"Dışarıdan soğuk buluyorlar, tanıyınca seviyorlar beni" dedi, biz de tanıma fırsatı bulanlardan olduk. Sosyal medyada geniş bir kitleye hitap eden Gizem Güneş, "Sosyal medyadan uzak durmak zor" diyor. Güneş, "Para biriktirmeyi çok seviyorum. Özellikle bizim meslekte de çok önemli" sözleriyle de dikkat çekiyor. İşte Gizem Güneş röportajının tüm detayları…
-Nasılsın?
İyiyim teşekkür ederim, sen nasılsın?
-Teşekkürler. Nasıl gidiyor hayat?
Güzel gidiyor gayet. "Kuzey Yıldızı" yeni bitti, ben de İstanbul'a döndüm. Ailemi ve arkadaşlarımı özlemiştim o yüzden şu an keyifli gidiyor.
-Fransızca öğretmenliği bölümünden oyunculuk kariyerine… Serüvenini paylaşır mısın bizimle?
Aslında Fransızca öğretmenliğinden oyunculuğa bir geçiş değildi benimki. Ben çok küçük yaşlarda başladım. Reklamlarla başladım, sonra 12 yaşındayken "Binbir Gece" dizisi vardı. Yani oyunculuk hep istediğim bir şeydi. Hatta üniversite okurken oyunculuk üzerine dışarıdan eğitimler de aldım. Yani Fransızca öğretmenliği akademik bir serüven oldu diyelim.
ANNEM BABAM KONSERVATUVARA HAZIRLAN DERKEN BEN ALTIN BİR BİLEZİK İÇİN ÇALIŞTIM
-Bu ailelerin "Altın bir bilezik olsun kolunda" diyerek okutması gibi bir şey mi?
Aslında tam tersi, annemle babam konservatuvara hazırlanmam gerektiğini söylerken ben altın bir bilezik olsun diye çalıştım. Tam tersi oldu (gülüyor). Çünkü yabancı dile bir ilgim vardı ve bir gün belki yabancı dille ilgili, oyunculuğuma da bir yararı olacak bir şey olduğunu düşünüyorum. Yurt dışında da işler yapabilmek için oranın dilini de öğrenmem gerektiğini düşündüm. O yüzden de ekstradan Fransızca okumuş oldum.
-Peki hiç oyunculuğa yöneldiğin için pişmanlık duyduğun oldu mu? "Fransızca öğretmenliği yapsaydım keşke" dedin mi?
Pişmanlık duymadım ama hava koşulları zor olan set günleri yaşadım Ordu Yayla'da -18 derecede filan. Şakasına şey demiştim; "Ya şu an Fransızca öğretmeni olup sınav okuyup cumartesi günleri 'Kuzey Yıldızı' izlemek vardı" (gülüyor). Esprisine söylemiştim ama hiç pişmanlık duymadım açıkçası, iyi ki bu yolda ilerliyorum.
BİNBİR GECE DİZİSİ İÇİN TATİLİ YARIDA KESTİK
-"Binbir Gece" dizisi ile oyunculuğa başladım dedin. Nasıl dahil oldun?
Annemler beni 5 yaşındayken ajansa yazdırmışlardı. Birkaç reklamda oynadım. Sonra da bir audition (deneme çekimi) geldi. Dizi, ilk defa. Çok heyecanlandım tabii, hatta biz yazlıktaydık o zaman, İstanbul'a gittik ailece arabayla. Çalıştım ettim, sonra dediler ki "Sen oldun, 'Binbir Gece'de başlıyorsun."
-"Kuzey Yıldızı İlk Aşk"ta seni çeken ne oldu?
Beni ilk baktığımda tamamen çeken şey hikayesi oldu. Çünkü ilk senaryoyu okuduğumda masal okurmuş gibi hissettim kendimi.
-Kuzey Yıldızı İlk Aşk dizisi boyunca Ordu'da bulundun. Nasıldı sevdin mi?
Karadeniz'e ilk defa gitmedim aslında. Trabzon'a gitmiştim ama iki günlüğüne gitmiştim. İlk defa çok uzun süre Karadeniz'de kalma şansını yakaladım. Benim için değişik bir deneyimdi, Karadeniz'i tanımış oldum. Ayrıca Karadeniz deyince aklıma genelde Rize, Trabzon gelir. Ordu çok az akla gelen bir şehirdi benim için, ki bence İstanbul'daki çoğu insan için öyle. Ordu'yu tanımak bambaşka bir şeydi, Ordu'yu tanıtmak da bambaşka bir şeydi. Çünkü ilk defa Ordu'da bir iş yapılıyor. Bütün arkadaşlarım herkes beni arıyordu "Ordu ne güzel bir yermiş" diye. Doğası, özellikle sahil kısmı falan benim çok dikkatimi çekti.
-Orada yaşamak ister miydin?
Şimdi değil. İlerde belki yaşamak isterdim. Daha yaşım ilerledikten sonra. Çünkü şu an daha genç olduğum için aktivite olarak İstanbul'un hızı bana daha cazip geliyor. Ordu yaşanılacak bir yer ama ben İstanbulluyum. İstanbul bana daha yaşanılır bir yer şu an.
-"Kuzey Yıldızı" final yaptı. Ufukta yeni projeler var mı?
Şu an çok kısa bir süre dinlenmek istiyorum ama çok uzatmamak şartıyla. Tabii görüştüğümüz yerler oluyor. Doğru zamanda doğru hikayeyle inşallah tekrardan geri dönmek istiyorum.
-Bir projeyle anlaşma sağladı diye haberler çıkmıştı…
Evet çıktı ama neden çıktı bilmiyorum (gülüyor). Öyle bir şey yok.
-Sektörde fiziksel ayrımcılık yapıldığını düşünüyor musun? Bu durum hakkında ne söylemek istersin?
Eskiden bu daha çok vardı. Şu an o mevzu kırılıyor gibi geliyor bana. Bir de kime göre güzel? Öyle bir durum da var. Evet başrol, bana göre güzel ama diğerine göre olmayabilir. Ben ona göre oyuncuların tercih edildiğini düşünmüyorum şu anda.
-Peki takipçi sayısına göre?
Bunu çok duydum. "Takipçisi yüksek olan kişileri hemen alıyorlar işlere" diye. Hayır bence öyle değil, tamamen yeteneğinle alıyorsun bence. Benim başıma gelmedi. Atıyorum bir işe gittim, diğerinin takipçisi daha yüksek diye onu aldıkları olmadı yani. Eğer varsa da şunu görürler; takipçisi çok ama işte o kadar başarılı değilse buna dikkat edip bir dahakine takipçiye bakmazlar. Ama ben hiç karşılaşmadım.
HİÇ ESTETİK YAPTIRMADIM
-Seni araştırırken "Dünden bugüne Gizem Güneş" başlığı altında videolar gördüm. Bu tarz değişim haberleri veya estetik haberleri seni rahatsız ediyor mu?
Beni rahatsız etmez. Estetik hiç yaptırmadım. Sadece büyüdüm, zayıfladım, yüzüm oturmaya başladı. Ama ben eski fotoğrafımla yeni fotoğrafımı koysam ya da biri koysa derim ki, "Kesin estetik yaptırmış." (gülüyor). Öyle bir durum yok, rahatsız da olmam. Estetiğe karşı bir insan değilim, ben ihtiyaç duymuyorum şu an. Ama derlerse de "Yaptırmadım" der geçerim üzülmem.
-Biraz da aşkı konuşmak isterim. Gizem Güneş'in dünyasında aşk nedir?
Aşk sadece karşı cinse duyduğum bir aşk olmuyor benim için. Aileme, özellikle kardeşime duyduğum aşk… Bazen nesnelere bile aşık olabiliyorsun. Bir şarkıya aşık olabiliyorsun. Mesela dansa aşığım, dans etmeyi çok seviyorum. Benim için aşk daha çok; tutku. Sürekli onu istemek. Bu sadece bir erkek arkadaş gibi de değil. Arkadaşıma da aşığım ben. Aşkın tanımı benim için bu.
-Sence aşk dünyada bir kez mi bulunur, yoksa birkaç kez yaşama şansını elde edebilir miyiz?
Ben öyle düşünmüyorum ya. Geçmişe baktığımda erkek arkadaşlarımın hepsine aşık olduğumu düşündüm. Ama bir gün mesela baktım çok bambaşka bir şey yaşıyorum; "Aşk buymuş, ben bir kere aşık olmuşum." O zaman anlarım aşk bir kere oluyormuş. Ama şimdi öyle düşünmüyorum. Birkaç erkek arkadaşım oldu bu yaşa kadar. Onların hepsine aşık olduğumu düşünüyordum. Sonra bitti. Bakalım bir daha olacak mıyız? (gülüyor).
AŞKA VAKTİM YOK
-Peki var mı karnında kelebekler uçuşturan birisi?
Şu an mı? Yok (gülüyor). Şu an öyle bir vaktim yok. İki yıldır Ordu'daydım zaten pandemi vardı İstanbul'a da gelemedim. Sadece sete gidip geldim. Şimdi de öyle koşturuyorum, kariyerime odaklanmak istiyorum. Benim kafam biraz karışır çünkü düşünürüm beraber olduğum kişiyi.
-İşine yansır mı?
İşime yansımaz ama günlük hayatıma yansır. Çok odaklanmak istiyorum şu an yaptığım işe. Çünkü çok güzel bir yerdeyim, çok güzel gidişatım var. Onu bozmak istemiyorum. Ya yansırsa çünkü. Genelde yansıtmam, ama ya yansırsa?
-En büyük zaafını merak ediyorum…
Muhtemelen kardeşimdir.
SİNİR KRİZİ GEÇİRİYORDUM
-Nasıl bir ilişkiniz var?
İlk doğduğunda çok kıskanmıştım. Baya nefret ediyordum. Ama ikimiz de büyüdükçe böyle aramızda çok büyük bir bağ oluştu. Çok büyük bir aşk başladı diyebilirim. Zaafım olduğunu da şuradan anladım; hiçbir yorum beni üzmüyor ama bir kere kardeşimle fotoğraf paylaşmıştım. Biri kardeşime küfür etmiş. Sinir krizi geçiriyordum neredeyse. O benim zaafım, kırmızı çizgim.
KEŞKE SEVSEYDİN BENİ
-Sosyal medyadan gelen kötü yorumlar modunu düşürüyor mu?
Yani geliyor tabii, herkese geliyor. Sevenler varsa hater'lar da oluyor. Atıyorum, dizide bir başka karaktere hayran o yüzden beni görmekten hoşlanmıyor. Sırf onu görmek istiyor. O yüzden bana yazıyor. Yani kötü oyuncu dediklerinde hani bir tık insanın içi buruluyor yalan söylemeyeceğim açıkçası yani samimi konuşacağım. Tabii ki kötü yorum gördüğün zaman insan "Neden bunu yaptın ki? Ben sana ne yaptım?" diyor. Ama sonra geçiyor, oturup bütün gün onu düşünmüyorum. Ama okuduğum zaman ''Ya keşke sevseydin beni'' diyorsun.
Geçen bir fotoğraf koymuştum. Biri şey yazmış: ''Çok zayıfsın tamam.'' Biri de şey yazmış: ''Sen kilo mu aldın?'' Ortası yok ama yazıyorlar; "Çok shop yapmışsın, estetik mi yaptırdın? Saçını neden boyatmadın? Saçını mı boyattın, iğrenç olmuş" gibi, boyatmamışım mesela. Yani bana göre oturuyorlar, "Bugün buna ne yazsam?" falan diye yazıyorlar diye düşünüyorum yani.
-Olumlulara odaklanmak lazım…
Tabii canım olumlulara odaklanmak lazım, herkese yazıyorlar artık herkes herkese yorum atıyor. Oturup da buna takmamak gerekiyor. Olumluları almak gerekiyor.
-Aslında güzel eleştiriler de değerli…
Tabii. Mesela, olumsuz bir eleştiri yapmış ama çok böyle nazik bir şekilde yapmış. Onu tabii ki alırsın, düşünürsün, "Burada böyle yapmışım, haklı olabilir mi acaba?" dersin, kendini tartarsın. Kendini eleştirmeye başlarsın. Benim dediğim şey hakaret içerikli olan yorumlardan bahsediyorum. Hakaret edince durum başka bir yere gidiyor. Ama mesela: ''Sana sarı renk çok yakışır" gibi bir eleştiri ya da "Ya bu kıyafet değil de şu tarz kıyafetler daha fazla yakışır sana" gibi bir yorum mesela beni düşündürebilir. "A evet olabilir mi acaba?" diye ama hakaret içerikli olan biraz daha farklı bir yere gidiyor.
-Sosyal medyada geniş bir takipçi kitlen var. Bu sokağa nasıl yansıyor?
İstanbul'da bunu henüz bilmiyorum. Pek dışarı çıkmadım. Ama Ordu'da alışveriş için eve böyle servis marketlerden gelmiyor. Bizim olduğumuz yerde gelmiyordu. O yüzden çarşıya çıkmam gerekiyordu ihtiyaçlarım için. Tabii o zaman çok güzel ilgilerle karşılaşıyorduk. Ama İstanbul'da şu an henüz bilmiyorum sokağı, çünkü çıkamıyoruz. Bu sıralar o yüzden sokağı çok bilmediğim için henüz o konuda bir bilgim yok diyebilirim.
-Günlük hayatta, ünlülüğünü kullanır mısın?
Yok.
-Hiç kullandığın oldu mu?
Kullandığım olmadı ama onlar hani tanıdığı için çok böyle özel bir mağaza da özel bir ilgi göstermişlerdi bana ama ben hiç kullanmadım. Hatta geçen gün elektronik bir alışveriş yapacaktım, bilgisayar alacaktım. Bir şey de anlaşamadık falan, arkadaşım şey dedi: "Kızım desene dedi ben oyuncuyum, 1 buçuk milyon takipçim var, seni rezil ederim." Saçmalama, hayır böyle şey olur mu? Hiç kullanmam, kullanmaktan da hoşlanmam. Hatta bunu söyleyip özel ilgi göstermeye çalışanlara da teşekkür ederim deyip onun üzerine gitmiyorum. Yani gerek yok bence bilmiyorum.
ÇOK UTANMIŞTIM
-İlginç bir set anın var mı diye merak ediyorum…
Kışın yaylada, sahne çekiyorduk Kuzey Yıldızı'nda. Ben mikrofonu unutmuşum üstümde, affedersiniz tuvalete gittim. Tuvalet karavanında mikrofonu tuvalette düşürmüş bulundum. Sonra hiçbir şey olmamış gibi onu temizledim sildim, hiçbir şey olmamış gibi sete gittim. Taktım aynı yere böyle bekliyorum işte geldiler düzelttiler. Kayda gireceğiz ve sesi kontrol ediyorlar, "Gizem'den ses gelmiyor" dediler. Işık yanıyordu ben çalışıyor diye düşündüm. Sonra şef geldi, "Sen suya mı düşürdün mikrofonu?" dedi. "Yok ya yere düşmüştü, kar yağıyor ya herhalde orada ıslandı falan" dedim. "Allah Allah baya bu suya düşmüş gibi" falan dedi. İnanmadı bana. Sonra itiraf etmek zorunda kaldım ben de (gülüyor). O da işte klasik telefonları suya düşürünce böyle pirince falan yatırılar ya onu yaptı, düzeldi neyse ki. Çünkü çok böyle pahalı bir malzeme çok utanmıştım baya yani yaptığım için (gülüyor).
-Olsun en azından telafi edilmiş…
Evet, evet ettim.
-10 yıl önceki Gizem Güneş'e ne söylemek isterdin?
Şunu söylerdim: Sakın ama sakın hiçbir zaman kendine güvenmeyi bırakma çünkü hayallerini başaracaksın.
KISA SORULAR
-Çok keşkelerin var mıdır hayatta?
Yok çok keşkem yok. Yani ama onu hep kullanırız. Keşke trafik olmasaydı gibi yani böyle ama böyle hayatımda önemli şeylerde yok.
-Gamsız biri misin?
Öyle söylüyorlar ama bence değilim. Çok gamsız olduğumu söyleyen insanlar oldu, bence değilim.
DUVARA DEĞEMEMEK GİBİ BİR HUYUM VAR
-Takıntı derecesinde bir özelliğin var mı?
Şöyle bir huyum var. Yatarken insanlar böyle duvara yaslanırlar ya soğuk gelir falan. Şöyle bir takıntım var; ben duvara değemem uyurken yastık dizerim duvara. Öyle bir takıntım var. Öyle bir takıntı olarak gözüküyorsa bu var. Soğuğu hiç sevmiyorum zaten, duvara değip yatma fikri de tuhaf geliyor bana açıkçası.
BİR KIZ İÇİN TERK EDİLDİM
-Hiç terk edildin mi?
Edildim tabii.
-Çok acı verdi mi?
Başta evet. Yani kime acı vermez ki, bence söyleyen de sallıyordur acı vermeyen sevmiyordur ya da. Yani terk edildim, hatta bir kız için terk edilmiştim. Tabii başta çok üzüldüm ama iki ay falan sürdü. Ondan sonra dedim ki tamam yani geçiyormuş. O yüzden sonra üzülmedim.
ALDATILDIM
-Hiç aldatıldın mı? Ve bunu bastığın/gözünle gördüğün/yakaladığın oldu mu?
Aldatıldım ama ben kendim çözdüm işi. Bir yerde görmedim basmadım onları. Bir konsere gitmişti erkek arkadaşım, orada böyle bileklik takıyorlar konsere girenler. Oradan kızın bilekliğini gördüm, Whatsapp'taki fotoğrafı aklıma geldi. "Bir dakika, o kızın orada ne işi var?" oldum. Oradan bulmuştum ama hiçbir şey söylememiştim. Sonra kendi arayıp itiraf etmişti. O kadar.
-Sen söylemediğin o süreçte ilişkiniz devam etti mi?
Zaten uzaktaydık o zaman ikimizin de okulu vardı. Ben farklı bir yerde yaşıyordum, o farklı bir yerde yaşıyordu. Bir süre bekledim nasıl davranıyor, söyleyecek mi acaba, pişman olacak mı? Oldu söyledi.
-Nasıl bir arkadaşsın?
Kız arkadaşlar birbirlerine "Ay aşkım" yaparlar ya bende o çok yok. Onları yapmam ama çok iyi bir arkadaş olduğumu düşünüyorum. Yani hiç ihanet etmedim arkadaşlarıma şimdiye kadar. Çokta fazla yakın arkadaşım yoktur zaten, bir elimin parmağını geçmez. Onlara da çok değer veririm. Daha çok hareketlerimle değerimi aslında gösteririm yansıtırım. Asla onları kırmak istemem. Teklif ettikleri zaman onlara çok zor hayır derim. Bence ben iyi bir arkadaşım (gülüyor).
-Her söylenene kolayca inanır mısın?
Hayır, inanmam. Böyle realistik bir kanıt gerekiyor benim için. Görmem lazım, duymam lazım, çok güvendiğim biriyse anlattığı şeye inanırım. Ama dedikodu tarzı şeyleri gözümle görmem lazım açıkçası.
-Seni en çok ne sinirlendirir?
Beni en çok haksızlık sinirlendiriyor. Sadece bana değil çevreme yapılan haksızlıklarda sinirlendiriyor. Yani işteyken de herhangi bir ekip arkadaşıma yapılan haksızlık beni inanılmaz sinirlendiriyor.
-Geçmişe mi gitmek isterdin geleceğe mi?
Çocukluğuma dönmek isterdim. Hep çocuk olmak istiyorum ben. Hiç yaşını büyüten biri olmadım. O yüzden çocuk olmak, sürekli oyun oynamak istiyorum.
-Hayatın getirdiği zorluklardan dolayı mı?
Evet, çoğunlukla öyle. Bir de çocukken daha güzeldi sanki her şey. Zaman daha yavaş geçiyordu.
ROMANTİK OLMAYA ÇALIŞIRKEN KOMİK DURUMA DÜŞERİM DİYE KORKUYORUM
-Romantik biri misin?
Çok değilim, biraz odunum (gülüyor). Romantik olmaya çalışırken de komik duruma düşebilirim diye korkuyorum. Hiç yapmıyorum romantiklik. Biraz düşüncesizlik yapabiliyorum.
-Dışarıdan soğuk buluyorlar mı seni?
Evet buluyorlar (gülüyor). Ben ilk girdiğim ortamda önce bir bakarım karşımdakine, gözlemlerim ona göre yaklaşırım. Gözlem kısmında bir soğuk duruyorum herhalde. Tanıyan "Sen çok sıcakkanlıymışsın, çok espriliymişsin, çok eğlenceliymişsin diyor. Bir kere hatta partnerimden şöyle bir şey duymuştum Özgün'den, "Sen çok eğlenceli bir insanmışsın ya" demişti. Kendimi açmaya başladığım zaman o hallerim ortaya çıkıyor.
BURNUMU BEĞENMİYORUM
-Kendini güzel buluyor musun?
Genel olarak güzel buluyorum. Ama sevmediğim özelliklerim oluyor fiziksel olarak.
-Mesela?
Burnum (gülüyor). Yandan beğeniyorum ama önden çok beğenmiyorum. Annem ve babam "Delirdin artık sen" filan diyorlar (gülüyor). Genel olarak seviyorum değiştirmek istediğim bir yanım yok. Ama "Ay ben çok güzeli ya" deyip aynaya bakmıyorum. Güzel makyaj yaptıysam "Güzel oldum bugün ya" diyorum o kadar.
BİRİ BANA SÖZ VERDİYSE UNUTMAM
-Hafızan kuvvetli mi?
Çok kuvvetli. Hiç unutmam, hiçbir konuşmayı unutmam. Biri bana söz verdiyse unutmam. Tarihine kadar hatırlarım. Öyle bir fil hafızası var bende.
-Öyleyse olmamasını diler miydin?
Tabii isterdim. Cahillik mutluluktur derler ya (gülüyor). Biri yalan söylediği zaman direk yakalıyorum. O yüzden onu bilmemek isterdim.
-Hiç linç yedin mi?
Hayır yemedim.
PARA BİRİKTİRMEYİ ÇOK SEVİYORUM
-Cimri biri misiniz?
Cimri demeyelim de, tasarruf seven biriyim. Cimri deyine hiç eşine dostuna da eline cebine atmayan, bir şey ısmarlamayan biri anlamına geliyor. Gerektiği kadar harcamayı seviyorum. İhtiyacım yoksa almıyorum. Bir şeyin en pahalısını alayım diye bir kafam yok. Para biriktirmeyi çok seviyorum. Özellikle bizim meslekte de çok önemli. Daha çok tutumluyum diyebilirim.
-En çok neye para harcarsınız?
Benzine ve yemeğe (gülüyor). Bazı günler çok yiyorum, bazen yemiyorum. Yemek yapmasını ben hiç öğrenmedim. Annem babam yokken genelde dışarıdan söylüyorum.
-Tek başına kaldığınızda yaptığınız en saçma şey ne olur?
Kendi kendime konuşmak (gülüyor). Artı İngilizce ve Fransızca konuşmak. Bunu da bir filmdeymişim, sahne çekiyormuşum gibi yapıyorum. Bazen komik bir sahne çekiyorum. "Acaba öyle bir işte oynasaydım ne olurdu?" diye düşünüyorum bilinçaltında. Ben deli değilim yani (gülüyor).
FAKE HESABIM VAR
-Stalk yapar mısın?
Yaparım.
-Fake hesaptan mı kendi hesabından mı?
Fake hesabım da var. Buradan söylüyorum. Daha çok kendim için yapmam bu arada, arkadaşlarım daha çok kullanıyor. Erkek arkadaşım veya küstüğüm biri için değil de genelde yeni biriyle tanışınca kendimden girmeyeyim hikayesine görmesin diye oradan stalk yapıyorum.
BÜYÜK YALANI AFFETMEM
-Neyi asla affetmezsiniz?
Büyük yalanı, ihanet boyutunda. Aile olarak da, normal ilişki olarak da ihaneti affetmem. Kin beslemem bu arada, ama affetmem.
PARA PARA PARA
-Kaç para verseler şuanda yaptığınız mesleği değiştirirsiniz?
Çok fazla para lazım. Milyar dolarlar lazım. Ömrüm boyunca çalışmaya ihtiyaç duymayacağım bir para lazım.
-Çok paran olsa çalışmadan evde oturur musun?
Yine çalışırım. Evden çıkmam gerekir benim çok evde oturamam iş yaparım. Ama çok zevk almam küçük işler yaparım. Sırf oyalanmak için yaparım muhtemelen.
-Kaç para verseler en sevdiğiniz insanın ayağını kaydırırsınız?
Yok ben yapamam.
-Kaç para verseler hafızanın bir bölümünün silinmesine izin verirdin?
En sevdiğim anılarımsa eğer 5 milyon dolar (gülüyor). Kötü anılarımı istedikleri kadar silebilirler. Ben para vereyim silsinler yani (gülüyor).
SOSYAL MEDYADAN UZAK DURMAK ZOR
-Kaç para verseler sosyal medyadan 1 ay uzak durursunuz?
Sosyal medyadan uzak durmak zor bence. 2 milyon TL'ye tamamdır. Bence sosyal medya çok güzel bir şey ben seviyorum kullanmayı. Vakit harcıyorum orada, bir şeyler de öğreniyorum. Benim uzaklaşmam zor.
-Kaç para verseler, uğurun olarak gördüğün ve asla birine vermeye kıyamadığın bir şeyden vazgeçersin?
Öyle bir eşyam yok. Aslında var ama çok da "Bunsuz yapamam, hiçbir işi alamam" gibi bir şeyim yok. Değer verdiğim birkaç eşyam var, uğurlu saydığım diyelim. Ama vereyim ona, ona uğurlu gelsin. İlla para verecekse de 500 bin liraya alsın (gülüyor).