Atv'de yayınlanan 'Kocaman Ailem' dizisinin 'Jale'si Zeynep Gülmez ile Fenerbahçe Parkı'nda buluştuk; hem hakkında merak edilenleri, hem de diziyi konuştuk.
'Kocaman Ailem' dizisi aslında salt komedi değil...
Evet, değil. Bizimkisi aile dizisi; komedi gibi görünse de, her komedinin içinde dram vardır. Her zaman komik olamayız çünkü gerçek hikayelerin dramı da vardır. Zaten bu tezatlıklar o sıcaklığı yaratır ve gerçekliği ortaya çıkarır. Aile hikayeleri her zaman Türk insanlarına iyi gelir. Çünkü bizler aileye çok düşkün insanlarız ve en iyisi oraya dönmek.
ESAS ANNE EMEK VERENDİR
Dizi yeni başladığı için sanırım bu yaz size tatil yok...
Evet, bu yaz öyle oldu. Yazın çalışacağım ama setimiz çok güzel bir yerde, Çatalca'da. Kuşlar cıvıl cıvıl, yeşillikler ve doğa içindeyiz. O bakımdan çok şanslıyım. Aslında tatil beldesinde çalışıyor gibiyim ve aralarda keyfini çıkarıyorum. Oyuncular çok iyi ve herkes şu anda çok mutlu diyebilirim.
'Jale' nasıl bir kadın?
İşte o komedinin içinde dramı olan bir kadın... Aslında her şey tozpembeyken, birdenbire öz olmayan kızının babası ortaya çıkıyor. Kendi kızı değil belki ama doğduğu zamandan beri birlikte oldukları kızını kaybetmekten korkuyor.
Peki, sizce doğuran mı, büyüten mi gerçek annedir?
Tabii ki emek veren ve büyüten. Tamam, biyolojik annesi doğurmuş olabilir ama o çocuk büyürken emek verene daha çok benzer diye düşünüyorum.
Bir kadın, başkasının çocuğunu öz çocuğu gibi sevebilir mi?
Sevebilir, zaten 'Jale'nin hikayesi de tam böyle. Çünkü kendi çocuğunu kaybettiği için o dönem bu çocuğu evlat edinip kendi çocuğu yerine koyuyor. O yüzden de kendi canından değilmiş gibi görmüyor ama hep kaybederim tedirginliğiyle de yaşıyor ve korktuğu başına geliyor.
Siz hamile kalıp çocuk doğursanız; çocuğunuzu babasıyla buluşturmak istemez miydiniz?
Zaten 25 sene babasız yaşamış, bundan sonra da yaşayabilir diye düşünürüm. Bu konuda katı gibi görülebilirim ama 25 yıl babalık yapmayan biri benim için artık yabancı olmuştur. Aslında bekarım ve çocuğum olmadığı için 'Jale'nin hikayesi bana uzak...
Bekar kadınlara sık sık 'Erken yaşta evlen', 'Çocuk yapmayı erteleme' derler. Bu telkinlere rağmen kendi kararlarınızı uygulamak zor olmuyor mu?
Hayır olmuyor çünkü ben kendi ayakları üzerinde durabilen, yıllardır çalışan ve kendine hesap soran bir kadınım. Olurdu ya da olmazdı ama eşim ya da çocuğum olmadı diye kendimi eksik hissetmedim. Tabii ki tam tersi hayatım da olabilirdi ama aile olabileceğim birisi denk gelmedi, belki de ben beceremedim. Kaderde ne varsa onu yaşıyoruz.
Konservatuvarı bitirdikten sonra hemen Devlet Tiyatroları'yla kariyerinize devam ettiniz. Sonra özel tiyatrolara geçtiniz, 1992'de televizyon oyunculuğuyla tanıştınız. Çok mu hırslısınız?
Evet, hiç durmadım ama bu hırs değil. Kim bilir kaç defa anneme telefon edip "Ben bu mesleği bırakıyorum" dedim. Zannedersen ben biraz farklıyım çünkü herkes gibi olmak istemiyorum. İşimizi yapıp ekmek paramızı kazanıyoruz ama hayat akıyor. Yaşamak istediğim başka duygular da var. Butik otelim olsun, kahvaltı dükkanı açayım gibi düşüncelere kapılıyorum.
ÜNLÜLER DE HERKES GİBİ
Ünlü insanların psikolojilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz şöhret algısını çok büyütüyoruz, sonuçta insanız. Yurt dışına bakmıyorlar mı, normal insan gibi yaşıyorlar. Bizde toplum, şöhretli insanları farklı bir yere koyuyor. Hiç kimse farklı değil, şöhretler de herkes gibi... Tabii bu ilgi ve yaklaşımlardan dolayı ünlülerin psikolojileri de farklılaşıyor.
Neden yalnız insanlar hayvanlara daha düşkün oluyorlar?
Çünkü paylaşma ihtiyacını onda karşılıyorlar. Yalnızlık kötü, illa ki bir şey olması lazım. Benim için evde biri var gibi oluyor, benimle evde geziyor ve bu güzel bir duygu. Yalnız insanların hayvan beslemesi; hem hayvanlara hayır oluyor, hem de kendi yalnızlıklarından kurtuluyorlar.
SOYADIM GÜLMEZ AMA ÇOK GÜLERİM
Biraz kafası karışık birine benziyorsunuz...
Hayır, sadece biraz tezatlıklarım vardır. Soyadım 'Gülmez' ama çok gülerim. Hanım hanımcık dururum ama motosiklet kullanırım ve asi taraflarım da vardır. Dışarıdan çok gezen birisi gibi zannedilirim, halbuki evcimenimdir ve çok acayip yemek yaparım. Hiç çadırda kalmamıştım, çadır aldım ve Saroz'a gidip çadırda kaldım. Herkes süs köpeği alırken, ben bir sokak köpeğini sahipleniyorum. Geçenlerde Paris'e gittim ve sokaklarda kaybolmanın heyecanını yaşadım. Kendi içimde; görüntümle yaptıklarım farklı olabiliyor. (Gülüyor)
ÇOK MUTLUYUM, KEŞKELERİM YOK
Anne rollerini oynadığınızda 'Keşke çocuğum olsaydı' demiyor musunuz?
10 sene öncelerine kadar keşkelerim vardı ama şimdi yok. Kendi hayatımı seviyorum. Bunu bencillik gibi düşünmemek lazım. Belki kırgınlıklarım var ama ben kendimle mutluyum. Başkalarıyla derdim yok. Kendime yettiğim için hayatımda birinin olmasına da ihtiyaç duymuyorum.