Çekimser kaldığımız konular bizi bir girdabın içerisine sürükler ve de orada kalmaya devam ederiz. Çıkmak istesek de daha fazla sürükleniriz çoğu zaman. Kendimize bazı soruları sorabilsek, belki de daha az hasarla atlatacağız yaşadığımız kötü olayları. Kendimizle yüzleşmek bu kadar zor olmamalı. Aslında zor olan yüzleşmek değil, duymaktan korktuğumuz cevaplardan başka bir şey değildir.
Tarif aynı olsa da yemek her zaman aynı olmaz Tarifi verdikten sonra yemeği yapmak kolaydır değil mi? Ama unuttuğumuz bir nokta daha var. Herkeste aynı tarif olsa da hiçbir yemek aynı lezzette olmaz. İşte burada devreye yemeği yapacak olan kişi, yani siz devre- ye giriyorsunuz. Nerede hata yaptığımızı bulabilirsek, hataların büyük bölümünü telafi edebileceğimizi de bilebiliriz. Kendimizi inandırmamız ile başlamamız gereken bu yol, birçok kapının anahtarını teslim edecek bizlere.
Aynanın karşısındaki sizden başkası değil Aynanın karşısına geçmekten korkmayın. Sizde çok iyi biliyorsunuz ki karşınızdaki sizden başkası değil. Kendinizden bu kadar çekinirseniz, başkalarıyla nasıl iletişim kurabileceğinizi düşünün.
Diyelim aynanın karşısına geçtik, kendimize hangi soruları soracağız?
■ Mutlu muyum?
■ Kendimi seviyor muyum?
■ Davranışlarım beni anlatıyor mu?
■ Kendimi ifade edebiliyor muyum?
■ Çalıştığım iş beni ne kadar yansıtıyor?
■ Hayatı ve isteklerinizi ertelemeyin Zamanınız olmadığını düşünün. O zaman istediklerinizin hangisini ertelemek ya da vazgeçmek isterdiniz? Hiçbirinden değil mi? Ama vaktiniz olunca bu ertelemeler neden? Üstelik bunu da mutsuz olabileceğimizi bile bile yapıyoruz. Somut bir adım atamadığımız her plan bizleri, erteleme sorunuyla baş başa bırakıyor. Taşı başkasının koymasını beklemiyor, biz koyuyoruz. Ket vuruyoruz hayatımıza, zevklerimize… Kendinize karşı dürüst olun! Doğruları söylemekten geri durmayın aynaya baktığınızda. Zamanın bu denli hızlı aktığı Kova Çağı'nda, siz bile kendinize yetişemezseniz, başka hiçbir şeye yetişemezsiniz…