Haber bültenlerinde izlemişsinizdir. Japonlar'ın kokulu televizyonu piyasaya sürmeleri an meselesi. Eğer bu teknoloji hayata geçerse, izlediğiniz görüntülerin kokuları da evinize yayılacak. Böylece ekran başındakilerin görüntüler karşısında hissedecekleri gerçeklik duygusu katlanacak. Sistem şöyle çalışıyor: Her televizyonun içinde tıpkı printer cihazlarındaki mürekkep kartuşu gibi bir koku kartuşu yer alacak. Elektronik koku sinyalleri bu kartuşun içinde çözülerek gerekli koku partiküllerini bir küçük pervane yardımıyla harekete geçirecek. Böylece hangi görüntüyü izliyorsanız, onun daha önceden kodlanmış kokusunu duyacaksınız. Peki kokulu televizyon ekran karşısındaki hayatımızı nasıl değiştirecek? Diyelim ki Ezel'i izliyorsunuz. Flash-back (hikayede geri dönüş) sahnesi 1990'lı yılların başında geçiyor. Ömer, Ali ve Cengiz, Haliç'in kıyısında oturmuşlar, plan yapıyorlar. O tarihte Haliç'in kokusunu bilen, bilir... Bilmeyenler ise tanışacak! Veyahut, Seda Sayan tiryakisisiniz. Ablamız her sabah, avucunu öpüp bize doğru üflerken, "Kokulu kokulu öpüyorum" diyor ya, hah işte siz o anda evinize yayılan Seda Sayan kokusuyla kendinizden geçeceksiniz... Ya da Canlı Para yarışmasını izliyorsunuz diyelim. 1 milyon liralık balya ortaya geldiğinde evinizi mürekkebi tüten banknot kokusu kaplayacak. Eh ondan sonra kurun kurabileceğiniz hayali... Asıl mesele ise dar gelirlilerin yemek programları karşısındaki ızdırabı olacak. Gündüz programındaki şef, pastırmalı kuru fasulye tenceresini karıştırırken, düşünsenize ekran karşısındaki garibanın halini.. Şimdi diyeceksiniz ki, "Yahu televizyonun kokulusunu evine alacak ekonomik gücü olan adama gariban denir mi?.." Öyle demeyin... Uzatın başınızı evinizin, ofisinizin penceresinden. Köşedeki konteynırdan kağıt toplayan delikanlıya bakın. Mutlaka birazdan cep telefonuyla konuşacaktır...