Mübarek Ramazan ayı iyice yaklaştı. Ramazan'ın ulvi anlamı açık ve net: Arınmak... Bu ayın gönlümüzde bir başka anlamı daha var: Onarmak... Çünkü insan Ramazan'da kendine döner. Hayatını gözden geçirme fırsatı bulur. Kendisine çeki düzen verir. İnancını tazeler. Yanlışlarını kabul eder ve düzeltmeye çalışır. Paylaşır ve paylaştıkça iyiliği çoğaltır. Nefsini dizginleyip, eğer bozulmuşsa tamir eder.
de kocaman bir insan vücudu olarak düşünelim. Şu anda içine giren bir virüsle mücadele ediyor. İlk başta tek bir organında başlayan bu tahribat şimdilerde tüm hücrelerini sardı. Yani tıbbi deyimle diğerlerine de atlayıp metastas yaptı. Şimdi kendimizi onarma, virüsten arınma zamanıdır. Ramazan bunun için çok önemli bir fırsattır. Kendimize ve Rabbimize dönelim. Bu musibetten kendimizi (yani memleketimizi) kurtarmak için bir kolumuza bilimi, diğerine inancı takıp, yürüyelim. Hem bilimin emrettiği önlemleri sıkı sıkıya uygulayalım hem de Allah'ın emrettiklerinden geri durmayalım.
Ramazan, diğer bir yönüyle İslam aleminin 'dinlendiği' aydır. İşimizi mümkün olduğu oranda evimizden görelim. Dışarıda amaçsızca gezmek yerine vaktimizi evimizde ibadete ayıralım. Bol bol dua edelim. Gönlümüzden her ne kadar tüm sevdiklerimizle birlikte sahur ve iftar sofralarına topluca oturmak geçse de 'nefsimize' hakim olalım.
Bu Ramazan, köprüden önceki son çıkıştır. Fırsatı kaçırmayalım...
Organ nakliyle karakter de nakledilir mi?
Bu soru uzun zamandır bilim dünyasını meşgul ediyor. Yeni organ sahiplerinin, donörlerinin (verici, bağışçı) huy ve alışkanlıklarını, hatta düşünce biçimlerini aldıkları yönünde rivayetler var.
Discovery Science kanalında ilgiyle izlediğim belgesellerden biri olan Açıklanamayan Dosyalar'da cumartesi gecesi bu konu işlendi. Verilen örnekler ise son derece etkileyiciydi.
Louisiana'da bir kadın, kalp nakli olduktan sonra kendini sinirli ve her an kavga etmeye hazır hissetmeye başlamıştı. İçinde bastıramadığı bir intikam duygusu vardı. Sonunda donörünün, bir kavgada yumrukla öldürüldüğünü öğrendi. Ayrıca hayatında hiç düz vites araç kullanmamasına rağmen, ne zaman otomatik aracına binse yolda vites değiştirmeye çalışıyordu. Bağışçının ailesinden, onun hep düz vites araç kullandığını öğrenince şoke oldu.
Litvanya'da odunculuk yapan adam, bir kadından yapılan karaciğer naklinden sonra ev işlerine merak sarmıştı. ABD'de yaşanan olay ise hepsini solladı. 8 yaşındaki kıza, 10 yaşında cinayete kurban giden bir kızın kalbi takılmıştı. Kız rüyasında sürekli cinayet anını görüp, duruyordu. Polis. onun tarifi üzerine çizdiği robot resimle, o güne kadar izini kaybettirmeyi başaran katili yakaladı.
Arizona Üniversitesi'nde konuyla ilgili araştırmalar yapan Dr. Gary Schwartz ise olayları bilimsel bir temele oturtmaya yönelik şu açıklamasıyla dikkat çekti: "Hücrelerin de beyin gibi hafızaları var ve anılar sadece beyinde değil, vücudun her yerinde depolanıyor..."
Belgeseli izledikten sonra "Kalbimden öyle geçiyor" lafının sadece üç kelimeden ibaret olmadığına kanaat getirdim...
'Çukur' kazalım, fidan dikelim
Çukur dizsinin bu haftaki final sahnesinin ardından dizide Yamaç karakterini canlandıran Aras Bulut İynemli ekrana geldi ve Çukur'un son iyilik hareketini başlattı. Daha önce pek çok sosyal sorumluluk projesinin altına imza atan dizi bu kez de doğayı korumak için harekete geçmişti. Son bölümün içine yerleştirilen çevreci duvar yazılarının ardından İynemli, TEMA Vakfı ile ortaklaşa gerçekleştirilecek yeni kampanyayı açıkladı. Buna göre Fidan yazıp 3464'e SMS gönderenler sayesinde 50 bin ağaçlık Çukur Ormanı oluşturulacak.
"Bu dünyada dikili bir ağacım olsun" diyenler cep telefonlarına davransın o zaman...
Gaf kürsüsü
Çanakkale'de toprağa verdikleri babalarını bir saat sonra hastanede karşılarında gören çocukları şoke oldu. Meğer 18 Mart Hastanesi'nde belgeler karışmış, iyi mi?
Zap'tiye
İstanbul Büyükşehir Belediyesi günde ortalama 200 kişinin öldüğü şehirde onbinlerce tabut için defalarca ihale açmış. Yani? Kefene cep dikmişler...
Ne demiş?
"Hakan Altun bana 'Murat sol kolun lazım' dese hiç düşünmeden veririm." (Şarkılar Bizi Söyler'in fragmanında Murat Dalkılıç'ın sözleri)