Bu sene Külliye'den kültür ve sanat adına haber fışkırdı. Notlarım ve izlenimlerim için hazırlandığım pazar günkü köşeye dev bir ilan gelince, aktaracaklarımın bir kısmı bugüne kaldı.
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Yüksek Ödülleri'ni almak için sahneye çıkanlar son derece önemli konuşmalar yaptı. Bu çok önemli organizasyonu, 'sanatın ve kültürün sesini duyurmak için' fırsata çevirdiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hemşehrisi Rizeli ressam Selahattin Kara;
Louvre, Metropolitan ya da British Museum gibi müzelere gıpta ettiğini, büyük bir kültür ve sanat birikimine sahip Türkiye'de böyle büyük, kapsamlı ve görkemli bir müze binası yapılmasını gönülden arzuladığını söyledi. Son derece haklı ve yerinde bir istekti.
Kanun virtüözü Göksel Baktagir ise bu enstrümanın değer ve öneminden söz ederken ilginç bir örnek vererek şöyle dedi:
"Finliler'in, kanundan çok daha ilkel, kantela adında bir yerel enstrümanı var. Ona öylesine sahip çıkmışlar ki, ilkokulda zorunlu ders olarak okutuyorlar. Kanun ise piyanonun kapağı açık halidir. Okullarda temel müzik enstrümanı olarak müthiş bir eğitim değeri vardır. Keşke bizim okullarımızda da kanun çalmayı öğretseler..." Tarih profesörü İlber Ortaylı ise müze müdürü olarak görev yaptığı Topkapı Sarayı ile Dolmabahçe Sarayı'ndaki çini ve porselen koleksiyonunun dünyayı kıskandırdığını ve bunların sergilenmesi için en az üç özel müzeye ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Peki söyledikleriyle mi kaldılar?
Tabii ki hayır. Onlardan sonra konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aldığı notları kürsüden ilgili birimlere iletti ve 'gerekenin hemen yapılması için' talimat verdi.
Bütün bu öneri ve taleplerin ciddiyetle dikkate alınacağından adım gibi eminim.
Peki nereden mi biliyorum?
Geçen yıl aynı törende dile getirilen 'Müzik üniversitesi kurulsun' dileği, şu sıralar hayata geçirilmek üzere de ondan...