Onu en son ATV dizisi 'Maria ile Mustafa'da 'Gonca' karakterini oynarken izledik. Tuğba Tutuğ, kendine has oyunculuğuyla her geçen bölüm izleyicileri, kendine daha da hayran bırakıyordu. Tutuğ 'Maria ile Mustafa' enerjisi çok başka bir ekipti, biz orada aile olduk, bağlarımız çok kuvvetliydi. Bence hepimiz unutulmaz şeyler yaşadık' diyor. Güzel oyuncu GÜNAYDIN okuyucuları için çok özel açıklamalarda bulundu. Tiyatro kökenli ünlü oyuncu Tuğba Tutuğ ile hayallerini ve hayatını konuştuk.
Oyuncu olmak çocukluk hayalinizmiş. Nasıl başladı oyunculuk serüveniniz?
-İlkokulda sınıfımızın bizi götürdüğü Şehir Tiyatroları'ndaki 'Oyuncaktaki sır' adlı oyuna gitmiştim, ben daha salona girdiğimde büyülenmiştim daha ortada ışık yok, kostüm yok, oyuncular yok ama ben resmen mühürlendim ve o kadar değişik ve güzel kokuyordu ki tiyatro salonu hiç unutmadım o kokuyu, oyun başladı, başrol kadınlardan biri artık ben nasıl şaşkın şaşkın izliyorsam gülüp göz kırptı ( ya da başkasına yaptı kendi üzerime alındım) aşık oldum, sahneye fırlamak istedim. Sonrasında ortaokulda yine hocamız bizi Şehir Tiyatroları'nda 'Yaprak Dökümü'ne götürdü. Savaş Dinçel'i, Bennu Yıldırımlar'ı en önden izleme fırsatı buldum, Savaş Dinçel'i izlemek bana aslında o gün o kadar şey öğretti ki aradan yirmi sene geçmesine rağmen çoğu sahnesi ve sofitada yankılanan sesi hala kulaklarımda. İşte böyle tiyatroya gide gide başladı her şey, ablam Merve de beni çok götürürdü tiyatroya hatta ben ilk onun okuldaki oyununu izleyip çok beğenip, özenmiştim.
En son sizi ATV'nin sevilen dizilerinden biri olan 'Maria ile Mustafa' da izledik. Sizin için diğer projelerden ayıran özellik neydi?
-'Maria ile Mustafa' enerjisi çok başka bir ekipti, biz orada aile olduk, bağlarımız çok kuvvetliydi. Bence hepimiz unutulmaz şeyler yaşadık. Karantinanın ve koronanın tehlikeli zamanlarında ailemize, evlerimize gidemeyip birbirimizin ailesi olduk. Maalesef ki Haldun Boysan ağabeyimizin kaybını yaşadık. Hepimizin hem iyi hem kötü günleri oldu. Bir daha böyle bir enerjiyi yakalar mıyız? Gerçekten hiç birimiz bu sorunun cevabını bilmiyoruz.
Peki, sizce kötü karakterleri mi iyi karakterlerimi canlandırmak daha zor?
-Bu sorunun doğru bir cevabı yok bence. Her karakterin başka başka marazları, tekâmülleri var, ikisini de oynamak aynı özveriyi, sorumluluğu veriyor, role çalışmak çocuk doğurmak gibi, kötü de olsa iyi de olsa bizi ilgilendirmez ki, biz bebeğimizi büyütmek, doğurmak, beslemek, sevmek ve ona en iyi şekilde bakıp kabullenmek zorundayız.
'Maria ile Mustafa'da en zorlandığınız sahne hangisiydi? Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Dizi devam ederken, Haldun ağabeyden sonra maalesef biricik süt annemi kaybettim. Aradan biraz zaman geçti, çekimlere devam ediyoruz, sahnelerden birinde sete gelip, prova için sahneye girdiğimde bir karakterin ölmüş bedeni için battaniye altına ekipten biri yatmış, üstü de kapatılmış, benim haberim yok, yani sahne gereği bunun olacağını biliyorum ama o an olmuş bir şeyin üstüne yürüdüğümü bilmiyordum. Gördüğümde çok kötü oldum, şaşırdım, aklıma üst üste yaşanılan kayıplar geldi, sağ olsun yönetmenimiz Emrah Şendur beni çok güzel sakinleştirdi, bir kere daha teşekkür ediyorum hiç unutmayacağım.
SAHNE GEREĞİ HER ŞEYİ YAPARIM
Ah bir de yükseklik korkum var ve uçurum sahnesi çekerken aşırı korktum, tüm ekip beni, korkumu öğrendiği için hep beni kolladı her saniye 'Tutu iyi misin? soruları soruldu 'iyiyim' dedim ama gelin bir de bana sorun, dublörü uçurumdan atmamdan bahsetmeyeceğim bile, neye korkacağımı şaşırıp hiçbir şeye korkacak vaktimin olmadığı değişik bir andı. Ama yine olsa yine yaparım! Sahne gereği her şeyi yaparım.
Dizideki Gonca karakteri 'Mustafa'yı kaybetmemek için her yola başvurmuştu. Siz aşk için her şeyi göze alabilir misiniz?
-Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk… Eğer aşk iki taraf içinde aşk ise o zaman kör olur zaten gözler, diller lâl olur, yani aslında hımmm ben de öyle oluyor :) Ama karşılıksız bir aşk ise Gonca karakterinin yaşadığı gibi, o yoldan en erken sapakta dönmek gerek çünkü kişinin benliğine zarar verir. Mutlu etmez ki, hasta eder. Yani bana gelirsek; sevildiğime inanıp seviyorsam, çoğu şeyi göz alır mücadele ederim, sonuna kadar mücadele benim ruhumda var ama mücadelemin artık değmediğine inanmaya başladıysam ve toksik bir hal aldıysa orada her şeyi bırakırım.
Aşkı nasıl tarif ediyorsunuz?
-Aşk bir delilik bence, sonunu bile bile, zamana karşı direnip, tüm varlığınla, ruhunla, nefesinle bedeninle, kokunla, dokunla orada 'o kişiyle' olma ve olmayı isteme halidir ve o an bunun sonsuza dek süreceği illüzyonuna kapılırsın, kim bilir belki de sürer. Bilemeyiz.
Kendinizi güzel ve seksi buluyor musunuz?
-Kendimi her gün başka buluyorum ve bunu çok seviyorum, bazen bir çocuk kadar tatlı hissediyorum bazen dünyanın en seksi kadını kadar seksi olduğumu hissediyorum, bazen kendimi kainat güzeli gibi hissedip bazen de aynalara bakmıyorum, işin güzel tarafı tüm samimiyetimle söylüyorum; hepsini de seviyorum ve bunları göstermeyi de seviyorum, bir bakışla bir kostümle çok seksi hissetmemi, ardından bir toka takıp tatlı bir çocuk gibi hissetmek beni mutlu ve eşsiz hissettiriyor.
Karakterinizin en baskın özellikleri neler?
-Dürüstlük ve gurur. Benim için önemli, gururum her ne olursa olsun kırılırsa onu unutamıyorum. Kendime de unutturmuyorum. Herkes 'haksızlığa gelemem' der kimse de kendine haksızlık yaşatmasın ama bu konuda da çok ciddiyim, bir haksızlık olduğunda özellikle başkasına yapılırsa, aileme sevdiklerime, hayvanlara, masumlara, çocuklara en kötü özelliğim deli öfkem çıkıyor ortaya. Dürüstlüğe gelirsek hassas noktam bu çünkü yalan eğilimi benim için 'aptalların kendini düşürdüğü tuzak'. Yalan söyleyen, güvensiz hissettiren herkes alanımdan uzak dursun zahmet olmazsa.
İnatçı mısınız? Hangi konularda sonuna kadar inat edersiniz?
-İnatçı olduğumu söyleyenler oluyor ama gereksiz inat yapmam, yapsam bile iki saniye sonra yola gelirim, inat değil de 'nazdır' o. İnatçılık yapıyorsam bir konuda orda bir sıkıntı vardır, o yüzden en yakınlarım bile istikrar gösterdiğim konularda bana çok büyük saygı duyarlar, inatsa; istikrarın adı, haklı olduğum konularda inatçıyım.
"Hayattaki en büyük başarım" dediğiniz o şey ne?
-Her şeye bin şükür ama henüz en büyük başarım diyebileceğim doyumlarım olmadı, kendimin de tekâmülündeyim, kariyer olarak sahneye her çıktığımda, oynadığım her oyunda, dizide yaklaştığımı hissedip şükrediyorum, ama en büyük başarılarımı yaptığımda duyuracağım tabii ki. Bu bir hizmet başarısı olacak, dua edin bana.
Sosyal medyada bir oto sansürünüz oluyor mu? Yorumlara bakıyor musunuz?
-Sosyal medyada bir oto sansürüm yok. Zaten çoğu kişi bana saygı sevgi çerçevesinde yaklaşıyor. Çünkü ben de o enerjiyi verdiğimi düşünüyorum. Yorumlara bakıyorum ve beğenmeye, cevap vermeye özen gösteriyorum. Beni oynadığım bir diziden dolayı binlerce kilometreden izleyen hayranlarım var ve bana başka dillerden mükemmel yorumlar yapıyorlar, onları çok seviyorum, başka ülkelere başka insanlara dokunmak bana büyüleyici geliyor. Umarım bu katlanır gider.
Gelecekle ilgili nasıl hayalleriniz var?
-Çok güzel ve eğlenceli hayallerim var. Çocuklarla ilgili hayallerim var. Medyayla ve sinemayla ilgili hayallerim var, küçükken deliler gibi 'Acun Firarda' izlerdim, bayılırdım gezip gördükçe, o yüzden dünyayı gezmek ve program yapmak gibi bir hayalimde var.