İTÜ Makine Mühendisliği mezunu olan, Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri'nde yüksek lisans yapan Onur Berk Arslanoğlu, başrolünde yer aldığı ilk filmi 'Plaza'daki performansıyla 27. Adana Altın Koza Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Daha önce tiyatro oyunlarıyla da ödüller alan Arslanoğlu ile plaza kültürünü, mühendisliğin oyunculuğuna kattıklarını, filmde işlenen yalnızlık duygusunun kendi hayatına yansımalarını konuştuk.
TİYATRO KULÜBÜNE GİRDİM
■
Oyunculuğa geçiş süreciniz nasıl oldu? Üniversiteye başladığım
yıl eğitimimin yanında yaşamıma
anlam katacak bir arayışa
da girmiştim. Bu motivasyonla
İTÜ'de bir tiyatro
kulübü olduğunu öğrenince
gidip hemen tanıştım ve akabinde
bu çatı altında geçirdiğim
6 yıl süresince tiyatronun
temel pratiklerini öğrendim.
Fakat sonra oyunculuk konusunda
daha profesyonel bir
dayanağa ihtiyaç duyduğumu
hissettim ve Şahika Tekand
yönetimindeki Studio Oyuncuları'nın
eğitimine dahil
oldum. Burada öğrendiklerim
oyunculuğa ve tiyatroya dair
sağlam bir perspektif edinmemi
sağladı. Yer aldığım uluslararası
projeler ile de çok
önemli deneyimler kazandım.
■
Makine mühendisliği tamamen mekanik bir meslek dalı, oyunculuk ise duygular üzerine kurulu.
Evet mühendislik eğitiminin
odağında yer alan analitik
düşünme becerilerinden
oyunculuk sürecimde çok faydalandığımı
söyleyebilirim.
Çünkü bu bakış açısı sizin
sahne üstünde bedeninizi,
yapabilirliğinizi, mekana ve
oyuna dair algılarınızı geliştiriyor.
Oyunculuk da nihayetinde
sadece duygusal bir
süreçten ibaret değil. Çoğu
zaman dış etkenler ile birlikte
düşünmek gerekiyor.
■
'Plaza'nın çekim sürecinden bahseder misiniz?
Film kısıtlı bir bütçe nedeniyle
İstanbul'da inşaatı durmuş
bir plazada 10 günde
çekildi. Çekim süresinin kısalığı
çok iyi bir programlama
ve bu programa uyma zorunluluğu
gerektiriyordu. Bu yüzden
çok farklı sahneleri art
arda çektik ve gün içinde çok
yoğun çalıştık. Benim için çok
zevkli fakat bir hayli yorucu
bir süreç oldu.
ÇOK KİTAP OKURDUM
■
Siz 27 katlı ve içinde sizden başka kimse bulunmayan bir plazada 12 saat geçirmek zorunda olsaydınız ne yapardınız?
Çok kitap okumayı planlardım
fakat yine de kendimi
tutamayıp bilgisayara ve telefona
dalardım herhalde.
■
Kendinizi plaza kültürüne mi, mahalle kültürüne mi daha yakın hissediyorsunuz? Plaza kültürünü hiç bilmiyorum
diyebilirim. Sadece bir
dönem çalışanlar ile bir plazanın
41'inci katında tiyatro
provaları yaptım. Bir uzay
macerası gibi hatırlıyorum o
zamanları. Mahalle bana daha
yakın geliyor. Çocukluğumda
da yeri olan özel bir kavram.
Her ne kadar mahalleli olmayı
tercih ediyor olsam da kalabalıklar
arasında yalnız kalabilme
durumunu da seviyorum.
Biraz ara form gibi. Şehirli
gibi yani...