Herkes üzerine çullandı o filmin... Medyada lime lime edildi. Sırf oyuncuları, iktidara yakın duruyor diye...
Merak edip görmeye gittim.
Beşiktaş'ın kuytu sinemalarından birinde 15 kişilik bir salonda gösteriliyordu. İzledim ve bu ülkede sanatçıları siyasi kutuplara bölüp onlara politik üniformalar biçmenin aslında sanata nasıl büyük bir ihanet olduğunu görerek, olan bitene lanet ettim. İçimde Akan Nehir tek kelime ile 'güzel' bir film. Hele bu sezon başladığından beri medyada cilalanıp önümüze film diye konulan onca lüzumsuz yapıma beş basacak, film gibi bir film...
Konusu aşk...
Hem de en gerçeğinden, en naifinden. Dilimde o eski, masum Yeşilçam aşk filmlerinin tadını bıraktı. Senarist, yönetmen ve başrol oyuncusu Erhan Güleryüz hepsinin hakkını vermiş.
Şiirsel anlatımını muhteşem müziklerle güçlendirmiş. Oyunculuğu da bana 'Neredesiniz dizi yapımcıları?' dedirtecek kadar güçlüydü.
Tuğçe Kazaz'ın dini ve siyasi gel-gitlerini sabaha kadar eleştirebilirsiniz. Ama oyunculuğunu hepsinden ayrı tutup değerlendirmezsek subjektif olmaz mıyız? ABD'de seçim kampanyalarına ellerinde bayraklarla katılan koca koca aktörler, aktrisler var. Ama insanlar sırf bu nedenle onların filmlerine, oyunlarına gitmemezlik etmiyorlar.
Çünkü sanatı, her türden siyasetin üzerinde tutmanın bir 'erdem' olduğuna inanıyorlar.
Tuğçe, onu recmetmeye yönelik üzerindeki onca baskıya rağmen nasıl da güzel oynamış...
Film, eğer tüm ön yargıları fuayede bırakırsanız size son derece keyifli bir aşk hikayesi vâdediyor. Tabii gösterildiği birkaç kuytu sinemayı bulabilirseniz...
Bence nehir, yargısız infazlar nedeniyle denize kavuşamayıp boşa akmış. Ya yeni dağıtım planlamasıyla yeniden vizyona çıkmalı ya da itilip kakılan bu güzellik, onu yayınlayacak bir televizyon kanalı sayesinde milyonlara ulaştırılmalı.