Deniz Çakır: Arkadaşının nişanına gider gibi ya da bir kokteyle diyelim...
Beste Bereket: Pek şirin ancak tütü eteğiyle lise mezuniyetinde misali.
Pelin Karahan: O bordo süet çizmeler ve yeşil kadife uzun kollu elbisenin üzerine konuşmak bile istemiyorum.
Güzelim kız, 'Kendimi nasıl felaket gösterebilirim?' diye düşünmüş herhalde.
Audrey Tautou: Yoldan geçerken, 'Hadi 10 dakika uğrayayım da gönülleri olsun' demiş gibi.
Nesrin Cavadzade: Konuya, en kafa patlatmış isim o herhalde. Ancak elbisesinin şeffaf olması dışında hiçbir özelliği ve güzelliği yok, demode.
Bütün bu ünlü kadınlarımız nerede?
53. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin açılış töreninde... Hadi gidin Cannes'a böyle, hadi gidin Akademi Ödülleri'ne, Emmy'ye... Böyle bir umursamazlık olabilir mi? Sanırsınız zorla ve apar topar evden alınarak götürülmüşler. Antalya Film Festivali, ülkemizin en önemli film festivaliyken, oyuncularımızın kırmızı halıya layık gördükleri kıyafetler bunlar mı yani?
Kimsenin kılık kıyafetine bakmam, kendim de jean-tişört gezen biriyim ama bunu kabul edemiyorum. Bir tane adam gibi, geceye yakışır bir kıyafetle kırmızı halıda yürüyen çıkmaz mı yahu!
Bugün bir oyuncu, 'Antalya Film Festivali'ne gidiyorum' deyip hangi ünlü tasarımcının kapısını çalsa, onun için neler neler tasarlarlar... Elbisesinden takılarına, ayakkabılarına, çantalarına kadar sponsor olurlar. Ama önce niyet olacak, önce işine saygı... Benim sözlüğümde bu, düpedüz saygısızlıktır.
Ekmek yediğiniz sektöre ve orada emek veren herkese saygısızlık.