Köşemde kim bilir kaç kere Beyonce'nin adını geçirdim ve performanslarından söz ettim. Şöyle bir düşündüğümde; 21'inci yüzyılın kadın pop starının; bu güzel melez kadın olduğunu söylemek hiç de güç değil. İkisinin de yeri ayrı ama İtalyan asıllı bir Amerikalı olan Madonna'nın tahtını çoktan ele geçirdiğini söylememize gerek yok. Bu durumun güzellik algımızı da farklılaştırdığını biliyoruz. 1990'ların divası Mariah Carey'i hatırlıyorum; kıvrımlarını saklamak için eski tarz fotoşop hileleri ile az mı uğraşırdı? Beyonce ise yaşı ilerledikçe belirginleşen dolgun fiziğine tezat dansları, sesi, gülümsemesi ile pop müziğin tahtına oturuverdi. 'Lemonade' albümünden ilk görüntüleri izlerken, albümün isminin; limonatanın hem ekşi, hem de tatlı rayihasından geldiğini fark ettim çünkü popun divasının, ihanet, intikam, hesaplaşma ve kabullenme üzerinde durduğu dikkatimi çekti. Günümüzde her kadının başına gelebilecek bir duruma dikkat çekerek, hemcinslerine kendilerine güvenmelerini ve güçlü olmalarını tembihliyor. İlk klibinde giydiği Roberto Cavalli elbisesinin her detayına ve özellikle de rengine, Saint Laurent platform topuklu ayakkabılarına bayıldım. Sadece kadın hareketine selam çakmadığına, Amerika'nın iç politikasına ve azınlık haklarına da göndermede bulunduğuna tanık olduğumuz görsel albümünde; şarkıları ile kliplerini bir arada izlememiz mümkün. Beyonce'nin; artık sadece bir pop sanatçısı değil, Amerika'nın en etkili figürlerinden biri olduğunu da söyleyebiliriz.