Atv dizisi Adı Sevgi'de Şükran karakterine hayat veren Mehtap Bayri ile bir araya gelip keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bayri, oyunculuktan tarımla uğraşmasına, usta sanatçı Kemal Sunal'ın hayatında dönüm noktası olmasından öğretmenlik yaptığı yıllara birçok konuya değindi.
'Adı Sevgi'de Şükran karakterini canlandırıyorsunuz. Koliba Film'den teklif geldiğinde ne düşündünüz?
Yaklaşık 5 senedir dizi çekimlerimin yanı sıra tarımla da uğraştım. Son bir senedir de hayalimin peşinden giderek, emekle ve titizlikle butik markam için çalışıyorum. Koliba Film'den de böyle bir dönemde teklif geldi. Ata Türkoğlu benim için çok kıymetli bir isimdir. Kendisiyle 10 yıl önce, Orhan Kemal'in muhteşem eseri Evlerden Biri'nin dizi çekimlerinde yollarımız kesişti. Ekibiyle, şirketiyle çok keyif aldığım bir projeydi. Böyle bir deneyimden sonra tekrar benimle çalışmak istediklerini söylediklerinde 'Koşulsuz sizinleyim' dedim.
ROLÜM GELİŞMEK İÇİN BIR FIRSAT
Şükran, Baykara malikanesinin sorumlusu, Macide Baykara'nın sağ kolu, Ferdi ve Fidan'ın maharetli annesi... Şükran'ı kendinize yakın buluyor musunuz?
Herkesin hikayesi, karakterinin gelişimindeki olaylar ve bu olayların etkileri bambaşka. Her bir birey tek ve biricik bu anlamda. Yaşanmışlıklar seçimlerimizi de etkiliyor ve Şükran'ın da herkes gibi, kendince haklı sebepleri var. Tabii ki insani yönden ortak noktalarımız var ama seçtiği taraf konusunda ayrılıyoruz. Aslında bu ayrım karakteri yaşatırken benim de bir oyuncu olarak kendimi geliştirmem için büyük bir fırsat. Kendim gibi olmayan birinin, kendince haklı sebeplerini görüp, verdiği tepkileri deneyimlemek farklı bir bakış açısı kazanmamı sağlıyor.
DİZİMİZİN ÖNEMLİ BİR MESAJI VAR
'
Adı Sevgi' çocuk gelin sorunu, kız çocuklarının eğitiminin engellenmesi ve kadına şiddet gibi toplumsal konuları işleyen bir dizi. Bunlara mercek tutan bir dizide yer almak size neler hissettiriyor?
Günümüzde hâlâ bu konuları konuşuyor olmak maalesef çok üzücü. Toplumun her bir bireyinin kaliteli bir eğitim alması gerektiğini savunanlardanım. Özellikle eğitimci bir ailede yetişmemin de bu bilince sahip olmamda etkisi çok büyük. Şiddet ise eğitim farkı olmadan toplumun her kesimindeki bireylerin maruz kaldığı ya da uyguladığı bir durum. Her insanın içinde iyi de kötü de var ama önemli olan bunun ayrımını bilmek ve iyi olan tarafımızı görünür kılabilmek. Bunu da bazen doğruyu, olması gerekeni göstererek bazen de yanlışı, yapılmaması gerekeni göstererek sağlamaya çalışıyoruz. Bu konuda eğitimcilerin olduğu kadar, toplumun her kesimine ulaşan biz sanatçıların da payı var. O yüzden böylesine önemli bir mesajı olan bu projede yer almak, bu durumların içinde bulunan tek bir kişiye bile bir umut ışığı olabilme düşüncesi, yalnız olmadıklarını bilmelerini sağlamak, farklı bakış açıları kazandırmak ve her zaman iyiliğe giden bir yolun olduğunu göstermek çok değerli.
Sizce kız çocuklarının eğitim hakkının engellenmemesi, çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi ve kadına şiddetin son bulması için neler yapılabilir?
Bunun için en önemli adım, bireyi bilinçlendirmek. Domino etkisi gibi, bir bireyin diğerini bilinçlendirmesi şeklinde ilerleyerek toplumun çoğunluğuna eğitimin önemi, çocuk yaşta evliliğin önüne geçilmesi gerektiği ve en önemlisi kadın, çocuk ve her türlü canlıya karşı şiddetin ne kadar büyük bir yanlış olduğu anlatılmalı. Her bireyin olayı kavrayış şekli farklı, o yüzden bilinçlendirme çalışmalarının da çok yönlü ve anlaşılır olması gerek.
GÜLMEK BANA KEYİF VERİYOR
Gülmeyi ve güldürmeyi seviyorsunuz ancak dramlarda da performansınız tam puan. En çok hangisini seviyorsunuz?
Bir oyuncu olarak toplumun aynası görevindeyiz. Yeri geliyor büyük acılar, dramlar yaşıyoruz, yeri geliyor ağız dolusu kahkahalarla geçiyor günlerimiz. Ama ne yalan söyleyeyim, komedinin benim için yeri ayrı. Gülmek ve güldürebilmek, bana çok keyif veriyor.
KEMAL SUNAL DÖNÜM NOKTAM OLDU
Vefa Lisesi'nde okumanız ve Kemal Sunal'la tanışmanız, oyunculuk serüveninizde nasıl etkili oldu?
Vefa Lisesi'ne kız kardeşim Zeyneti ile aynı sene başladık. Her ne kadar birlikte de olsak, büyük şehirde ailemizden uzak olmak bizi biraz zorlamıştı. Bu zorluğu kendimizi sanata ve spora vererek aştık diyebilirim. Çünkü Vefa, birçok usta ismin eğitim aldığı, sanat dolu bir okul. Bir okul olarak, çocuk yaşlardan beri içimde olan tiyatro aşkımı ortaya çıkarmam konusunda desteği büyüktür. Kemal Sunal'a olan hayranlığım ise aynı sıralarda eğitim aldığımız zamanlarda daha da büyüdü ve çok büyük bir şansla hayran olduğum bu büyük ustayla 1997 yılında Şaban ile Şirin'de karşılıklı oynama fırsatım oldu. Onunla çalışmanın bana en başta oyunculuk anlamında faydası çoktur. Bu anlamda dönüm noktam oldu diyebilirim. Sonrasında ise sevgili oğlu, canım arkadaşım Ali Sunal ile tam 10 sene sonra 200'de Sana Mecburum'da partner olarak çalıştık.
İLKOKULDA ÖĞRETMENLİK YAPMAK ÇOK ÖZELDİ
Yaklaşık 30 yıldır bu sektördesiniz. İçinizde kalan bir ukde var mı? Örneğin anne olmak gibi...
Geçmişte isteyip de yapamadığım çok şey oldu elbette. Anne olmak ise doğurmanın dışında içgüdüsel de bir durum. Belki böyle bir fırsatım olmadı ama annelik duygusunu birçok kez yaşadım. Ablamın kızlarının anne yarısı, kedilerimin de insan annesi olmak benim için her türlü anneliktir.
Bir de İstanbul Gazi Mahallesi'nde bir ilkokulda 2 yıl öğretmenlik yaptığınızı okudum...
Deli Yürek'i çektiğimiz dönemde öğretmen açığı nedeniyle bütün üniversite mezunlarına öğretmenlik hakkı tanınmıştı. Babam ve annem de o dönem belgelerimi göndermişler, atamam Gazi Mahallesi'ne çıktı. Bir anda kendimi hem Deli Yürek çekimlerinde hem de bir ilkokulda öğretmenlik yaparken buldum. Benim için çok özel bir deneyimdi. Öğrencilerimin bazılarıyla hâlâ iletişim halindeyim. Meslek olarak değil ama öğrenmek ve öğretmek hayat boyu süren, keyif aldığım bir süreç. Bunun devam etmesini isterim tabi ki. Bir kadın olarak hem eğitim alma hem de eğitim verme şansına sahip oldum. Umarım kendi hikayemle birilerine ulaşmış ve bir kız çocuğunun bile olsa eğitim almasına faydam dokunmuştur. Çünkü bir kız çocuğunun eğitimi, bir toplumun eğitilmesinde en büyük rolü oynar.
NEŞENİN İNSANI GENÇ TUTTUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM
Muğla'da zeytin ve zeytinyağı üretiyorsunuz. Bu merak nasıl doğdu?
Doğa aşığı bir insanım. Rahmetli babamla da ortak bir hayalimiz vardı, bütün ailemizin bir arada olduğu, ürettiğimiz bir çiftlik hayali. Kendisinin ömrü bu hayalin gerçekleştiğini görmeye yetmedi ama ben onun bana olan desteğini, ruhunu yanımda hissederek ilk adımlarımı attım. Profesyonel anlamda Muğla'da uzun süreli yaşama fırsatım oldu. İşte o zaman bu hayalimi gerçekleştirmek için en uygun yerin burası olduğuna karar verdim.
Hep enerjik ve güler yüzlüsünüz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Öncelikle teşekkür ederim, bu enerjim size de geçiyorsa ne mutlu bana. Neşenin, güler yüzlü olmanın insanı daha dinç, daha genç tuttuğunu düşünüyorum. Elbette benim de mutsuz, keyifsiz olduğum zamanlar oluyor. Ama her anımızın tek ve tekrarlanamaz olduğunun bilinciyle yüzümü hep olumlu tarafa çeviriyorum.