Ünlü oyuncu Buse Arslan Akdeniz, atv dizisi 'Kuruluş Osman'da 'Aygül Hatun' karakteriyle izleyiciyle buluşuyor. Akdeniz, diziyi, çekimleri ve rolüne hazırlık sürecini anlattı...
■ Diziden aylar öncesinde çalışmalara başlamışsınız. Ekip olarak nasıl bir süreç geçirdiniz?
Her yeni haftaya sabah sporuyla başladık. Ağır antrenmanlar yaptık. Ardından önce tekli, daha sonra çoklu gruplar şeklinde arazide at sürdük. Ben bu sene ekstra olarak, at üstünde kılıç kullanmaya yoğunlaştım.
■ Zeki, kararlı ve kalbiyle hareket eden bir kadın 'Aygül Hatun'... Siz onu nasıl anlatırsınız?
'Aygül' kalbiyle hareket ediyor ancak etrafında olup bitenin de farkında. Kötülüğü ve olumsuzluğu önceden fark edecek güce sahip. Annesinin ölümünün, babasının eski eşi tarafından gerçekleştirilmiş olması yıkım oldu onun için. Ama kalbi de açıldı. Tüm olan biteni anlamak, yönetmek konusunda güç kazandı. Babası eskiden onun her şeyiydi. 'Aygül' geleneklerine bağlı, obasını, 'vatanını çok seven' biri. Bu nedenle babasına çok güvenmişti. Obası için kendisini feda etmiş ve evlenmişti. Hatta istemediği bir oğlu oldu. Ancak her şeyin iç yüzünü öğrendikçe güçlendi. Bir kadın ve anne olarak kendini, gücünü tanıdı. İçindeki vatan aşkına ve Osman'ın aşkına güvenerek yola çıktı. Osman'ın hayatını kurtardı. Hiçbir acıyı, zorluğu önemsemedi. Geleneksel bir yapının içinde kendisini bir savaşçı kadın olarak kabul ettirdi. Osmanlı'nın kuruluşundaki 'güçlü kadın'ın sembolü gibi düşünüyorum ben. Kayı Soyu'ndan gelen yegane kadın. Ertuğrul Gazi'nin kardeşi Dündar'ın kızı 'Aygül'. Osman ile yan yana büyümüş biri. Kuruluş'un en değerli yapı taşlarından biri.
■ 'Kuruluş Osman'ın seti için 'Çok büyülü bir dünya' diyorsunuz. Set ortamını nasıl anlatırsınız?
Muhteşem bir deniz manzarası eşliğinde sete giriyoruz. Kapıda bazen koyun sürüsü karşılıyor sizi. Doğayla iç içe. Doğanın güzelliklerine dokunmadan, içinden geçiyorsunuz. Oyunculara ve teknik ekibe özel konteynırlar var. Artık evimiz gibi oldu. Evde yediğimiz, içtiğimiz ne varsa sette de bulunuyor. Platoda yoğun bir çalışma ve disiplin hakim. Kalabalık bir kadro ve zor bir iş dönem işi. Bunun altından kalkabilmek için herkes canla başla çalışıyor...
■ Set aralarında boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz sistemli çalışan, çalışma saatleri belli olan bir setiz. İnanılmaz şanslıyım bu konuda. Oturmuş bir sistem var, sabah başlayıp akşam biten. Onun dışında tabii oksijen fazlalılığı, sahnelerin zorluğu, ağırlığı derken normal setlerde harcanan efordan çok daha fazlasını harcıyoruz. Ama uzun beklemeler, aksaklıklar olmuyor. Set aralarında ya uyuyorum ki en sevdiğim şey; enerjimi yalnızca uyurken depolayabildiğimi düşünüyorum ya da müzik açıp sohbet ediyoruz.
■ Yabancı hayranlarınızdan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok güzel tepkiler alıyorum. Benimle tanışmak için gelmek istediklerini söylüyorlar. Kocaman bir sevgi. Ben de birçok yere gitmek istiyorum. Öncelikle sevgisiyle beklendiğimi hissettiren Pakistan, Mısır, Almanya, Cezayir, Azerbaycan, Hindistan gibi ülkelere...
OYNARKEN HEYECANLANIYORUM
■ Kendinizi izlemeyi seviyor musunuz?
Benim için kendimi izlemek ne seninle ne sensiz durumu. Acımasız eleştirir miyim kendimi? Evet, duvardan duvara vuruyorum. Büyük cezalar veriyorum. Kendimin en acımasız öğretmeniyim. En ufak bir an bile çok kıymetli, röntgen çeker gibi izliyorum kendimi. Ufacık bir anı kaçırmışsam, karaktere müdahale etmişsem kendi akşamımı, gecemi ziyan ediyorum. Sahne bitiyor ya, kafamda en az birkaç versiyon tekrar çekiyorum sahneyi. Arkadaşım bana 'Buse bitti artık o sahne geçti yok gitti' diyor. Ben çekip tekrar tatmin olmalıyım. Başka türlü rahat edemiyorum.
■ Diziyi izleyici gözüyle izlediğinizde aksiyon dolu sahneler sizi de heyecanlandırıyor mu?
Kesinlikle çünkü oynarken çok heyecanlanıyorum. Aksiyon demek adrenalin demek. İnsan nasıl heyecanlanmasın, sinema filmi tadında sahneler. Sahnelerden çekilen fotoğraflar bile nasıl yaşıyor... Hep daha zor hareketler denemek istiyorum. 'Şu merdivenden nasıl uçarım hocam?' 'Bana çok farklı bir hareket gösterir misiniz?', 'Şu adamın üstüne basıp atlayıp diğer adamı kessem nasıl olur?' diye diye aksiyon hocalarımızın peşindeyim hep.
TAM TEŞEKKÜLLÜ GÜZELLİĞE İNANIYORUM
■ Güzellik kaygınız var mı?
Güzellik benim için bütün, tam teşekküllü bir güzelliğe inanıyorum. Bir icrayı tam olarak gerçekleştiremeyen kişiyi güzel bulamıyorum. Rol kimse o kişinin bedenimi kullanmasına izin veriyorum. Çirkin, absürt ya da kusurlu gözükmesi artık benden bağımsız bir şey oluyor. Bir karakter oynarken o nasılsa o olmalı. Var olan Buse'yi bozmaz bu. Umarım sektör de bu etkiyle ilgilenir. Çünkü ben oyuncuların değil, çevrenin ve 'sektörün' güzellik kaygısı olduğunu düşünüyorum. Hem de yarım bir güzellik anlayışı.
KAMPTA HAMUR AÇTIK, KEÇİ SAĞDIK YÜN DÖVDÜK
'Aygül Hatun' rolüne nasıl hazırlandınız?
Tarihi bir eğitim süreciyle başladım. Dönemin koşulları, ilişkileri, kadına bakışı ve değerlerini araştırdım. Ardından at, kılıç ve ok eğitimlerine başladık. Aylarca kampa girdik. İnanılmaz keyifli bir süreçti. Kampta her şeyi yaptık. Kendi atlarımızı kendimiz yıkıyorduk mesela. Ayrıca hamur açtık, keçi sağdık, yün dövdük. Beni en çok zorlayan şey ise işkembe temizlemek oldu. Kısacası, dönemi iliklerimize kadar hissettik.
'AYGÜL' BİR CESUR YÜREK
'Aygül Hatun' birkaç karakter değiştirdi dizide. Peki, sizi en zorlayan heyecanlandıran hangisi oldu?
Karakteri çok dönüşüm yaşadı. 'Aygül' saf, değerli bir genç kızdı. Başına gelen her şeyi vatan, aile sevgisiyle onların yararına kabul etti. Büyüdü, anladı, olgunlaştı. Ve şimdi de değerleri, hoşgörüsü olan, gerektiğinde de savaşa hazır bir kadın. Kendini feda eden kalbi yine tertemiz. Oba terbiyesi almış biri. Ancak sultanlara yaraşır bir tutkusu, heyecanı ve ataklığı var. Tam bir cesur yürek. O günlerin koşullarında kilim de dokuyabilen, aile ve halkıyla da ilgilenen savaşçı bir karakter.