Kendinize düşünmek için zaman verin. Size bir soru sormak istiyorum. Bizi üzmelerine bizden başka kim izin veriyor? Mutlaka üzülmek istemiyoruz ancak üzülmeye giden yolların taşlarını da minik minik yerleştiriyoruz. Bir şekilde kendimizi kandırmak istediğimizi bir türlü kabul edemeyiz. Asla üzülecek duruma düşmek istemeyiz ama mantığımızı da sık sık bir kenara bırakırız. O belkiler yüzünden kaç güne, kaç saate, kaç keşkeye mahkûm oluyoruz. Aklın yolu ile kalbin yolunun ayrı olduğunu biliyorum. Ama artık samanlıkta seyran olan gönüllerin dünyasında değiliz.
Küçücük çocuklar bile neyin ne olacağını hesaplamaya kalkıyorlar. 'Peki, sorun ne' diyeceksiniz. Aslında kendi eksikliklerimizle yüzleşemediğimiz için başka şansımız olmadığını düşünüyoruz. Şansımızı yaratmak için ise asla yeterince çabalamıyoruz. Biliyorum 'ben elimden geleni yaptım' diyeceksiniz. Ancak doğru iş, doğru kişi için elinizden geleni yaptığınızdan emin misiniz? Belki de hataların başlangıcı burasıdır. Hep olmaması gerekene meylediyoruzdur. Hayatta karşımıza çıkan yolları seçtiğimizi düşünüyoruz. Eğer hak etmediğimiz şeyler yaşıyorsak bu kendimizde gördüğümüz değerdir. 'Hayatımın bir tarafları iyiyken diğer tarafta ilişkilerim iyi değil' diyorsanız, hangi yönünüzü eksik görüyorsunuz? Bakın güçsüzsünüz demiyorum. Hak etmediğin şeyleri yaşaman, bir tür kurban ilan etmekle ilgilidir.
Düşünün, ilişkilerden, olaylardan, kişilerden neden memnun değilsiniz? Gerçekten sebep ne? Mutlu olmak için verdiğiniz mücadelenin neresindesiniz? Hayatın bize tayin ettiği ana yoldan çıkmalı mısınız?