Cuma günü Atv yöneticileri ve yapımcı şirket Bozdağ Film'in ekibiyle birlikte Kuruluş: Osman ve yeni dizi Destan'ın tek kelime ile 'muazzam' platosunu yeniden ziyaret etme olanağı buldum. Ben inşa edilen kaleleri, obaları, sarayları hayranlık ve şaşkınlıkla izlerken yapımcı dostum Mehmet Bozdağ sordu: "Nasıl buldun Yüksel ağabey?" İçimden geleni söylemekte tereddüt etmedim: "İyi ki maskem var, yoksa ağzımın bir karış açık kaldığını görecektiniz..."
Eskiden Shogun'u, Hanedan'ı filan izlerken "Nasıl çekiyorlar bu dizileri? Nasıl yapıyorlar bu kadar dekoru, kostümü?" diye gıptayla sorardım kendime. Şimdi BBC'ye, NBC'ye ve dahi cümlesine nal toplatacak dev bir film platosunun üzerinde yürüyordum tüylerim her köşeyi döndüğümde biraz daha ürpererek...
Bu kocaman platoya her gün 1000 kişi girip çıkıyor. 250 kişilik sanat ekibi 24 saat boyunca sürekli üretim yapıyor. Kuruluş için ayrı, Destan için ayrı inşaat var. Hele Destan için bir saray inşa edilmiş ki, dekor demeye bin şahit ister. Al Brunei Sultanı'nı içine oturt, ülkesine dönmek istemez vallahi. Etrafta Güzel Sanatlar mezunu gençler duvar motiflerini tek tek elleriyle boyuyorlardı. Sadece dizi için dekor hazırlanmıyor, etimolojik araştırmalar da yapılıyordu sanki. Örneğin, İslamiyet öncesi dönemin en önemli halı motifi 'Eli belinde'yi bulup kopyalamak bile başlı başına bir işti. Duvardaki apliklerde hangi madenin kullanıldığını sordum safça. Meğer hepsi tahtadanmış. Özel bir boyama tekniğiyle eskimiş demir görüntüsü vermişler. Pes dedim... Hele koca sarayların duvarlarının taştan ayırt edilemeyecek şekilde strafordan (köpük) yapıldığını öğrenmek benim için şoke edici oldu. "Meğer Selçuklu mimarisinin temel taşı straformuş" dedim, gülüştük...
Şimdi sıkı durun... Riva'daki platoya en yakın benzin istasyonu kilometrelerce uzaktaymış. Her gün 1000 kişinin akaryakıt ihtiyacını karşılamak zamanla pahalı ve zahmetli bir işe dönüşmüş. Bunun üzerine platoya özel bir benzin istasyonu ile oto yıkama servisi bile kurmuşlar... Daha ne diyeyim?
Gördüm ki, Riva'da sadece dizi çekilmiyor. Dönem dizileri için bir 'sektör' hatta 'okul' kurulmuş. Pek çok yeni dizi, yetişmiş eleman ihtiyacını Kuruluş ve Destan'ın ekiplerinden karşılar olmuş. Bu platoda üretilen işlerin başarısı, dönem dizisi çekmek için tereddüt eden pek çok yapımcıya cesaret vermiş. Bu arada yarın yeni sezonun ilk bölümüyle izleyici karşısına çıkacak Kuruluş Osman'da izleyicileri büyük sürprizler bekliyor. Dizinin 'sürdürülebilir' olmasının en büyük sebebi ise her sezon yüzünü yenilemesi. Bu sezon kadroya tam 17 oyuncu yani 17 yeni karakter eklendi. Hikaye ise sanki yeniden başlayacak gibi. Özellikle çekimi saatler süren enfes 'su altında boğuşma' sahnesini kaçırmamanızı tavsiye ederim. Aslında böyle bir sahneyi 'denizde geçen korsan dizisi' olarak lanse edilen Barbaroslar'dan beklerdim. Ama henüz izleyemedim. Bu da Kuruluş'un farkı olsa gerek...
Bravo Hakan Ural!
Pazartesi sabahı pek çok kişinin gözü kulağı Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta? programındaydı. Acaba yorumcu Hakan Ural, babası Selçuk Ural'ın bir röportajda Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses dinleyenlere yönelik "Onların konserlerinde normal kişi yok. Bizim halkımızın yüzde 90'ı kültürsüz ve kıro" demesine ne yorum getirecekti? Yoksa bu olayı görmezden mi gelecekti?
Hakan Ural programda çok net bir tavır ortaya koydu. "Bu çok talihsiz ve akıl mantıkla izah edilemeyecek bir açıklama. Yoruma bile açık değil. Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses sevenlere tavsiyem, hata yapan kişileri hatalarıyla başbaşa bırakmalarıdır."
Helal sana Hakan Ural... Zaten kimsenin samimiyetinden kuşkusu yoktu. Yorum yaparken "Babasını bile tanımayan adam" olarak televizyon tarihine geçerken, samimiyetinin de altına mühür bastın.
Gaf kürsüsü
Exxen'de Marsilya-Galatasaray maçını anlatan spiker Melih Gümüşbıçak; Galatasaray kalecisi Muslera'ya "Mondragon" derken, Emre Kılınç'ı da Erman Kılıç olarak söyledi.
Ne demiş?
"Sanatçı topluma örnek olmalı mı, olmamalı mı konusunun tartışıldığı Tarafını Seç programına İrem Derici sosyal medyadan katıldı: "Ben kanaviçe miyim? Neden örnek olayım?"
Zap'tiye
Koltuk sevdasının ne demek olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim. Kuruluş'un setinde tahtın üzerine kurulunca bir türlü kalkasım gelmedi. 'Kuruluş' böyle bir şeymiş meğer...