Muhteşem Yüzyıl'ı izliyorum. Pargalı, Kanuni'yi portresini yaptırması için ikna ediyor. Kırımlı ressam Leo saraya geldiğinde İbrahim, sultanına haber veriyor: "Ressam geldi hünkarım, sizi hasbahçede bekliyor..." Kanuni isteksiz, "Başıma icat çıkardın Pargalı" diyor...
İcat çıkarmak... Bizim yüzyıllardır korktuğumuz, çekindiğimiz olay...
Belki de bunca yıldır yoğurt ve Behçet hastalığı dışında önemli bir bilimsel icadımızın, keşfimizin olmamasının sebebi bu... Genlerimizde statükoculuk var. "Aman mevcut durumu koruyalım, macera aramaya ne gerek var?" uyuşukluğu zihnimizde, bedenimizde yuvalanmış. Bu nedenle "Eski köye yeni âdet getirme" diyoruz, "Aman başıma icat çıkarma" diye çemkiriyoruz.
Ben Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çılgın projesini sonuna kadar destekliyorum. Sırf 'çılgınlığa' hasret kaldığım, rutinden, 'o ne demiş, bu ne demiş' siyasetinden, yönetici olamayan 'idarecilerden' sıkıldığım için... Hedefsizlik, dünyanın en köreltici hastalığıdır. Başbakan, önümüze bir hedef koydu. Hem de en çılgınından... Ben bir vatandaş olarak varım. Sonuna kadar varım...
Biliyorum ki yine 'istemezükçüler' kazan kaldıracak. Çevreciler öküz altında buzağı arayacak. Hemen söyleyeyim ki, herkesten daha çevreciyim. Televizyon yazmama rağmen, raflarım çevre örgütlerinden verilen ödüllerle dolu. İyi biliyorum ki, asıl çevre felaketi, Boğaz'da LPG tankerleri çarpıştığında yaşanacak. Allah korusun, öyle bir günde savunacak, koruyacak 'çevremiz' kalmayacak.
Boğaz'dan her gün 30 tehlikeli tanker geçiyor. Yani her 48 dakikada bir, Azrail gonga vuruyor. Bununla ne kadar yaşayabiliriz?
"Ormanlar, su havzaları kanala kurban gidecek" diyorlar. O zaman bu ülkeye ne yol yapabiliriz, ne demiryolu, ne de havaalanı. O zaman hiçbir şey yapmayalım, elimiz böğrümüzde oturalım, öyle mi? İstanbul artık kendine sığmıyor. Bu şehrin nüfus yoğunluğunu yatay hale getirmek, şehir merkezini genişletmek şart oldu. Aksi halde 25 milyon kişi üst üste yaşamak zorunda kalacağız. Yeni proje işte bu rahatlamayı da getirecek.
"Ya deprem olursa" diyorlar. Bu proje zaten depremde daha fazla insanın hayatta kalmasını sağlayacak, düşünemiyorlar. Karadeniz kıyısında kurulacak yeni kentler hem deprem riski daha az bölgelerde inşa edilecek, hem de buradaki binalar şehirde 'şans eseri ayakta duran' 70 bin çürük yapının tersine, son teknoloji ile depreme dayanıklı olarak yapılacak. Üstelik halihazırda İstanbul'un yüzde 70'ini oluşturan illegal yapılaşmanın da panzehiri olacak.
Kanal inşaatının, lokomotif sektör olan inşaatı canlandıracağı, ekonomiye dinamizm getireceğini de düşünün... Ayrıca kanalın ekonomimize yıllık 5 milyar dolar katma değer sağlayacağını da hesaplayın.
Ve hepsinden önemlisi, inşaat tamamlandığında, "Bunu biz Türkler yaptık" demenin, koltuklarımızı nasıl kabartacağını hayal edin...
Kurtuluş Savaşı'nın tarihini 'Çılgın Türkler' yazmadı mı? Gelin öyleyse biraz daha çıldıralım!