Yok, yok yüzyıllar sonra keşfedilince insanlık tarihini değiştiren, medeniyetin sıfır noktası Göbeklitepe'den söz etmiyorum. İbrahim Tatlıses'in "Vardı da gitmedik mi?" dediği Şanlıurfa'daki Oxford, meğer çocukların yüreğinin derinliklerinde yaşarmış da, gün ışığına çıkmak için kazma vurulmasını beklermiş... İşte o kazı çalışmasını başlatan, TRT Belgesel kanalının yeni yapımı Küçük Düşler Büyük İşler oldu.
Şanlıurfa'nın Siverek ilçesindeki Başbük Ortaokulu'nun öğrencilerinden biri, bir gün okula tarlada bulduğu ve üzerinde tuhaf kabartılar olan bir taşla geldi. Öğretmenleri Ahmet Yılmaz bunun bir fosil olduğunu onlara anlatınca okulda adeta bir paleontoloji seferberliği başladı. Çocuklar bir dönem deniz olan Şanlıurfa'nın düzlüklerinde tarih öncesinden kalan fosilleri bir bir bulup, okula taşımaya başladılar. Öğretmenleri de eski bir masanın üzerine camekan yaptırıp, onları sergilemeye koyuldu. Baktı ki öğrencileri bilime ve tarihe aç, hemen TRT Belgesel'in Küçük Düşler Büyük İşler programına başvuruda bulundu. Program ekibi kocaman bir TIR ve iki araçla yola çıktı. Başlarında İç Mimar Ayşe Senem Göral ve Sanat Yönetmeni Yelkan İşkorkutan'ın bulunduğu ekip, önce çocuklardan bilim sınıfı için besledikleri düşleri resimlere yansıtmalarını istedi. İçlerinden öyle ilham verici fikirler çıktı ki, şaşıp kaldılar. Çocukların gözlerindeki bilim ışığı, öğrenme isteği ve pozitif enerji, onların işlerine daha bir sarılmasını sağladı. Okulun yanında bulunan mezbelelik haline dönüşmüş bir yapıyı, bilim sınıfı olarak yeniden inşa etmeye başladılar. Öğrencilerden Beyda diyordu ki, "Ben hayatımda hiç deniz görmedim. Ama şu anda tarihteki deniz canlılarını toplayıp, isimlerini, yaşam biçimlerini öğreniyorum, ne kadar ilginç..."
Sonunda o dört başı mamur, tüm teçhizatı tamam Bilim Sınıfı açıldı. İşte o anda çocukların gözlerindeki pırıltıyı, umudu, sevinci görmeliydiniz. İşte "Meğer Urfa'da Oxford varmış" dediğim buydu. Çocukları, gençleri bilime, ilime, teknolojiye yöneltmek için ille de onlara koca koca üniversiteler kurmak gerekmiyor. İçlerindeki cevheri ortaya çıkartacak bir kazma darbesi yetiyor. Eminim o okulun öğrencilerinden birkaç yıl sonra pek çok üniversite mezunu, bilim insanı adayı çıkacak.
Teşekkürüm bu şahane belgesele en başından beri özel ilgi ve destek gösteren TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, PH Yapım adına yapımcılığı üstlenen Bülent Turgut ve harika bir iş çıkartan yönetmen Çetin Yılmaz'a... Siverek'e kocaman bir Oxford diktikleri için...
Tek itirazım ise belgeselin ismine. Doğrusu "Büyük Düşler, Küçük İşler" olmalıydı. Bir çocuğun, okulunda bir bilim sınıfını düşlemesinin yanında iki tuğla, bir badana, üç beş cihazın ne 'büyüklüğü' olabilir ki?
Küçük Düşler Büyük İşler belgeseli her pazar saat 11.30'da yeni bölümü ve 21.30'daki tekrarıyla TRT Belgesel ekranında yayınlanıyor. Ben ajandama kaydettim, siz de kaçırmayın.
Geçmiş olsun Alişan
Verilmiş sadakaları varmış. Alişan, eşi Buse Varol ve iki yaşındaki oğulları ile yabancı uyruklu bakıcısı İstanbul-İzmir otoyolunda önce bariyerlere vurup, sonra takla attılar.
Kazada ciddi bir yaralanma olmaması gerçekten de takdir-i ilahiden başka bir şey değil.
Yeni yolu bilirim. Kaymak gibidir. Arazide gitmek için yapılmış, son derece lüks ve popüler bir cipin o bomboş ve düzgün yolda aniden bariyerlere savrulmasının mutlaka bir teknik nedeni olmalı. Zaten Alişan da sağ arka aksın koptuğunu ve hakimiyeti kaybettiğini söylüyor. Eğer öyleyse işin ucunda önemli bir tazminat davası ve cip firması adına ciddi bir prestij kaybı görünüyor.
Gaf'let kürsüsü
Muhabir, İzmit caddelerinde maske takmadan dolaşan Şevket Aydoğan adlı vatandaşa neden maske takmadığını sordu. Aldığı yanıt hepimize 'Eyvah' dedirtti: "Maskeyi hasta olan taksın. Virüs gelirse, savaşırım."
Zap'tiye
Kanal D, prensip anlaşmasına vardığı ancak son anda FOX'a satılan 'Bay Yanlış' dizisi için yapımcı firmaya tazminat davası açtı. E ne yapsınlar, isimlerini hak etmeye çalışıyorlar!
Ne demiş?
Muhabirlerin karşısına maske ile çıkan Hülya Avşar'ın peçe yorumu büyük tartışma yarattı: "Şimdi anlıyorum neden peçe taktıklarını. Çok uyanıklarmış. Biliyorlarmış başımıza bunların geleceğini..."