli. Neden mi? Kuliste yiyecek sıkıntısı çekiyorlar da ondan. Evet, kulisler artık daha düzenli, hazırlanma alanları daha konforlu ancak buzdolaplarında yiyecek hiçbir şey yok. Defilelerin arasında fazla vakit olmadığı için çıkıp yemek yeme şansları da yok. Ancak yanlarında getirdikleri meyve ve ufak sandviçlerle günü deviriyorlar. Tam da bu konuyu konuşurken modellerden biri lafa atlıyor, "Ben göbeğim çıkmasın diye su bile içmiyorum. Sabah erken saatte spor yapıp defile alanına geliyorum, tüm gün aç geziyorum" diyor. Anlayacağınız kızlara model deyip geçmeyin; aç aç provalar, makyaj seansları ve art arda çıktıkları defileler… Zor iş zor!
Aman mankenler duymasın!
Canlı modellerin podyumda ter döktüğü defilelerin yanı sıra cansız mankenlerle sergi formatında koleksiyonunu tanıtan tasarımcılar da vardı. Bahar Korçan, Bashaques, Mehtap Elaidi akla gelen ilk isimler. Bize enstelasyon kafası yaşatarak hem daha az stres oluyorlar, hem de biz moda takipçileri önümüzden hızla geçen, detayına hakim olamadığımız defilelerde boy göstermektense; tasarladıkları parçaları yakın temas inceleyebileceğimiz, dokunabileceğimiz bir sunumun içine dahil oluyoruz.
Karatay yanı başımdaydı
Moda haftasında, çocuğunu uyutup gelen, bakıcıya emanet edip birkaç saat firar eden ünlü anneler de vardı. Birçoğu da tanıdığımız isimler… Ama hepsi uzaktan takip modundaydı. Evlerine döşettikleri kamera sistemi ile çocuklarını ve bakıcılarını izleyebiliyorlardı. Nefise Karatay'ınki de o şekildeydi. Defile esnasında göz ucuyla tasarımcının koleksiyonunu izliyor, bir yandan da evdeki kızı Maya'yı kontrol ediyordu. Ah dijital sorumluluğuna hayran kaldığım Nefise..
Kim bu yabancı modeller?
Yabancı modellerle çalışmak kolay; çıtları çıkmıyor, ne dersen yapıyor, provalarda eksiksiz, kuralları bozmadan hareket ediyorlar. Buna ister disiplin deyin, isterseniz şartlara uyum sağlama zorunluluğu, ajans baskısı. Modellerin güzelliğini tartışmaya gerek bile yok. Birçoğu Venezüella, Küba ve Arjantin'den. Ah ah, geçmiş zamanları, 2000'li yılların başlarını hatırlayın; Türk süpermodeller podyuma çıkmadan önce backstage'de ne kavgalar, ne tartışmalar çıkardı. Saç saça olurlardı adeta. Yabancılar kuzu gibi maşallah. Unutmadan; yabancı modellerin defile başı aldıkları ücret, 300-500 dolar arasında değişiyor. Fiyatlar, kızların tipine göre değişkenlik gösteriyor.
En dikkat çeken isim Begüm'dü
Moda haftasında Türk modeller yok denecek kadar azdı. Türk model olup 'Ölene dek bu işi yaparım' diyen Begüm Yılmaz; sekiz defilede çıktı. Türk modellerin burun kıvırdığı moda haftasında o göğsünü gere gere podyumdaydı. Duruma objektif yaklaşacak olursak, model yarışmalarından çıkanların artık gözünün podyumda olmadığı aşikar. Her biri oyuncu olmak istiyor; 'Bir dizide başrol kapsam paraya para demesem' kafasındalar. Haklılar da; podyum ücretleri çok düşük. Ancak sansasyonel kıvamda bir şöhrete sahip olman gerekiyor. O da bu çağda zor arkadaş. O yüzden hep diyorum; şu yarışmaların formatı değişsin, oyuncu yetiştirilen, teatral yeteneğe sahip olanların birinci seçildiği platformlara dönüşsün. Uzun lafın kısası; moda haftasında Begüm Yılmaz'ın işine duyduğu saygıya şapka çıkarıyorum.
Yedi sene aradan sonra podyumda
Kulis faresi olarak tam da etrafta dolanırken gözüme Volkan Demirel'in eşi Zeynep takılıyor. Yanına yanaşıp "Hadi Zeynep, bir selfie çekelim" diyorum. Zeynep, "En son Belçika'da defileye çıkmıştım, bundan tam yedi yıl önce" diyor. Aslı&Alev kardeşleri kıramamış ve podyuma çıkmaya 'evet' demiş. Zeynep'te sıfır ego, sürekli güler yüz… Yabancı modellerle aynı kuliste hazırlanıp makyajını yaptırıyor. Divalık yapmadan, kendisine özel oda ve hazırlanma alanı istemeden, iç içe, göz göze, sırt sırta… Ah bu podyumlar ne egolu tipler görmüş canlarım. Haksız mıyım?