Sevilen Youtube kanalı Bi Başka'nın konuğu olan Mert Öcal çok özel açıklamalarda bulundu. Bir süredir setlerden uzak kalan oyuncu bu süre içinde sakin bir hayat yaşadığını anlattı. "Artık hayatı daha alt perdeden yaşıyorum ve sanıldığı gibi renkli bir hayatım yok" diyen Öcal ekrandan uzak kaldığı dönemde sunuculuğa yöneldiğini ama oyunculuğa dijital platformlarda yer alan yapımlarla dönmek istediğini söyledi.
Bugünlerde Survivor All Star 2022 için Dominik'e gitmeye hazırlanan Mert Öcal, Survivor yarışmacıları arasında adada yaşanan aşklar ile ilgili de ilk kez konuştu. Öcal, "Adada yaşanan aşklar hiç dikkatimi çekmedi. Ama bu durum da bir sosyallik. Sonuçta yeni tanıdığın birileriyle bir sosyalleşmedir bu. Çok normal bir durum. Bu durum bu sene de olabilir, önümüzdeki senelerde de olabilir" dedi. Öcal kendisinin de adada aşk yaşama ihtimaline karşı; " Hiçbir zaman iddialı konuşmam ama benim karakterime göre çok zor. Orada buna sıra gelmez. Çünkü açlık ve barınma sorunu var. Bir konfor alanı sağlaman lazım. Aile özlemin var… Ama tabii hayat bu bilemem, belli de olmaz, kısmet" ifadelerini kullandı.
Survivor All Star 2022'ye gitmeye hazırlanıyorsun. Bu karar istediğin ve beklediğin bir şey miydi yoksa senin için de sürpriz bir karar mı oldu? Neden tekrar bu mücadeleye girmek istedin?
Hevesim kursağımda kaldı. Çünkü bizim sene yarışmanın en çok izlendiği seneydi ve çok güzel, keyifli, başarılı bir dönem geçiyordum. Yarışmadan döndükten sonra insanlardan çok güzel tepkiler aldım ama bunu adada olduğum zaman içinde hiç anlayamamıştım. Bir de yarışma boyunca sms'lerde hep birinci geliyordum. Başarılı bir yarışmacıyken bir anda yarışmadan elenince "Bir yerde, bir şeyleri yanlış yaptık" dedim. Bu sene de Acun Abi (Ilıcalı) "Gelir misin?" deyince "Gelirim" dedim. Bakalım bu yarım kalan hikâyemizi nasıl tamamlayacağız göreceğiz.
Peki bu yaram kalan hikayende bu kez neleri yapacaksın, neleri yapmayacaksın?
Çok kendimi değiştiremem zaten hep olduğu gibi davranan bir insanım. Beni seven insanlar da zaten rol yapmadığım için seviyor olabilirler. Daha önceki dönemde, yarışmanın başlarında biraz gergin bir tavır sergilemişim. Açsınız, yorgunsunuz ve tanımadığınız insanlar ve farklı fikirlerle çatışma halinde oluyorsunuz. O ilk bir ay içinde biraz agresif bir tavır sergilemişim. Bunu biraz törpülediğimi düşünüyorum. Şimdi daha sakin, daha uysalım. Oranın tadını çıkarmak lazım. Çok hırslı olmak da iyi değil. O da insanı geriyor ve endişeye kapılıyorsun. Orada başarılı olmak için tadını çıkartarak, daha rahat ve eğlenceli, arkadaşlarla daha iyi iletişim kurarak, yarışlara daha çok asılarak yaşamanız lazım.
Geçen dönemden adada yaşadığın bir sorunu buraya taşıdığın ve başka bir yarışmacıyla, yarışma sonrası yaşadığın bir hesaplaşma oldu mu?
Asla olmadı. Yarışmada en fazla eleştirilen yarışmacılardan biriydim. Ama adada tartışma yaşadığım ve aramın bozuk olduğu kimse yok. Hepsiyle arkadaşım, hepsiyle özelde görüşüyorum. Orada zaten kindar olabileceğin bir şey yok ki… Orası kin ve düşmanlık yaşayabileceğin yer değil. Zaten biz kinden, düşmanlıktan bıkmışız herkesin arası iyi olsun.
"Hayatım da hiç kolay olmadı, ben de çok zorluklar çektim"
Bu yarışma deneyimi sana neleri fark ettirdi?
Yarışmadan çıktıktan sonra kendimi izlediğimde, tahrik olmak ve öfke göstermenin aslında ne kadar gereksiz ve boş olduğunu fark ettim. Çünkü ömrümüz ve yıllar o kadar çabuk geçiyor ki hiç değmez… Şu hayatta en güzel şey bence sakince anı yaşamak. Sürekli gelecek kaygısı içinde boğuşmadan, huzurla daha alt bir perdede yaşadığım bir hayat tarzını daha çok benimsedim. Bunu fark ettim.
Kariyerine ve yaşam şeklinde bakıldığında hep çok renkli ve haraketli yaşayan biri gibi duruyorsun. Öyle mi?
Böyle biri değilim. Bu durumdan rahatsız da değilim beni tanıdıkça zaten insanların fikirleri değişiyor. Öyle çok renkli ve hareketli bir hayatım hiçbir zaman olmadı. Çünkü ben böyle bir hayatı tercih etmedim. Biz normal bir Türk ailesinde yetiştik. Sıkıntılı bir dönemimiz de oldu. Biz çocukken annem babam ayrıldı. Annem bizi çok zorluklarla büyüttü, bize babalık da yapmıştır. Babam uzun yıllar yurt dışındaydı sonra geri geldi. Yani böyle çok zorlanarak büyüdük ve iki kardeş her şeyimizi kendimiz yaptık, kendimiz başardık. Ben 17 yaşımdan beri çalışıyorum. Televizyon dizisinde oynamak ya da modellik yapmak, dünyanın en iyi modeli seçilmek dışarıdan bakıldığında " Bunun hayatı çok kolay" gibi algılanabilir ama öyle değil. Benim hayatım da hiç kolay olmadı, ben de çok zorluklar çektim. Böyle bir hayattan sonra da o renkli hayatı pek benimseyemiyorsunuz. Tek ve düzenli yaşıyorum. Sabahlara kadar takılmam. Belli bir saatte kalkarım, işime gücüme bakarım. Sadece oyunculuk ve modellik de değil aynı zamanda ticaretle de uğraşıyorum. Sürekli bir üretim peşindeyim. Hayatım sürekli çalışarak geçiyor. Çok sosyalim ama evime gittiğimde küçük bir çemberim vardır. Oraya da fazla kimseyi almıyorum. Böyle bir hayatım var.
Her şeyi kendi çabanla yaptığından bahsediyorsun. Bu çabadan ve başarından sonra bir şeyleri ekstra koruma ihtiyacı duyup, kaybetme duygusu hissettiğin oluyor mu?
Çevremdeki insanları korumak isterim. İsterim ki etrafımdaki herkes mutlu, huzurlu, güçlü ve başarılı olsun isterim. Benim hayat tarzım ve görüşüm bu. Çünkü etrafımdaki insanlar ne kadar başarılı ve güçlü olursa bu da bana aynı şekilde yansır. Dolayısıyla etrafımdaki insanlara sürekli koruyucu olarak hep dengede tutmaya çalışıyorum. Bu biraz yorucu oluyor ama eve gittiğimde enerji depoluyorum.
Peki bu denge içinde hayatına özel birini almaya ne kadar yakınsın?
Herkes bunu merak ediyor. Ama çok zor. Çünkü üç dört yıldır tek yaşıyorum ve bu yalnızlığın ve bağımsızlığın huzurunu bildikten sonra bir ilişki yaşamak yüzme bilmeden denize girmek gibi geliyor. Ama kısmet bu, şimdiden büyük de konuşmayayım belli de olmaz.
"Adada aşk yaşamak bir sosyallik"
Survivor'da başlayan aşkları ne kadar gerçekçi buluyorsun?
Aslına bakarsan bu durum hiç dikkatimi çekmedi. Duyduğumda "Hayırlı olsun" deyip geçmişimdir. Ama bu durum da bir sosyallik. Sonuçta yeni tanıdığın birileriyle bir sosyalleşmedir bu. Ve altı ay içinde sürekli kapalı bir kutu içindesiniz. Çok normal bir durum yani olabilir. Bu senede olabilir, önümüzdeki senelerde de olabilir.
Peki sen "Ben adada kimseyle aşk yaşamam" diye bir cümle kurabilir misin?
Çok zor. Niye çok zor biliyor musunuz? Hiçbir zaman iddialı konuşmam ama benim karakterime göre orada buna sıra gelmez. Çünkü açlık ve barınma sorunu var. Bir konfor alanı sağlaman lazım. Aile özlemin var… Ama tabii hayat bu bilemem, belli de olmaz, kısmet…
Hayatında girecek biri nasıl olmalı artık?
Anlayışlı olmalı ve kesinlikle kıskanç olmamalı. Ben kıskanmıyorsam o da kıskanmayacak. Kıskanmak bana biraz özgüvensizlik gibi geliyor. Zaten seninse senindir, sen istediğin kadar kıskan. Benim için en önemli faktör biri kıskançlık biri de güven duygusu.
"Başrol olduğum diziler yayından kalktı, yan rol olduğum diziler üç sezon devam etti"
Bu süreçte dizilere karşı bir mesafen olduğunu da görüyorum. Bu mesafenin özel bir nedeni var mı?
Maalesef ülkemizdeki ekonomik sıkıntılardan olayı özgün ve kaliteli yapımlar artık çıkmıyor. Reklam gelirleri çok düştü, kanallar fazla bütçe ayırmıyor. Artık bütçeler çok düşük. Dolayısıyla böyle bir süreçten geçtiğim için biraz daha sunuculuk tarafına yöneldim. Ama oyunculuğu özledim. Yarışma sonrası tekrar döndüğüm zaman yapmak istediğim şeyler var. Dijital platformların olması pastayı giderek büyüttü. Döndüğümde bu alandan devam ederim diye düşünüyorum.
Peki hiç "Ben bir jönüm ve başrol değilsem o işte olmamın bir anlamı yok" dediğin bir tavrın var mı?
Kesinlikle yok. Çünkü ben oyunculuğa başrol olarak başladım. Arka arkaya üç dört dizimde başrol oynadım. Ama reytingleri kötü oldu. Proje yayından kalktı. Başrol olmadığım ikinci karakter olduğum diziler iki, üç sezon çok iyi reytingler alarak yayına devam etti. Öyle bir başrol olayım derdim yok. Tek derdim iyi bir hikâye içinde oynadığım karakterin bir derinliği ve hikâyesi olması. Başrol olma takıntısı egosal bir durum.