Tarih boyunca iki kez yok edilen, 23 kez de işgal edilen Kudüs; bünyesinde birçok rengi ve yaşanmışlığı taşıyor. Beni burada olmaya ikna eden en önemli tarafı; tüm dinlerin ortak ve kutsal mekanlarının iç içe olması. Öyle bir şehir ki; kendine özgü ağır bir havası ve enerjisi var. Kendinizi sanki yüzyıllar öncesine uzanan bir film şeridinin içinde kaybolmuş gibi hissediyorsunuz.
KİDRON VADİSİ
İsrail'in en büyük şehri olarak kabul edilen Kudüs'e tepeden baktığımızda gördüğümüz vadinin ismi Kidron Vadisi. Bu vadinin önemi ise kıyametin burada kopacağına inanılması. Mesih'in gelip insanları dirilteceği inanışı yüzünden buradaki mezarlar, dünyanın en pahalı mezarları olarak kabul ediliyor. Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler tarafından kutsal olarak görülen Kudüs'te her şey o kadar iç içe ki... Kubbet-üs Sahra, yani altın kubbenin durduğu yerin hemen yamacında, gri kubbeli Kabir Kilisesi yer alıyor. Bu kilise, Hz. İsa'nın göğe yükseldiği yer olarak kabul ediliyor. Yahudiler'in kutsal mekanı Ağlama Duvarı da oraya çok yakın... Kudüs'ün içine doğru ilerlediğimizde, öncelikli hedefimiz Mescid-i Aksa oluyor. Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda Peygamber Efendimiz'in Miraç olayının burada gerçekleştiği biliniyor. Müslüman mahallesinin içine girdiğimizde, bizi büyük bir kaos karşılıyor. Bu kalabalıkta, bir cuma günü Kudüs'ü ziyaret etmemizin de payı büyük... İnsan yığının içinden Mescid'i Aksa'ya doğru ilerlerken, kıyafetimin bu mahalleye uygun olmadığını fark ediyorum. Hemen bir dükkana kendimi atıp vücudumu tamamen örtecek bir tunikle başörtüsü alıyorum. Sokak ortasında tuniğimi giyip başörtümü taktıktan sonra yavaş yavaş kalabalığın içine doğru dalıyorum. Kutsal mekana geldiğimizde, içimi tarifi mümkün olmayan bir huzur kaplıyor. Caminin avlusunda dua etmenin huzuruyla dinlenmeye çekilmiş Müslümanları görüyorum. Yavaş yavaş camiye doğru girerken bir kadın yanıma yaklaşıyor ve topladığım uzun saçlarımın arkadan göründüğü uyarısını yapıyor. Hemen durumu bir hamleyle düzelttikten sonra kutsal mekanın içine giriyorum. Dualar, dualar, dualar...
HZ. İSA 'NIN ÇİLE YOLU
Mescid'i Aksa'dan ayrılıp Müslüman mahallesinin içinden Hristiyanlığın en önemli caddesi olarak sayılan Via Dolorosa'ya doğru yol alıyorum. Via Dolorosa, Hz. İsa'nın çile yolu olarak biliniyor. Bu cadde üzerinde 14 istasyon var. Hristiyanlar bu noktaları tek tek dolaşıp Hz. İsa'nın mezarına giderek hac görevini tamamlıyorlar. Kabir Kilisesi, Hristiyanlar için kutsal sayılıyor. İncil'e göre; Hazreti İsa burada yaşamış ve çarmıha gerilmiş. Bu kilisede Hz. İsa'nın nasıl göğe yükseldiğinin öyküsünü dinliyorum. Kiliseyi gezdikten sonra Yahudi mahallesine doğru ilerliyorum. Kutsal kitaplarına göre; İsrail Kralı Davut, ilk Kudüs şehrini Birleşik İsrail Devleti'nin başkenti olarak kabul etmiş. Yahudilerin en kutsal mekanlarından biri sayılan Ağlama Duvarı'nı önemli yapan unsur; Yahudilerin kutsal tapınaklarından ayakta kalan tek yer olmasıymış. Yani bu mekan Yahudiler'in Büyük Tapınağı'nın ayakta kalan tek kısmı. Batı duvarına ait olan bu bölüm, Batı Duvarı adıyla da anılıyor. Bu mekanın Hz. Süleyman'ın Kudüs'te yaptırdığı tapınak olduğuna inanılıyor. Bu tapınak iki kez yıkılmış. Bu olay Yahudilerde travma yaratmış. Bu yüzden ağlama duvarı olarak anılıyormuş. Yahudilerde evlendikleri gün cam kırma ritüeli de buradan gelirmiş. O cam kırılması, tapınağın yıkılmasını simgelermiş. En mutlu günlerinde bile bu önemli olayı hatırlamayı ihmal etmezlermiş. İnsanın kendi kendini sorgulamaya iten Kudüs'ten ayrılırken, dünya tarihinde uğruna en fazla kan dökülen şehrin sadece huzura ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu kent, herkesi kucaklamak istiyor.