Mahsun Kırmızıgül; Twitter'dan Başbakan'ı, merhametsiz olmakla, zalimlikle suçlamış. Mahsun'a göre; devlet, yaralı çocukları ve yaşlıları Diyarbakır'da ölüme terk etmiş!
'Yaralı vatandaşlar var' deniyor ama yardıma giden ambulanslar talan ediliyor. Güvenlik güçlerinin 'Yaralınız varsa açık alana bırakın, biz alalım' anonslarına PKK'lılar cevap vermiyor. 'Yaralılar var' denilen evlerin etrafında PKK'lı keskin nişancılar; askeri, polisi vuruyor. Sonra da devlet zalim ve merhametsiz oluyor.
Başta Ahmet Hakan olmak üzere bazı yazarlar, akademisyenler, siyasetçiler, sanatçılar; barış istediği için Mahsun'u kutlamış.
Barış istemek güzel şey, ama linç edilen Ahmet Kaya'yı yuhalayıp 10. Yıl Marşı'nı söyleyen, 'New York'ta Beş Minare' filmiyle Fethullah Gülen'e selam çakan, Geziciler'i gerici ilan eden, bir ara AKP'li, belli aralıklarla Kürtçü takılan Mahsun Kırmızıgül'ün samimiyetine inanan var mı?
SÜREKLİ TARAF DEĞİŞTİRDİ
Mahsun'un geçmişine baktığınızda; çıkarları doğrultusunda sürekli taraf değiştiren bir sanatçı görüyorsunuz. Mahsun'un Kürtçülüğü de oportünist kaygılar içeriyor. Kirli savaşın yaşandığı 90'ların başında Mahsun; 'Alem Buysa Kral Sensin', 'Bebeğim Benim' şarkılarını söyleyen, Seda Sayan'la aşk yaşayan, voliyi vurmanın derdinde bir magazin figürüydü. Prestij Müzik'teki para kavgalarında Mahsun'un Kürt sorununa ayıracak hiç vakti olmadı. Arada 'Kardeşlik Türküsü' söyledi ama orada da tribünlere oynadı. Ne zaman silahlar sustu, Çözüm Süreci'nin sinyalleri gelmeye başladı; Mahsun'un o zaman aklına geldi Kürt sorunuyla ilgili film çekmek.
Özetle Mahsun, yükünü tutmak için sistemle her zaman iyi geçinen ama iktidardan nemalanamayacağını anlayınca aklına muhalif olmak gelen, ABD'den Kürtçü takılan oportünist bir sanatçı.
Mahsunlar'a bir şey olmaz bu hayatta. Asıl üzülmemiz gereken; PKK gibi tek amacı kendi otoriter devletini kurmak olan etnik milliyetçi bir örgütü, sol cephede zannedip bu örgütün sahte barış edebiyatına kanan, destek veren iyi yürekli saf solcular.
Bu saf solcular arasında vatan kavramını önemsemeyenler de var. PKK'nın Kobani deneyimini Türkiye'ye taşıyıp iç savaş çıkarmaya çalışması falan bunlar da önemli değil onlar için, yeter ki 'barış' olsun! Siz hangi barıştan bahsediyorsunuz?
PKK ZORDA KALINCA...
Barış en güzel şey, ülkede oluk oluk kan akarken barış istemeyen vicdansızdır. Ama öyle bir algı yaratılıyor ki; barışı istemeyen devlet, PKK'lılar ise barış güvercini.
7 Haziran'dan beri 256 asker ve polis öldürüldü, çoluk-çocuk, yaşlı birçok sivil kayıp var. Palavradan barış isteyen Mahsun Kırmızıgül ve türevleri; PKK, hendek kazarken, yollara döşedikleri bombaları patlatıp güvenlik görevlilerini havaya uçururken neredeydiniz? PKK zor durumda kalınca mı barış istemek aklınıza geldi!
Bir terör örgütü, barış isterse bu genelde devletin teröriste karşı devlet olma görevlerini ve yetkilerini yerine getirmesini engellemek içindir. Devletin görevi ülke bütünlüğünü, halkın refah ve huzurunu sağlamaktır. Bugün devlet Diyarbakır'da görevini yapmaktadır.
Medyada, sosyal medyada, akademik ve sanat çevrelerinde, hatta canlı yayında Ayşe Öğretmen vasıtasıyla sürekli barış isteniyor ve devlet zalim olmakla suçlanıyor. Ancak okulları, hastaneleri yakan, bebekleri, askerleri, polisleri vs. öldüren PKK'yı eleştiren ya da bu örgütten barış isteyen yok.
Mahsun Kırmızıgül ve türevleri PKK'yı neden eleştirmiyorsunuz? Gerçekten PKK'yı haklı mı görüyorsunuz? 'PKK'yı neden eleştirmiyorsunuz?' dediğimizde ise malum çevreler hemen 'Bırakın artık bu 90'ların devlet dilini' diyor. Hangi dilde konuşalım? Güvenlik görevlilerini uyurken ensesinden vuran, lojmanları içinde bebeklerle havaya uçuran PKK değil mi? PKK'yı tek bir cümlede bile eleştirmiyorsan sende vicdan var mı Mahsun?
PKK'yı eleştirecek tek bir cümleniz bile yoksa; 'barış' kelimesini ağzınıza almaya hakkınız yok!