Ünlü oyuncu Rüzgar Aksoy, atv dizisi 'Kuruluş Osman'a üçüncü sezonda dahil oldu. Dizide Turgut Bey'i canlandıran Aksoy, yoğun bir hazırlık süreci geçirdi. Osman Bey'i canlandıran Burak Özçivit ile uyum içerisinde çalıştıklarını anlatan ünlü oyuncu, sektördeki birçok başrolü eleştiren açıklamalarda da bulundu. Meslek hayatına radyoculuk ve dublaj ile başlayan, ardından kendisini setlerde bulan Aksoy ile diziyi, rolünü ve oyunculuk serüvenini konuştuk.
■
'Kuruluş Osman'a üçüncü sezonda dahil oldunuz. Takip ettiğiniz, içinde yer almak istediğiniz bir iş miydi?
Açıkçası televizyon izleyecek çok zamanım olmuyor. Ama 'Kuruluş Osman' için içimde hep bir ukde vardı. Sağlam, kaliteli ve zorlayıcı bir dönem işinde oynamak ve kendimi orada keşfetmek istiyordum. 'Kuruluş Osman' uluslararası bir iş; hem görsel açıdan hem içerik açısından dolu bir yapım. O yüzden şanslı hissettiğimi söylemem gerek...
İŞİMLE GURUR DUYUYORUM
■
Uzun süredir birlikte çalışan bir ekibe sonradan dahil olmanın zorlukları var mı?
Var ama burada tam tersine, bir
an önce alışmam için müthiş bir
anlayış ve yardım gördüm. Zorlu
süreçlerden geçmiş, iki yılı beraber
atlatmış bir ekip bana hemen
kucak açtı ve bu dostane yaklaşımları
işimi çok kolaylaştırdı...
■
Böyle bir ekip ve büyülü bir set ortamında çalışmak oyuncu olarak size neler hissettiriyor?
Bir kere oyuncu gözüyle o dönemi
hissettiren tasarımların, mekanın
ve dekorun içinde olmak o
zamana aitmiş gibi hissettiriyor. Bir
de onlarca ülkede yayınlanması ve
müthiş bir izleyici kitlesinin olması
da yaptığın işten gurur duymanı
sağlıyor.
■
"Turgut Alp'i anlamak için o dönemki insanları anlamak gerekiyor" demişsiniz. Araştırmalar yaptınız mı?
Tabii ki 13'üncü yüzyıla dair
yazılı kaynak sınırlı ama olanları
içtim diyebilirim. Yapım tarafından
verilen kitaplarla o dönemin ruhunu
içselleştirmeye çalıştım. Açıkçası
bu insanlar için ölüm-yaşam
döngüsü gündelik hayat içerisinde,
günümüzdeki konfor anlayışıyla
kavranabilecek meseleler değil.
Öncelikle araştırmalarımı bu konuda
yoğunlaştırdım. Bir sabah o
yüzyılda uyansam nasıl bir insan
olurdum sorusunun peşinden
gittim.
■
Ağabeyinin zoruyla Tekfur Nikola'yla evlenmeyi kabul etmeyen Mari, Turgut Bey tarafından İnegöl Kalesi'nden kurtarılmıştı. Aşk her zorluğu aşar mı?
Günümüzde bu değerler
aşınmış olabilir ama türkülerimizde,
hikayelerimizde ve masallarımızda
belki kendi köyümüzde
bile görüyoruz ki aşk dediğimiz
şey zaten onsuz nefes alamamak
demek. Beslendiği toprak da Anadolu
olunca zorluk denemez belki
buna tertemiz bir adanmışlıktır
bunun adı.
EMPATİ YETENEĞİM GELİŞTİ
■
28 yaşında radyoculuk ve dublajla uğraşırken yapım şirketinden gelen teklifle kendinizi setlerde bulmuşsunuz. Radyo-televizyon okumuş biri olarak oyunculuk yapma fikriniz yok muydu?
Kesinlikle yoktu, biraz denk
geldi diyelim. Madem bu kapı bana
açıldı ben de 'Savaşalım bari' deyip
elimden geldiğince işimi doğru
yapmaya çabalıyorum. Bir sürü
genç bu işi istiyor, belki en çok istenen
meslek ama ne kadar talep
varsa o kadar zorlaşır bazı meslekler.
Ben istemedim ama oldu, milyonlarca
gencin bu işi yapmak istediğini
bildiğimden bulunduğum
yeri hep hak etmeye çalışıyorum...
■
Radyo programcılığı sizdeki hangi yönleri ortaya çıkardı?
Ses-mikrofon ilişkisi ve iletişim
kurma becerisini diyebilirim. Farklı
dünyalardan insanlarla sohbet
etme, onları tanıma, her biriyle bir
şekilde anlaşma ve empati kurma
yeteneğini de geliştirmiş olabilir.
■ "
Oyunculuk büyüleyici bir yolculuk ama içinde akıl sağlığınızı korumanız gereken zorluklar var" demişsiniz. Biraz açar mısınız?
Öncelikle büyüklerimizin bir
lafını zikretmek gerekir: İş zor
değildir, insan zordur. Ne yazık
ki bazen insanımız birlikte yapılan
bir işte, birbirine yardım edip
örneğin bir sahneyi mükemmelleştirmek
dururken, güdüsel süreçleri
yüzünden ayrı bir dünya kurup
üstün çıkmaya çalışıyor. Halbuki
özellikle bizim meslekte aynı
gemideyiz. Güzellik birlikten
doğacak; anlamaktan, yardım
etmekten, el uzatmaktan. İnanın
bir duyguya zorla girmektense
sadece karşıdakinin oynamasına
yardım etmek
çok daha inandırıcı
ve güzel
olacaktır...
BURAK DİSİPLİNLİ, SAYGILI BİR ROL ARKADAŞI
■
Burak Özçivit nasıl bir rol arkadaşı?
Biz daha önce de çalıştık kendisiyle, o yüzden
bu konuya hakimim diyebilirim. Çok disiplinli,
haftanın 6 günü saatlerce herkesten çok
çalışıp bu kadar hazır olması şaşırtır beni hâlâ.
Ne kadar yorgun olsa da bütün oyunculara en
doğru şekilde oyun verir. Set adabını bilenler
bunun ne kadar kıymetli olduğunun farkındadır.
Setteki çalışanlara karşı da oldukça saygılı,
özellikle onları kıracak davranışlardan uzak
durmaya çalışan biri. Dostane yaklaşımı ile herkesin
sevgisini kazanmış biridir benim gözümde.
İnanın egosu gözüne perde olmuş, şuurunu
yitirme noktasına gelmiş başrollerle de çalıştım.
Burak Özçivit daha önceki işimizde olduğu
gibi karakterli bir şekilde yoluna devam ediyor.
AKSİYONU, ÇATIŞMASI VE SÜRPRİZİ EN BOL İŞ BİZİMKİSİ!
■
Başlarda 'Turgut Bey' ile 'Osman Bey' ters düşseler de artık güçlerini birleştirdiler. Yeni çatışmalar ve sürprizler olacak mı?
Aksiyonu, çatışması ve sürprizi en bol iş bizimkisi.
Anadolu'nun kaynadığı, daha Osmanlı
gibi bir temele oturmadığı zamanlar, dolayısıyla
çatışmalar oldukça fazla. Senaristlerimizin
seyirciyi ayakta tutan sürprizleri hikayeye
yerleştirmesi büyük bir şans... Yani çatışma ve
sürpriz, çok iyi bildikleri konular. Biz de okurken
bazen ters köşeye yatabiliyoruz.
TURGUT'UN ASİLİĞİNİ SEVİYORUM
■
'Turgut Bey' savaşçı, dürüst ve güçlü bir karakter. Sizi hangi yönleri daha çok etkiledi?
Bir kere Turgut
doğru bildiği bir şey
varsa onun arkasında
ölüm de olsa
hesap kitap yapacak
biri değil. Bu bazen
burnunun dikine gitmesine
sebep oluyor
ama onun bu asiliğini
seviyorum. Ona
farklı bir renk katıyor;
Turgut rüzgar
gibi, durdurabilene
aşk olsun. Yurtluk
ülküsü var. Obasının
refahı ve özgürlüğüne
kendini adaması,
kendinden ve çıkarından
ziyade başka
insanlar ve halkı için
kılıcına davranması
beni çok etkiledi...