Bu yıl 40'ıncısı düzenlenen Miss Turkey yarışmasının ilk üç güzeli Dilara Korkmaz, Cemrenaz Turhan ve Şira Sahilli Bi Başka kanalında Melis Güvenç'in sorularını yanıtladı. Üniversite eğitimleri devam eden üç güzel, yarışmadan sonra gelen tekliflerden çok eğitimlerinin tamamlanmasına daha çok önem verdiklerini söyledi. Eğitimleri sonrası ise oyunculuk yapmaya sıcak baktıklarını anlatan Dilara Korkmaz, Cemrenaz Turhan ve Şira Sahilli, güzelliklerinin tescillenmesinden sonra ise "Sadece yakın çevremize güzel gelmiyormuşuz" dedi. Yarışma sonrası planladıkları kariyer yolculuğundan da bahseden Miss Turkey güzelleri aşık oldukları takdirde işlerini ve kariyerlerinden vazgeçmeyeceklerini söyleyerek, "Ayakları yere sağlam basan güçlü kadınlarız. Çocuk da yaparız kariyer de… İkisi de aynı anda sürdürülebilir şeyler" açıklamasında bulundu.
Yarışma sonrası heyecanınız ne şekilde devam ediyor nasılsınız?
Şira Sahilli: Dilara'nın Miss Word'e gidiş tarihi daha yeni belli oldu. Benim altı ay sonra netleşecek.
Cemrenaz Turhan: Dilara'nın tarihi belli olduğu için o daha heyecanlıdır diye düşünüyorum. Ama ikimiz de kasım ortası gideceğiz. İkimiz de sudan çıkmış balık gibiyiz bakalım nasıl geçecek… İnşallah ülkemiz, güzelce hazırlanıp güzel güzel temsil edeceğiz.
Peki yarışmadan bu yana neler oldu, neler bitti? Siz hala böyle bir şaşkınlık ve heyecan içinde misiniz yoksa bu tempoya hemen adapte oldunuz ve sanki içine doğduğunuz bir şeymiş gibi geldi mi. Ne durumdasın?
Dilara Korkmaz: İki dediğinize de katılıyorum. Çok yoğun bir tempo, alışması çok zor ama aynı zamanda sanki hep bu şekilde koşturuyormuşum gibi… Mesela bugün Ankara'ya gideceğim. Yani bu koşuşturma içinde yaşarken her şey bir anda gelişti. Çok yoğun geçti ama çok keyifliydi. Çok kıymetli insanlarla bir araya gelmek için imkanımız oldu.
Cemrenaz Turhan: Ben sudan çıkmış balığa döndüm ama yine de çok eğleniyorum, süreç çok keyifli ve heyecanlı geçiyor şimdi tabi daha anlayamadık. Çekimden çekime gidiyoruz. Sürekli röportaj veriyoruz ama umarım tadını çıkaracağınız zamanlar da gelecek.
Şira Sahilli: Çalıştığımız insanlar çok deneyimli olduğu için biz çok sudan çıkmış, balık gibi olsak da o kadar güzel yönlendiriyorlar ki bizi çok rahatız aslında...
Peki bu sürekli doğduğunuzdan beri belki duydunuz. "Çok güzelsin" cümlesinin tescillenmesi. Nasıl bir durgu?
C.T: "Cemre sadece bize güzel gelmiyormuşsun. Sen güzelmişsin" dedi yakın çevrem…
D. K: Kirpi yavrusunu pamuğum diye sevmiyormuş.
Ş.S: Böyle prestijli bir yarışmanın içinden bu ödülü almış olmak da ekstra gurur verici. Yorumdan ziyade bu şekilde bir geri dönüş aldığım için çok mutluyum.
Şira Sahilli; "Tacı kafamdan zor çıkardılar"
Peki taçlandığınız o gece artık odanıza çekildiğinizde, kendi kendinize kaldığınızda ne yaptınız?
Ş:S: Tek başımıza kalamadık. Ben direk kız kardeşimin yanına sokuldum. Sabaha kadar sadece yarışmayı izledik, konuştuk, asla uyuyamadım. Ben diğer gün şiş gözlerle diğer çekime gittim.
C.T: Organizasyon bittikten sonra bir arkadaş gurubumla başka bir arkadaşımda kalmaya gittik. Sabaha kadar oturduk, sohbet ettik "Biz ne yaptık ne oldu şimdi taçlandım mı ben" diye şaşkın şaşkın bir gece geçirdik.
D.K: Bende de şöyle 1 durum oldu. Tacı taktım ve sahneden içeri geçtim. Fotoğraf çekimleri için oradan oraya geçiyordum. En son dedim ki "Ben kulise geçip biraz ağlayabilir miyim? Çünkü içimdekini atmak istiyorum. O kadar yoğun bir duygu ki o… Sonrasında orada birkaç hanımefendi vardı "Lütfen fotoğraf çekilelim" dediler. Onlara da "İki dakika ağlasam olur mu?" dedim. "Yok" dediler "Tamam" dedim sildim gözyaşlarımı fotoğraf çekildik. Eve gittiğimde ailemle saatlerce konuştuk. Arkadaşlarım bir yandan yazıyor, onlara yetişmeye çalışıyorum derken o gece ben uyuyakaldım.
Peki ilk kez tek kalıp aynaya baktığınızda "Aferin kızım işte sen busun" dediğiniz bir an oldu mu?
Ş.S: Tacı kafamdan zor çıkardılar ama zaten çevremdeki insanlar da benimle aynı mutluluğu paylaştığı için hep sen Miss Turkey üçüncüsüsün lafını hep duyuyorum. Bunu unutmama izin vermiyorlar ki zaten unutmak da istemiyoruz. Ondan dolayı ekstra gideyim de ben şu an Miss Turkey'im demiyorum. Zaten çevremizdekiler baya bunu hissettiriyor.
D.K: O günün sabahında uyandım pijamalarımın üstüne tacımı taktım, geceden kalma yarım makyajla annemin etrafında Miss Turkey'iniz geldi diye döndüm. Çok neşeliydi. Sonra aynanın karşısına geçtim, kendime baktım ve kendimle konuştum. Çok heyecanlıydı.
Bu yarışmaya katılma hayali ilk ne zaman aklınıza düştü? Yoksa sizin için de bir son dakika sürprizi mi oldu?
Ş.S: Yani küçüklükten beri bu hayalim vardı. Bir de bizimkiler Miss Turkey'i hep takip eder ve kaçırmazdı. Dedem hep "Şira ben seni orada görmek istiyorum. Sen niye orada değilsin?" derdi. Bu yüzden hep böyle küçüklükten bilinç altımda vardı. Kendi kendime hep yürüme provaları yapardım. Bunu hep istiyordum ve hep hayalini kuruyordum. Sadece doğru zamanın gelmesini hissetmek istiyordum.
C.T: Benim ki biraz klişe olacak. Boyum uzun olduğu için ben zaten çevremden 18 yaşımdan beri sürekli "Neden denemiyorsun? Bu yarışmaya katıl" sözlerini hep duydum. Ama önce eğitim hayatımı akademik hayatı tamamlamam gerekiyor. Çünkü ailemde çok eğitimci var ve ihmal etmemem gereken bir konu. Bu yüzden şimdi lisans eğitimimin sonuna geldim. Artık sadece bitirme tezim kaldı. Bunu bildiğim için artık yapabilirim, başvurabilirim dedim. Denedim ve oldu.
D.K: Benim ablam eski Türkiye güzellerinden (Dilay Korkmaz). Ondan dolayı zaten bizim için tanıdık bir platform. Ablamın yaşadığı deneyimi heyecanlı birebir görebildiğim için çok gururlu bir şeydi. O zaman ben daha çok küçüktüm ama her anını hatırlıyorum. Başvuru süreci açıldığında ablam hemen "Dilara dene bence" diye mesaj attı. Ben de evet kesinlikle böyle bir deneyime sahip olmalıyım dedim. Daha sonrasında başvuru yaptım.
"AKADEMİK KARİYERİMİZİN TAMAMLANMASI BİZİM İÇİN DAHA ÖNEMLİ"
Eğitimlerimiz ne durumda, ne zaman tamamlanıyor? Sonrasında ne yapmayı düşünüyorsunuz?
D.K: Ben şu anda Ankara Üniversitesi'nde finans alanında yüksek lisans yapıyorum. Son iki dersim artı bir dönem projem kaldı. Yani okulun bitmesine çok az kaldı. O yüzden bu yılı seçtim. Çünkü akademik kariyerimin tamamlanması benim için çok önemli. Daha sonrasında hayat ne gösterir bilemiyorum. Çünkü şu an odaklandığım tek şey mezun olmak. İkincisi bölüm birincisiyim. Bu birinciliği korumak aynı zamanda dünya güzellik yarışmasına kendimi en iyi şekilde hazırlamak şu andaki ilk hedeflerim. Sonrası için tabi ki iyi bir kariyer planı yapmak istiyorum ama şu anda değil.
C.T: Bahçeşehir Üniversitesi işletme mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Az önce dediğim gibi sadece bitirme tezim kaldı. Benimde bu sene bitiyor. Aynı şekilde bende Dilara gibi önce akademik hayatı tamamlama sürecini yaşadım. Şimdi benim de önümde İsrail var. İsrail'de Miss Universe yarışmasına gideceğim. Şu anda tamamen oraya odaklıyım, en iyi şekilde hazırlanmak istiyorum. Zorlu bir süreç olacağını düşünüyorum çünkü. Çok çalışmam gerek. Ondan sonra tabi ben de kariyerimde de mesleğimi yapmak istiyorum. Aslında önce kurumsal bir şirkette birazcık tecrübe edinip sonra sağlık sektörü üzerine kendi şirketimi kurmak istiyorum. Akabinde bu sektörde işler yapabilirim. Babam da sağlıkçı. Dermatoloji üzerinde kliniğimiz var. O kliniği büyütmek, hastahaneleştirmek ve kurumsallaştırmak istiyorum. İnşallah yapabilirim…
Ş.S: Endüstri mühendisliği ikinci sınıf öğrencisiyim. Okulumu bitirmek için daha iki senem var. Ama benim de hedeflerim arasında Almanya'da staj yapmak var. Bunun üzerine düşeceğim. Bununla beraber gelecek kariyer…
Dilara Korkmaz: "Amaçlarımızı sindirip yavaş yavaş hareket etmemiz gerekiyor"
Peki bundan sonrası için hayatınız ne yönde değişsin istiyorsunuz?
Ş.S: Lisedeyken ortaokuldayken hep tiyatro yapıyordum. Sahneye hep ilgim vardı. Ayriyeten de zaten keyfi olarak da tiyatro eğitimi alıyordum. Şimdi bunu daha profesyonel şekilde almak istiyorum. Ama her şekilde hepimizin önceliği olduğu gibi benim de önceliğim yurtdışındaki yarışmadan sonra bunların hepsini yapmak. Her şey biraz yavaş yavaş olacak.
C.T: Daha önce sahne deneyimim yoktu ama sahneyle enerjimin çok uyuştuğunu düşünüyorum. Panik olmadan bu süreci iyi geçirdiğimi düşünüyorum. O yüzden sahnede olmayı bende çok isterim.
D.K : Şu anda önümüzdeki amaçlarımızı sindirmemizle yavaş yavaş hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yani ileride ne tarz fırsatlar karşıma çıkar gerçekten şu an bilemiyorum ama oyunculuk olabilir.
Peki bu sürece kadar bazı şeyleri elde etme konusunda güzelliğinizin avantaj sağladığı noktalar çok yaşadınız mı?
C.T: Güzellik değil de ben boyumun avantajını hep kullandım. Her zaman uzun boylu olmaktan çok memnun oldum. Voleybol oynuyordum zaten. Takımda girdiği herhangi bir ortamda boy avantajı her zaman kullandığım ve oluyor.
D.K: Bence de uzun boylu olmak avantajlı. Herhangi bir yere girdiğin zaman dikkat çekiyorsun. Sınıfta hocanın dikkatini çekiyorsun ama o bazen kötü de olabiliyor. Aslında normal insanlar gibi çok da büyük bir farkı yok. Sadece daha fazla iltifat ve daha fazla dikkat çekme olabilir.
Ş.S: Uzun boylu olmak sadece bende mi dezavantaj oldu. Hep bir sıranın en arkasına oturma durumum oldu. Tek avantajı yolda yürürken arabalar yol veriyor…
"MAHALLEDE OYUNLAR OYNAYARAK BÜYÜDÜK"
Peki biraz böyle ailenizi de tanımak isterim. Nasıl kültürden ve aileden geliyorsunuz?
Ş.S: Benim çocukluğum çok güzeldi. Küçükken bir süre bizim ev yapılana kadar nenemlerde kalıyorduk. Onların çevresinde aşırı tatlı bir sürü çocuğun olduğu bir mahallede büyüdüm. Asla eve girmezdim. Bu yüzden çok sosyal bir çocukluk geçirdim. Onun dışında ailem beni saygıdan ve sevgiden ödün vermediğin sürece her şeyi yapabilirsin diyerek büyüttü. Bu yüzden benim çocukluğum çok güzeldi baya eğlenceli geçti.
C.T: Bende Ankara'da mahallede oynayarak büyüdüm. Çukur Ambar da oturuyorduk. Mahalle kültürümüz çok fazla vardı, sürekli top oynuyorduk artık annem eve gel diye çok baskı yapıyordu. Okuldan döndükten sonra sokağa çıkıp akşam geceye kadar sokaktaydık. Bir çardağımız vardı oraya yatak yapardık, yıldızları izlerdik. Çok keyifli bir çocukluk geçirdim.
D.K: Ananem ve dedemin çok çok büyük emeği vardır benim üzerimde. Annem babam çalışırken onlar baktı bana. Benim de Ankara'da mahallede sürekli oyun oynayan, eve sadece yemek yemek için giren bir çocukluğum oldu. Bu mahalle kültürü, insanların birbirine güvenmesi o zamanlar çok keyifliydi.
Dilara Korkmaz "Hep ayakları yere sağlam basan kadınlar olduk"
İçine doğduğunuz çevreden ve aldığınız eğitimlerden sonra sizin değişmez ve vazgeçilmez yargılarınız neler oldu?
D.K : Biz hep ayakları yere çok güçlü basan bir aileydik. Babamın vefatından sonra da açıkçası bu daha da güçlendi. Erkek himayesi altına saklanmış kadınlar değildik ama dediğim gibi sonrasında iyice böyle ayakları yere basan güçlü karakterler haline geldiğimizi düşünüyorum. Açıkçası kendim için yani Dilara olmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimi düşünüyorum. Çünkü Dilara'yı çok seviyorum. Ben kendimden çok mutluyum, çok enerji doluyum ve bu beni sürekli motive ediyor. Kendi enerji bile beni motive ediyor.
C.T: Ben ayrı anne babanın çocuğuyum ve benim annem her zaman hayatımda rol model olmuştur. Ama hiçbir zaman kötü anne babalık yaptıkları için ayrılık yaşamadılar. Babam da annem de çok iyi anne baba oldular. Annemin güçlü bir karakter olması, kendi ekonomik özgürlüğünü eline almış bir kadın olması hayatıma entegre ettiğim özellikleri diyebilirim.
Ş.S: Bizim için de öyle… Yetiştirme tarzımızda erkek yapar, kız yapamaz diye bir şey olamadı. Hiçbir zaman böyle bir algıyla yetişmedik. Bu yüzden erkek kardeşim ne yapıyorsa aynılarını bende yapabiliyorum. Bu duyarlılıkta büyüdüğümüz için de elimden her iş gelir hissi çok üzerimde. Ve bundan dolayı güçlü hissediyorum. Bunu da aileme borçluyum.
Cemrenaz Turhan: "Ben kesinlikle feministim"
Hayatınızın kontrolünü kimseye bırakmak istemeyen, bağımsızlığı seçen ve özgürlük düşkünü kadınlar olarak tanımlayabiliriz sizi, yoksa güvenli alanından çıkmak istemeyen ve sorumluluk almaktan kaçınan daha güvenli yaşamayı seçenler biri olarak mı tanımlayabiliriz?
C.T: Ben kesinlikle feministim diyebilirim.
D.K : Kesinlikle ben de güçlü tarafta olduğumu düşünüyorum. Ama şöyle bir ayrıntı var, ailem kesinlikle en büyük akıl hocam. Tabii ki benim de düşüncem var ama onlar bana o düşüncenin yanlış kısmını anlattıktan sonra hep onları dinleme taraftarıyım.
Böyle ışıltılı bir yola girdikten sonra ve kariyeri bir ivme kazandıktan sonra aşık olup aile kurmayı seçen ve bu yoldan vazgeçenler oluyor. Siz benzer şeyler yaşasanız ve aşık olsanız bu yoldan geri döner misiniz?
C.T: Ben çocuk da yaparım kariyer de…
D.K: Yani ikisi bir arada bence çok yürütülebilir şeyler.
Ş.S: Benim için hiç öyle değil. Her şey tamamen oturduktan sonra çocuk yaparım. Benim için önce kariyer. Kariyerimde ne kadar üst noktaya varırsam o kadar iyi. Ondan sonra zaten aşk da olur çocuk da… Benim için kariyer çok önemli. Hedeflerime çok bağlıyım. Kötü bir hırsım yok kendimle çok yarışırım. Onu istiyorsam yapana kadar arkasından koşarım.
"BİZ BU YARIŞMAYA GARANTİ İÇİN GİRMEDİK"
Peki bu süreçte işler beklediğiniz gibi gitmezse ne yapacaksınız? B planınız var mı?
D.K: Bence bir insan zaten herhangi bir işe girerken olmazını kesinlikle düşünmek zorunda. Bundan dolayı açıkçası benim kesinlikle var. Ben zaten Ankara'da çok mutluyum, çok mutlu bir çevrem var, ailem orada... Burada ablam var sadece. Dönüp finans alanında birçok şirkette çalışabilirim. Birçok iş imkanı sağlayabilirim. O olmazsa kendi giyim markamı kurabilirim ki zaten şu anda küçük bir giyim markam var. Yani enine boyuna her şeyi düşündüm.
Ş.S: Benimde zaten okulum devam ediyor. Endüstri mühendisliği severek okuduğum bir bölüm ona devam ederim.
C.T: Bence hayatta hiçbir şeyin garantisi yok. Biz bu yarışmaya garanti için girmedik. Benim her zaman ailem arkamdaydı ve bu süreçten sonra da arkamda olmaya devam edecek. Yani pek bir korkum yok açıkçası ya şöyle olması böyle olmazsa diye.