21. yüzyıl teknolojinin kendisini her alanda hissettirdiği, neredeyse her şeye kolayca ulaşabildiğimiz bir dönem. İstediklerimizi elde ederken zorlanmıyoruz ama bir o kadar da korkuyoruz. Korkuyoruz ve davranışlarımızı değiştiriyoruz. İçimize kapanmaya, daha çok susmaya başlıyoruz. Dijital diktatörlük, çemberi daraltmaya çoktan başladı…
MUTASYON, KARANTİNA…
Öyle bir süreci sırtımızda taşıyoruz ki "Mutasyon, karantina, pandemi ve mesafe kelimelerini" gündelik iletişim diliminin en temeline monte ettik. En büyük korkularımızın başında sosyal kaygılarımız geliyor. Bu korku basit bir korku da değil üstelik. Bütün davranışlarımız sonucunda, acaba dediğimiz şey hayatımızın tam ortası aslında.
GLADYATÖRLERDEN SANAL KRALLARA...
Eski Roma'da gladyatörlerin bir arenada çarpıştığını, sona kalan savaşçının da kazandığını görürüz. Şu anda yaşadığımız süreçte bundan farklı değil aslında. Bu sefer bizler bir birey olarak kozlarımızı dijital dünyada paylaşıyoruz ve bunun denetleyicisi de sanal krallar, internetin kapı bekçileri. Öyle ki yanlış bir harekette de sosyal medya linçleri eksik olmuyor. Acımasızlık sadece isim değiştirdi, hepsi bu!
SÖYLE DÜNYA NEDİR DERDİN?
Ses çıkarmadığımız ve tepki gösteremediğimiz her konunun bir gün bizlerin de başına gelebileceğini düşünmek korkunun bir başka hali değil de nedir? Gördüğümüz her haber, izlediğimiz her video "İnşallah bir gün ben de bu duruma düşmem" dedirtiyor. Ancak bunun için bir girişimde bulunuyor muyuz? Tüyler ürperten detayları da barındıran bu dünyanın derdi her ne ise, insana da elini kolunu bağlatmış.
Günümüzden geçmiş çağlara bakıldığında teknolojinin gelişimi ve tüketimi arasında uçurum olduğunu söyleyebiliriz. Nerede o eski bayramlar? Bu sözü duymayanınız var mı? Eminim yoktur. Bunu duyduğunuzda aklınıza gelen tek şey geçmiş oluyor. Yaşanan her şeyin günümüzdeki kadar yapay değil, gerçek temellerde olduğunu biliyoruz. Korkuyu satan dünyanın istediği de bu değil mi zaten, gelecek için eli kolu bağlı durmak.
BU DENKLEMIN ARASINDAN NASIL ÇIKACAĞIZ?
Etik değerler gütmeye çalışıyor ve günü kurtarmaya çalışıyoruz. Aslında hepimizin olduğu şey yalnızca bir "vicdan". Dünya her geçen gün vahşileşmeye yüz tutmuş gibi gözükse de 21. yüzyılın emeklediği yıllardan geçiyoruz. Dolayısıyla insanlar savruluyor olabilir, ama unutmayın düzlüğe çıkacağız. Hele unutmayın, çocuklarımız bizim yaşadığımız bu süreçlerin hiç birini yaşamayacak.
Dünyanın en sıkışık günlerinden geçerken, coğrafyamızın en hararetli döngüsünde, tünelin ucunda ışığı göremiyor ve kişisel hayatınızda tıkandığınızı düşünüyorsanız kendinize şu cümleyi tekrar edin; "Bu böyle kalmayacak!"