Atv'nin heyecanla izlenen yeni dizisi Maraşlı, kalplere dokunan hikayesiyle ekranlarda adeta hipnoz etkisi yaratıyor. Dizide yeni bölümler ardı ardına yayınlanmaya devam ederken; izleyiciyi hayal ve gerçekler arasında gezintiye çıkaran hikayenin baş kahramanlarını yakın markaja aldık. Onlarla siyah-beyaz bir hikayenin içine uzandık. Yılın gözde çifti, bu defa spot ışıklarıyla dolu vitrinde, bambaşka bir hayatın etkisinde.
Atv'de yayınlanan Maraşlı dizisiyle her hafta izleyiciyle buluşuyorsunuz. Nasıl bir yolculuk sizin için? Nasıl gidiyor her şey?
ALİNA BOZ: Yorucu ama bir taraftan da güzel bir yoğunluğun içindeyiz. Her şeyin çok yeni ve heyecan verici olduğu bir dönemdeyiz. Böylesine iyi bir ekiple çalışmak ve böylesine güzel bir ilgi ile karşılaşmak bizi inanılmaz motive ediyor.
BURAK DENİZ: Her şey çok güzel gidiyor; biraz yorucu bir süreç oldu Alina ve benim adıma ve çok hızlı bir çalışma dönemi geçiriyoruz. Alina ile de aynı şeyi konuştuk, bu karakterler bizi rahatlatıyor. Dolayısıyla iş, artık keyif olarak yaptığımız bir şey haline dönüşmüş durumda. Bütün röportajlarımda da söylemiş olduğum gibi gelecek her yeni bölüm bizim için büyük bir merak unsuru. Çok keyifli bir yolculuktayız, neler olacağını ben de çok merak ediyorum.
Dizide başrollerde karşılıklı oynamanızın en keyifli yanı ne oldu sizin için?
B.D. Beraber yer aldığımız ilk proje oldu bu ve birbirimizi sette daha iyi tanıma fırsatı bulduk. Alina ile çalışmak çok keyifl i, çok uyumlu partnerler olduk. Alina'nın enerjisi harika ve dolayısıyla beni de çok yükseltiyor. Onu izledikçe sanki 'Mahur' olmak için doğmuş gibi geliyor bana. Hatta ona da söylüyorum "Sen mahursun" diyorum.
A.B. Burak anlaşması çok rahat biri. Enerjisini hiç kaybetmiyor, çalışırken çevrende bu enerjide insanların olması çok önemli.
Bu hikayede sizi çeken neydi?
B.D. Senaryoyu ilk okuduğumda beni hikayenin akıcılığı ve farklılığı hemen içine aldı. Takdir edersiniz ki sezon dışında çok fazla iş okuyorum ve hiçbirinde bunda olduğu kadar tıkır tıkır devamını okuma merakım olmamıştı. Daha önce denememiş olduğum bir karakter yapısı olduğundan ötürü de ayrıca cazip geldi.
A.B. Diyaloglar, karakterlerin duygu dünyası ve tabii Ethem Özışık'ın kalemi beni hikayeye çekiyor. Senaryo her geldiğinde heyecanla okuyorum.
İçinden geçtiğimiz pandemi sürecinde set ortamında olmak nasıl? Motivasyonunuz yerinde mi?
B.D. Pandemi süreci elbette tedirgin edici bir durum ama beslenmemize dikkat edip, spor yaparak ve yapım şirketimizin aldığı önlemlere güvenerek işimizi yapıyoruz. Yani sürece teslim olmak dışında elimizden pek de bir şey gelmiyor. Zira hem karaktere yoğunlaşmak hem de pandemi gerilimini zihninde-bedeninde aynı anda hissediyor olmak psikolojik olarak çok kolay değil. Yapım şirketimiz de sağ olsun önlemler konusunda onlara olan güvenimizin karşılığını veriyor. Motivasyon kısmında ise pandemi ve karantina süreci herkesin motivasyonunu nasıl etkilediyse beni de öyle yordu ve etkiledi ama sete girdiğim andan itibaren full motivasyon devam ediyorum. "Ofsayt taktiği diye bir şey yok" derler benimki de o hesap; bam bam bam, tamamen işimize adapte moddayım.
A.B. İlk başta biraz çekimserdim bu konuda aslında ama setlere dönünce normal akışıma dönmek iyi geldi. Çalışırken elimizden geldiği kadar tüm önlemleri almaya çalışıyoruz. Çalışmak insanın motivasyonunu gerçekten çok olumlu etkiliyor, hele tüm dünyanın içinde bulunduğu böylesine zor günlerde çalışmak çok çok iyi geliyor diyebilirim.
Oyunculuğun size en iyi gelen tarafı ne?
B.D. Oyunculuk bana terapi gibi geliyor. İnsanlar dışarıda yani günlük hayatlarında sette olduğundan daha çok oynuyor, yalan söylüyor, daha fazla rol yapıyorlar. Bunun da insanoğlunun iki yüzlü bir yaratık olmasından değil, tam tersi çok insani bir yerden kendini koruma iç güdüsüyle yaptığı bir şey olduğunu düşünüyorum. Bazen işe gitmek istemiyorsunuz veya yataktan çıkmak istemiyorsunuz, yapmak istemediğiniz bir ton şey yapıyorsunuz ve bunları yaparken istemediğiniz şekilde davranmak zorunda kalıyorsunuz. Yani daha çok oynuyorsunuz. Oysa oyunculuk içinde özellikle güzel yazılmış bir sahneyse istemiyoro duyguyu yansıtmak için, duyguyu gerçekten yaşamanız gerektiğini düşünüyorum. Ne şanslıyım ki, böyle bir iş yapıyorum.
A.B. Kesinlikle gerçek dünyadan bir süreliğine kopup, canlandırdığım karakterin hayatının bir parçası olmak diyebilirim.
Oynadığınız karaktere hazırlanırken neler yapıyorsunuz?
A.B. Her karakter için farklı hazırlık süreçleri gerekiyor ama her projede ilk iş karakteri çözümlemekle başlıyor. Bu süreçte oyuncu koçlarıyla çalışıyorum. Karakteri çıkardıktan sonra canlandıracağım karakterin ilgili olduğu konular hakkında bir şeyler izlediğim ve okuduğum bir sürece giriyorum.
B.D. Bunlar aslında yaşadığım süreçle alakalı olarak değişiklik gösterebiliyor. Elbette her yiğidin yoğurdu yeme biçimi kendine göredir ve bunun formülü kendi içindedir, bunu betimleyebilecek dahi olsam size söyleyemezdim bu da benim mesleki bir yöntemim olsun umarım anlayışla karşılarsınız, zira bir kırkayağa nasıl yürüyorsun diye sorulmaz. Maraşlı özelinde ise açıkçası şive kendi araştırmalarım ve üzerimde duruşunu denediğim bir ton oldu ve ortaya bunu çıkardım. Aksiyon ve silah kullanımını da çekimler öncesi geçirdiğimiz hazırlık sürecinde aldığım teknik eğitimler ile birlikte role adapte ettim.
Bir oyuncu olarak siz en çok kimlerden ilham alıyorsunuz?
B.D. Ben aslında konuya tek meslek boyutunda bakmamaya çalışıyorum, sadece oyunculardan değil, işini aşkıyla yapan herkesten ilham alıyorum. Gerçekten de öyle... Hayatta yaşadığı şeyleri ve çevrede olanı biteni ciddiye alan herkes benim için çok önemli birer ilham kaynağı. Aslında şunu söyleyebilirim; ciddiyet benim için her daim iyi bir ilham kaynağı.
A.B. Sanırım hayattan. Kişilerden çok içinde bulunduğumuz dönemden, akımlardan ve yaşadığım çevreden besleniyorum. Ne aradığınızı bilirseniz hayatın kendisi her şeyiyle yeterince ilham verici diye düşünüyorum.
Dizideki aşk ilişkileri sürprizlerle dolu. Siz söz konusu aşk olunca şansını zorlamayı sevenlerden misiniz?
A.B. İlk görüşte aşktan çok beğeni ve merak unsuru vardır benim için. Bu konuda şansımı zorlamayı severim ve hoşlandığım insanı tanımak konusunda sonuna kadar ısrarcıyımdır.
Aşkı bir şeye benzetecek olsanız mesela, bu ne olur?
B.D. Bu özel ve iç kıpırdatan duygunun da hayatta her şeyin bir sonu olduğu gibi bir gün sona erdiğine inanıyorum. Dolayısıyla aşkı yaşama halinin paraşütten atlamak gibi olduğunu düşünüyorum. Bir uçaktan veya yüksek bir binadan kendini bırakmak gibi... Atlarken keyif alıyorsun ancak sonunda acı duyuyorsun.
A.B. Aşkı spesifik bir şeye benzetmenin mümkün olduğunu düşünmüyorum, aşk karşındaki insana göre şekillenir. Ama illa bir şeye benzetmemi istiyorsanız, hiç tanımadığınız bir yazarın kitabını ilk defa okumak gibidir diyebilirim. Her sayfası size farklı duygular hissettirir. Merak ettikçe dahil olduğunuz bir dünya. Devamında ise ya hikayenin içine girersiniz ya da çıkmak isterseniz.
Güven ve sadakat kelimeleri sizin için ne ifade ediyor?
A.B. İnsan ilişkilerinde dengeyi ve huzuru sağlayabilmenin anahtar kelimeleri bence güven ve sadakat.
B.D. Güven ve sadakat beraberinde aile olma duygusunu getiriyor.
'İyi geçen bir gün' tanımınız nedir? Sizin için keyifli bir günü tarif edebilir misiniz?
B.D. Planladığım tüm işleri sorunsuz halledebildiğim, tamamladıktan sonra hem kendime hem de sevdiklerime vakit ayırabildiğim, bir şeyler okuyup izleme fırsatını yakalayabildiğim bir güne 'iyi geçen bir gün' diyebiliriz aslında. Dolu ve güzel geçen bir gün de iyi geçen gün benim için. Boş geçen günlerimi sevmiyorum.
A.B. İyi geçen bir gün kesinlikle güneşli olmalı. Spora gidilmeli, listede yapılması gerekenler yapılmalı ve biraz kendine zaman ayırdıktan sonra güzel bir film eşliğinde bitmeli. Diğer bir yandan da en en en iyi geçen günler; yazın şehir dışında, arkadaşlarım ve ailemle olduğum zamanlar.
Gün içinde herhangi bir konuda zorlandığınız anlarda kendinizi nasıl motive edersiniz?
A.B. Biraz tek başıma kalmak, belki müzik dinlemek ya da biraz kitap okuyup yaşadığım şeyden biraz olsun uzaklaşmak hep işe yarar.
B.D. Önce derin bir nefes alırım ve 'sakinlik her şeyi çözer' diye kendime hatırlatırım.
Risk almayı sever misiniz? Bugüne kadar yaptığınız en büyük çılgınlık neydi?
B.D. Risk yoksa hikaye de yoktur. Hayatımda hikayesi olan her konuda risk almışım demektir. Bundandır, risk almayı severim fakat yaptığım en büyük çılgınlık, sanırım henüz yapmadığım şeydir.
A.B. Doğru olduğunu hissettiğim şeyler için risk almaktan korkmam. Bunu söyleyerek kötü örnek olmak istemem ama bazen okulu ekip tiyatro kursuna giderdim. Sekizinci sınıftayken İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna tek başıma metrobüsle deneme çekimlerine giderdim mesela. O yaşlar için fazlasıyla çılgın bir şeydi.
Mutfakla aranız nasıl? En çok hangi coğrafyaların yemeklerini seviyorsunuz?
B.D. Mutfakta zaman geçirme motivasyonum yok ama sanki önüme tarifi koysalar o yemeği çok güzel yaparmışım gibi de gelmiyor değil. Elime, yüzüme bulaştırmazdım bence. Yemek yeme konusunda ise her zaman yeni tatlara açık biri oldum, o nedenle gittiğim yabancı ülkelerde oranın mutfağına mutlaka adapte olmaya en azından bir kere denemeye gayret ederim. Türk mutfağına bayılıyor olduğum gerçeğini değiştirmiyor tabii bu durum, onun yeri hep bambaşka.
A.B. Mutfakta aram çok kötü, henüz o gurme yanım ortaya çıkmadı sanırım. Sadece yaşamak için yemek yiyorum.
Sağlıklı yaşam trendleriyle yakınlığınız ne boyutta?
B.D. Yemeklerin çoğunu doymak için değil sağlıklı olduğu hissiyle de yemeğe gayret ederim. Bu çok yoğun çalışırken dahi değişmiyor. Eğer normal düzeninizde fazla yağlı, şekerli besin tüketmezseniz, kendi içinizi dinlediğiniz oranda cevapları da iç reseptörleriniz söylüyor. Sağlıklı beslenmek bir hayat gerekliliği. Kırmızıda dur, yeşilde geç
kadar.
A.B. En yoğun olduğum zamanlarda bile spor için vakit ayırırım, spor rutinden çok hayatımın bir parçası. Sadece sağlıklı yaşam için değil, hobi olarak da hayatımda önemli bir yeri var. Yediklerime çok da takıntılı bir şekilde dikkat etmiyorum, sevdiğim, canımın çektiği şeyleri yiyorum ama şanslıyım ki fast food düşkünü değilim.
Sona doğru yaklaşırken, hayatınız üzerinden kısa bir geçmiş ve gelecek değerlendirmesi yapmanızı istesek?
A.B. Profesyonel çalışma hayatına çok küçük yaşta başladığım için benim de 'keşke'lerim var tabii ama şu an yaşadığım hayattan, seçimlerimden ve bulunduğum yerden mutluyum.
B.D. Lise yıllarımdaki ben ve şimdiki beni düşündüğümde yüzüme bir gülümseme geliyor. Şükran hissinden başka bir değerlendirmem yok. Tabii bu lise yıllarımın hayatımda kötü bir anlam ifade ettiği anlamına gelmiyor; sadece bilincim ve keşfettiğim özelliklerimin ortaya çıkması bakımından çok değerli.
Şu an gelecekle ilgili sizi en heyecanlandıran şey nedir?
B.D. Yeni yerler görecek olmak beni çok heyecanlandırıyor. Yanı sıra karakter olarak nereye evrileceğimi görme isteğim de heyecan sebebi. Diğer bir yandan seyahat etmeyi de çok özledim. Umarım şu süreç tüm dünya ve doğa adına olumlu sonuçlara gebedir ve sonunda hepimiz istediğimiz kişilerle, istediğimiz özgürlükte yeni yerler görebilme şansına kavuşuruz.
A.B. Gelecekle ilgili her şey. Hayatın bana öğretecekleri, hissettirecekleri, kendimde keşfedeceklerim... Kısaca hareket halinde olmak ve yeni olanı beklemek beni heyecanlandırıyor.
FOTOĞRAFLARIN TAMAMI ŞAMDAN PLUS YENİ SAYISINDA...