Bu akşamdan itibaren televizyon izleyicilerinin kafasındaki soru bu olacak. Star'da bu akşam gala yapacak olan Muhteşem Yüzyıl-Kösem'in rakibi, diğer kanallardaki diziler olmayacak. Onun tek rakibi var; daha önce yayınlanan Muhteşem Yüzyıl... İzleyen herkes, iki diziyi ister istemez kendi kafasında ve gönlünde tartıya çıkartacak.
Dizinin ilk iki bölümünün en önemli sahnelerini izleme fırsatı buldum. Yapımcı Timur Savcı, fikrine önem verdiği birkaç medya mensubu için özel bir gösteri planlamıştı. Savcı, sanki okuma bayramı müsameresine çıkacak ilkokul çocuğu gibi heyecanlıydı. Bu heyecan, ortaya iyi bir iş çıktığının ilk işareti gibi geldi bana. Yanılmamıştım; görüntüleri izleyince tek kelime ile "Olmuş!" dedim.
HÜLYA, TAMAM GİBİ
Kösem, Hürrem'in altında kalmamış. Hatta ilk dizinin en çok ilgi gören konularını iyice cilalayıp servis etme avantajını gayet iyi kullanmış. Yine titizlikle seçilen son derece doğru bir oyuncu kadrosu, yine görkemli sahneler, yine iç gıcıklayıcı harem aşkları, baş döndüren entrikalar ve bitmez tükenmez iktidar hırsıyla bilenmiş ihtiraslı ruhlar...
Timur Savcı ve ekibi akıllıca davranıp Amerika'yı yeniden keşfetmeye kalkmamış. İlk dizinin müziklerini bile aynen koruyarak, aynı kalması gereken mekanların da yardımıyla devamlılık sağlamışlar. İlk dizinin rüzgarıyla yelkenlerini doldurmayı başarmışlar.
Bu arada dünyaca ünlü bir yayın şirketi, Muhteşem Yüzyıl'ın yayın haklarını alarak dizinin Güney Amerika, Afrika ve Avustralya'da yayınlanmasını sağlayacakmış. Cannes'daki fuarda fragmanı gösterilen ve şimdiden pek çok ülke televizyonuyla ön anlaşma sağlanan 'Kösem'e ise bugüne kadar tam 50 milyon lira harcanmış. Dizinin en çok merak edilen iki oyuncusu Beren Saat ve Hülya Avşar'dı. Beren hakkında herhangi bir fikre sahip olamadım. Zira bize gösterilen ilk iki bölümde rolü yoktu. Ama Hülya Avşar, Safiye Sultan rolünde beklentilerin büyük bölümünü karşılayacağa benziyor. Tek sorunu, yüzünü magazinde fazla kullandırmış olması. En dramatik sahnede, birazdan kahkaha patlatıp muhabirlerle şakalaşacakmış sanıyorsunuz. Avşar, bana göre iyi oyuncu. Ama bu yeteneğini nedense diğer yeteneklerinin ardına eklemeyi tercih etti hep...
MENDİLLERİ HAZIRLAYIN
Dizide hayran olduğum performans ise 19 yaşındaki Yunan oyuncu Anastasia Thsilimpou'ya aitti. Kösem Sultan'ın gençliğini canlandıran Anastasia, ilk bölümlerde izleyiciyi ekrana bağlayacak en önemli faktör. Kim bulup getirdiyse helal olsun! Beren'e haksızlık etmek gibi olmasın ama ben bu kızın büyümesini hiç istemiyorum doğrusu...
İlk diziden karakter izdüşümleri de yok değil. Mesela yeni kalfamız Esra Dermancıoğlu olmuş. Sümbül Ağa gitmiş, yerine kafiyenin tutması ve çağrışım yapması için Bülbül Ağa (Nadir Sarıbacak) gelmiş. Mete Horozoğlu'na yeniçeri ağası rolü fena halde yakışmış. Ben senaristlerin yerinde olsam, tarihin akışını değiştirip onu tahta çıkarmamak için kendimi zor tutardım.
İlk bölümü seveceksiniz ama ikinci bölüm için biraz kuşkuluyum. Zira özellikle anneler çokça gözyaşı dökecek. Sebebi; tahta çıkan 1. Ahmed'in, katli için ölüm fermanı verdiği 5 yaşındaki kardeşi Mustafa'nın yürek yakan sahneleri... İşte o Mustafa'yı canlandıran minik oyuncu Alihan Türkdemir öyle bir döktürmüş ki, betimlemeye sıfat yetmez. Tarihe meraklı olanlar bilirler; Şehzade Mustafa'nın bir kestane hikayesi vardır ki aman aman... Şimdiden mendil stoğunuzu kontrol edin derim. Zaten Ahmed, daha ilk sahnede acı gerçeği anlatıyor. Diyor ki, "Masallardaki şehzadelerin yaşamı koca bir yalandır. Biz ya padişah oluruz ya da katlediliriz..."
O Topkapı Sarayı ki; bir günde tam 19 şehzadeyi tabutlar içinde uğurlamış. Bu sahneleri izleyince kendi kendime sormadan edemedim: Bu diziyi dünyaya satmasa mıydık acaba?..