Herkese merhabalar. İdilika'nın Mutfağı'nda bugün; Türk yemek kültürünün mihenk taşlarından biri olan, bayram ve özel günlerimizin baş tacı yiyeceği keşkeğin hikayesini anlatıyorum.
Yavuz Sultan Selim Han'ın 1514 yılında düzenlediği İran seferi dönüşü ordusunu dinlendirmek ve kışı geçirmek üzere doğduğu şehir Amasya'ya doğru yola çıktığı haber alınır. Yol üzerinde bulunan köylerden birinde bu haberi alan yaşlı bir kadın, ne olursa olsun padişahını evine buyur edecek bir tabak aş ikram edecektir. İhtiyar kadın elinde bulunanlarla yemeğini yapacaktır. Büyük bir heyecanla başlar yemek yapmaya...
PADİŞAHA LAYIK YEMEK
Fırınında ekmeklerini bir güzel pişirir. Yanan fırınında sık sık yalnızca kendisi için yaptığı fakir yemeğini öyle bir pişirecekti ki yiyenlerin tadı damaklarında kalacaktı. Evinde, elinde avucunda ne varsa kullanacaktır. Ancak yemeğe lezzet verecek olan etin az olduğunun fark edilmemesi düşüncesiyle önce toprak küpün en altına az etli kaburgaları yerleştirir. Üzerine bir tas yarma, bir tas da nohut ilave edip su ile doldurur. Küp, ateş içinde ısındıkça yemek suyunu kaybeder. Küp içindeki su eksildikçe üzerine su ilave eder. Nihayet sabahın ilk ışıklarında padişahın askerlerinin geldiklerini görür. İhtiyar kadın heyecanla yolu keser. Padişahı sorar, bir kepçe aşından tattırmadan, bir tas ayranını içirmeden göndermeyeceğini yalvarırcasına söyler. Bu ısrara dayanamayan askerler mola vermek zorunda kalırlar. Fırında saatlerce kaynayan kaburga etleri lokum gibi erimiştir. Yemeğin görünüşü ilk bakışta memnun etmez askerleri. Askerin biri yaşlı kadına dönerek; "Keşke etli olsaydı" der. Kadın tahta kepçeyi küpün içine daldırır, karıştırır, kaburganın üzerinde olan etleri küpün üzerine çıkarır. "Hele şimdi bak oğul" der. Bir kaşık tadarlar. Padişah bu köylünün sıcak sofrasına misafir edilir. Padişah bu yemeği afiyetle yediği gibi, aşçıbaşısına da Amasya'ya ilk gidildiği vakit bu yemekten yapmasını, bütün orduya dağıtılması emrini verir.
Bugünlük benden bu kadar. Mutlu sofralarda buluşabilmek dileği ile...
ETLİ KEŞKEK
1 orta boy kase keşkeklik buğday
1 çay bardağı sıvı yağ
1 yemek kaşığı tereyağı
300 gr. kuşbaşı et
1 adet kuru soğan
1 kaşık toz biber
1 kaşık kimyon
YAPILIŞI: Düdüklü tenceremizde buğdayı haşlıyoruz. Üç kase su döküyoruz. Sonra eti ve doğranmış kuru soğanı ekliyoruz. Tuz ve kırmızı biberini ilave edip 45 dakika kaynatıyoruz. Soğuyunca ağzını açıyoruz ve pilavımızı tencereye boşaltıyoruz. Üzerine bir kaşık kimyonu serpiyoruz. Tereyağı ve sıvı yağı ısıtıyoruz ve kimyonlu pilavımızın üzerine boşaltıyoruz. Sıcak sıcak servis ediyoruz.
TAVUKLU KEŞKEK
2 su bardağı aşurelik buğday
1 adet bütün tavuk göğsü
2 yemek kaşığı tereyağı
1 yemek kaşığı toz biber
Tuz
Karabiber
YAPILIŞI: Buğdaylar yıkanıp ılık su içerisinde iki saat bekletilir. Ardından süzülüp düdüklü tencereye alınır ve su eklenip iyice pişirilir. Tavuk göğsü de ayrı bir tencerede haşlanır. Haşlanan tavuk etleri kemiklerinden ayrılıp güzelce didiklenir. Haşlanan buğdayların suyu süzülür ve bir tencereye alınır. Buğdayların üzerine iki su bardağı tavukların haşlama suyundan eklenir. Kısık ateşte tahta kaşık yardımı ile sürekli karıştırarak beş dakika pişirilir. Daha sonra içine didilmiş tavuk eti eklenip karıştırılır. Hazırlanan tavuklu keşkek, içinde kaşar varmış gibi sünmeye başlayana kadar, karıştırarak pişirmeye devam edilir. Son olarak tuz ile karabiber eklenip karıştırılır ve ocaktan alınır.