Rol arkadaşı Gül Onat'a tokat atan Kenal Bal, yaşadıklarını bu sabah 2. Sayfa programında anlattı. Zaman zaman gözleri dolan Bal, 'Beni suçlu bulurlarsa oyunculuğu bırakırım dedi.'
İşte Kenan Bal'ın açıklamaları:
"Anlatması çok kolay bir olay değil. Çok çirkin bir olay. Ben bu çirkinliği savunmak için de gelmedim. Ama beni buraya getiren bir sürü birikim var. İlk sezondan beri gergin bir set. Tolga ile Hatice arasında buna benzer bir mesele vardı. Ondan sonra set gerçekten gerildi. O tarihten sonra oyuncular ikiye bölündü neredeyse. Sekiz kişi birbiriyle konuşmadan dizi çekiyoruz. Tolgahan ile Hatice arasındaki kavga sanırım kadın dolduruşundan. Yoksa Tolga çok efendi çocuktur. O gün çok çirkin bir şey yaşadık. Şükrü Bey bir toplantı yaptı. Sözde barış toplantısı... Olmadı, tam tersine kavgaya dönüştü ve oyuncular taraf tutmaya başladılar. Hatice 6 kişiyle konuşmuyor, Ayten 5 kişiyle konuşmuyor. Benim sette tek konuşmadığım kadın Gül Onat. Gül Onat ile yıldızımız en başından beri barışmadı. Gül, barış toplantısında Ayten'e "Sen 2 yıl önce Hatice hakkında böyle konuşmuyordun" diyerek hesap sordu. Bunun üzerine Ayten, setten ayrılmak istediğini söyledi. Benim o güne kadar Gül Onat'a zaten bir sevgisizliğim vardı, ama o günden sonra nefret başladı ve yüzüne bakamaz oldum.
Gergin bir sette çalışıyorsunuz. Kimse kimseyle konuşmuyor. Sevgisizlik beni zaten gerer. 'Tüm bunlar tokat atmanızı gerektirir mi' derseniz, asla. Çok çirkin bir olay. Sette 'motor' denilene kadar kimse kimsenin yüzüne bakmıyor. Ama 'motor' dendiği andan itibaren herkes rolünü yapıyor. Hatice ile Tolga arasında rol gereği de bir gerginlik olduğu için onlar durumu kurtardı ama ben çok zor durumdayım. Tolga, Hatice'yi sert bir şekilde iteledi ve Hatice savruldu. Tolga'yı zor durdurduk. Olayın detaylarını, ona zemin hazırlayan olayları bilmiyorum. İtelemesi şiddetliydi. Dövmesi mümkün değildi, zaten tutardık.
Bugüne kadar kimseyle bir derdim olmadı. Sevmediğim insanlar var ama kimseden nefret etmedim. Bendeki nefret bu dizide başladı. Sette herkesle merhabalaşırım. Sadece Gül Onat'a selam vermem. Yüzüne bakmam. İşin püf noktası Şükrü Bey. o şahane bir insan. 36 yıldır bu sektördeyim o benim tanıdığım en iyi insan. Onun hatrına direniyor herkes. Dizinin uzayacağı haberi gelince, gerekli insanlara "Ben gelecek sezon yokum, bana bir çözüm bulun" dedim. Bu sezon bittikten sonra Gül Onat ile vesikalık fotoğraf bile çektirmem. Bu dizi benim meslek hayatımın en zor işi. Gül Onat ile daha önce de çok gerildik ama ben kendimi hep tuttum. Ben sevgiyle beslenen bir adamım. Bu haberler bana ne kadar zarar verir? Genelde kendini tutan bir adamımdır. İradem çok güçlüdür. Bunları "ben bu tokadım attım, sebebi de bu" konumuna gelmek için anlatmıyorum. Ruh halimi anlatıyorum.
1 Mayıs sabahı çok şiddetli bir burun kanaması ile uyandım. Zor durdurduk. Sabah 5'te hastanedeydik. Yüksek tansiyon başlamış. Dil altı veriler. İğne yaptılar. O gün annemin ölüm yıldönümüydü. Ailemi eve bıraktım ben mezarlığa gittim. Döndüm, ayakkabımı çıkarırken yine burnum kanamaya başladı. Akşam tekrar... O gün uyudum, ertesi gün yarım uyudum ve sonraki gün sete geldim. Çok halsizdim. Mide bulantım vardı. Tansiyonumu ölçtüler 5,9. Serum bağladılar. Sonta tansiyonum 12,9 oldu. 4-5 sahne çektim. Sonra ishal başladı. 'Senin işlerini yarına bırakalım' dediler. Ertesi gün sete gittim. Sahneleri çektim. Kafede oturuyorum. Gül Onat geldi. Sandalye değiştirdim. 5 dakika sonra Ulvi geldi. Ne yaptın, nasıl oldun dedi. Ben Tolgahan-Hatice olayından sonra Gül Onat ve arkadaşlarına çete demiştim. Bu Gül Onat'ın kulağına gitmiş olacak ki arada bana laf çarpıtıyordu. O gün de Ulvi'yi göründe "Aaa benim çete arkadaşım, hoşgeldin" dedi yüksek sesle. Döndüm bir baktım, göz göze geldik. Beni umursamadı. Sonra gelip Gül'ü çağırdılar "Benim 12 dakikam var, sen git biz çete olarak geliriz" dedi. 5 dakika sonra yine aynı lafı tekrarladı. Deniz gerildiğimi anladı ve "abi sen onlara uyma" dedi. Ama ben uydum. O an aklımdan bi kadın hasta haliyle uğraşan bir adama sataşacak kadar kötü olabilir mi düşüncesi geçti. Sora pişman oldum. Benim gibi bir adamın böyle bir şey yapması... Sonra o polis çağırın demeye başladı ben yürüdüm gittim.
Lazlar sinirli insanlardır. Ben de öyleyim. Etrafımdaki dostlarıma her zaman "sinirli davranırsam, beni iki dakika pas geçin" derim. Keşke o gün o tokadı atmasaydım. Ben ona bu yaptığın adilik dedim. Adi bir kadınsın demedim. Bu el bir yüze değdiyse onun adı tokattır. Ben kalktım gittim. Sonra oturdum ve düşündüm. Hakkımda ne yazıyorlar bilmiyorum. Dostlarım için bu durum problem değil, onlar beni bilirler. Ama başkalarının beni kötü bilmesini istemem. Yolda biri sıkıştırdı. Ona bir şeyler anlatmaya çalıştım. İnanın ben kendimi savunmaya çalışmıyorum, çünkü tokadın savunulacak bir tarafı yok. Ben sadece ruh halimi anlatmaya çalışıyorum. Ülkenin bütün kadınlarından özür diliyorum. Gül Onat'tan özür diler miyim bilmiyorum. O bana çıkıp da "ben seni tahrik ettim Kenan" derse, ben ondan bin kere özür dilerim. Ama yalan ifade verirse dilemem. Cezam neyse çekerim. Hukuktan hiç anlamam.
Ailemden kimseye bir şey söylemedim. Yeğenim evdeydi. hiç bir şey demedi. Ablam sadece "karnın aç mı" dedi. "Aç" dedim. Yemeği önüme koydu. Odasına gitti. Ne sağlığımı sordu ne bir şey. Bu utanç bende kalır ama meslek hayatım bitti derdinde değilim. Biterse biter. Gerekirse ben bu sektörü bırakırım. Mahalleme dahi gitmedim. İnsanlar bana tepki verecekler mi bilmiyorum. Ben onları gözlerim. Bu mesleği yapmamam gerekiyorsa, yapmam. Tokat atmak suçtur. İnsanın iradesine sahip olamaması da suçtur. Ben olamadım. Son nefesi tutamadım. 36 yıldır bu sektördeyim. Benim hiç setten sevgilim olmadı biliyor musunuz? Çapkın bir adamamım üstelik. Ama ben bütün sektörü aile görürüm. "Ne oldu da bu adam bunu yaptı" diye sorgularsanız adil olursunuz. Savunmuyorum, adil olun diyorum. Benim bu dizide kalmamın tek nedeni Şükrü Bey. Ben bu işi para kazanmak için yapmıyorum. Bu işi yaptığım için para kazanıyorum. Param varsa, para kazanmak istemiyorum. Emekli maaşım var, 1-2 kira gelirim var. Az parayla yaşamayı bilen bir adam olduğum için... Su satarak para kazanmaya başladım. Hayatım boyunca çalıştım. Gazoz fabrikasında çalıştım. Parayla derdim yok. Benim altımdaki araba 20 bin lira değerinde bir arabadır.
Beğendiğim çok oyuncu var. Çok güzel kadınlarımız var. Ama sektörden kimseye aşık olmadım. Şu an zaten aşığım, başkasına bakmam bile mümkün değil. Bu olaydan sonra çok üzüldü. O beni çok iyi tanıyor. Dün Sarıyer'e gittim. Yürüyordum ve birden kapüşonumu kapattım. Utandım. Bir arada Hatice ile de gerildik. Ona da küstüm. O özür dilemesini bilir. Gelir sarılır, barışırız. Dün bana "Kenan neden uzak durmadın, ben seni kaç defa uyardım" dedi. Bu zamana kadar sabrettim, yine sabredeceğim.
Selen sete ilk geldiğinde daha naif, daha kibar bir kızdı. Şimdi farklılaştı. Havası arttı. Başrol oyuncusu oldu. Onu taşımak zordur. Serenay Sarıkaya 19 yaşında olmasına rağmen o setin en olgun kızıydı. Bunu eleştirmek için söylemdim ama değişti yani. Selen ile samimi değilim ama Serenay'la çok samimiydik. Gidince çok üzüldüm. Çok bıcır bıcır bir kızdır. Baba kız gibiydik onunla. 19 yaşında 35 yaş olgunluğunda bir kızdı. O gidince set olarak enerji kaybettik."