Ülkece gündemimiz kürtaj...
Daha çok tartışılır, ABD'nin bile 50 yıldır çözemediği bir mesele bu!
Çözümü de yok aslında; her iki taraftan bakınca da haklı noktalar var.
Madem gündemimiz kürtaj, sinemadan vereceğim örneklerle tartışmaya farklı bir açı kazandırmaya çalışayım.
Kürtajla ilgili birçok film ve belgesel var. Bu yapımlar, hem kürtaj taraftarı hem de karşıtlarının ezberini bozacak cinsten.
'When Abortion was Illegal: Untold Stories' (Kürtaj Yasal Değilken: Anlatılmamış Öylüler) adlı belgesel çok önemli.
Kürtaj temasını korku-gerilim türünde işleyen yapımlar da var. Kürtajla aldırdığı küçük kızının intikam için geri döndüğünü düşünen bir annenin yaşadıklarını anlatan Biray Dalkıran'ın 'Araf' filmini önerebilirim.
YEŞİLÇAM'DA KÜRTAJ KONUSU
Eğer bir başyapıt istiyorsanız Cannes'dan ödül alan '4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün'ü izleyin derim.
Ümit Efekan'ın yönettiği, Yalçın Gülhan ve Suna Yıldızoğlu'nun başrollerini paylaştığı 'Kürtaj' ise Yeşilçam'ın meseleye erotik bakış açısını görmemiz açısından ilginç olabilir.
Kuşkusuz kürtaja dair en sarsıcı film Mike Leigh'in Oscar'lı 'Vera Drake'i...
Film, kürtajın yasak olduğu 1950'lerin İngiltere'sinde geçiyor. Evlere temizliğe giden Vera, aynı zamanda hamileliklerini sonlandırma konusunda kadınlara para almadan yardımcı olmaktadır.
Leigh, kürtaja olabildiğince objektif yaklaşır. Filmde Vera'ya "İki odada altı çocuktuk, insan bakamayacağı çocuğu sevemez" diyerek destek çıkan da, "Doğmamış çocukların katili, idam edilmeli" diyen de var...
Keşke bu filmler bu aralar TV'de gösterilse!