Hayvanlara yapılan türlü eziyet toplumda büyük öfke uyandırırken, Hayvanları Koruma Kanunu'nun geciktirilmesi de hayvanseverleri üzmeye devam ediyor.
Okurumuz Ahmet Güney ise geçen hafta Zap'tiye kutucuğuna yazdığım "Sonunda kediyi canlı canlı yakıp sosyal medyada paylaştılar. Hani hayat paylaştıkça güzeldi?" cümlesinden yola çıkarak, hayvanlara eziyetin dinimizde asla yeri olmadığına dair daha önce dinlediği bir cuma hutbesini paylaşmış:
"Aslında bu durum Zap'tiye'lik değil, lanetlik bir konu. Cenâb-ı Allah, Kur'an'daki Tîn suresinde ne buyuruyor? 'Şüphe yok ki biz insanı, en güzel şekilde yarattık. Sonra da onu aşağının aşağısına çevirdik.' İşte bunun için denir ki insanın iyisi meleklerden de üstündür. Kötüsü ise hayvanlardan da aşağıdır. Gelelim kedi yakma olayına. Yıllar önce yaşanmış bir olayı konu alan bir cuma hutbesi dinlemiştim. Köşenize alır da yayınlarsanız, ağzı var dili yok hayvanlara zulmedenler şimdiden titresinler, cehennemdeki yerlerine hazır olsunlar diye.
'KEDİDEN KURTARIN'
Adı 'Merhamet' olan bir şoförün mutfağına bir kedi dadanmış. Yiyecek bir şeyler çalıp kaçarmış. Sonunda Merhamet bir gün pusu kurup kediyi yakalamış. Sonra da üzerine benzin döküp tutuşturmuş. Böylece kedi çırpınarak diri diri yanmış. Bir gün bizim Merhamet'in arabası arıza yapmış. Ağzında sigarasıyla motor bölümünün altına sırt üstü girerek durumu araştırmaya başlamış. Sızan benzin, sigaradan alev alıp tutuşunca Merhamet de o daracık yerden çıkamayıp yanmış. Sonunda yarı koma halinde hastaneden evine göndermişler. Evdekiler artık öleceğini anlayıp son nefesinde Yâsin okutmak için bizim imamı evlerine çağırmışlar. İmam, Yâsin okurken komadaki Merhamet birden bağırmaya başlamış: 'Şu kediden beni kurtarın!..' Ve bu bağırış son sözleri olmuş..."
Öğrenmenin yaşı yok
Hayat, son saniyesine kadar bir okul. Öğrenmenin yaşı, kıdemi, yeri, zamanı yok. Bunu bana öğreten de Selim Koç adlı okurum oldu.
Geçen hafta bizim Gaf Kürsüsü'ne tuhaf bir otomobil satış ilanını yerleştirmiştim. İlanda "Boya ve değişen yok, ağır hasar kaydı var" yazıyordu. "Ne olur biri bana bu durumu izah etsin" demiştim. İzahat, 20 yıldır otomobil alım satım işi ile uğraşan okurum Selim Koç'tan geldi.
Meğer çok yoğun bir yağış altında kalıp suya gömülen, doluya maruz kalan ya da alt kısmında çarpma sonucu hasar oluşan araçlara boyama işlemi ya da değişen parçası olmamasına rağmen 'ağır hasar kaydı' belgesi düzenlenirmiş.
Dedim ya, öğrenmenin sonu yok.
'Doğal oyunculuk' bu değil
Köşemizin müdavimlerinden, değerli dostum Zekeriya Cengiz Tağtekin yazmış:
"Sevgili Yüksel, son dönemde dizilerde 'doğal oyunculuk' adı altında kimin ne dediğinin anlaşılmadığı bir döneme girdik. 'Doğal oyunculuk' ağzının içinde kelimeleri yutmak anlamına gelmeye başladı. Bunu da yapanlar tiyatro duayenleri... İnan yan rollerdeki gençleri çok daha iyi anlıyoruz konuşmalarından. Murathan Mungan, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında şunları söyledi: 'Doğal oyunculuk diye bir şey çıkardılar. Doğal olayım derken ağızlarından çıkan hiçbir kelime anlaşılmıyor.' Haksız mı?"
Gaf kürsüsü
Atv muhabiri Meryem Nas, Kızılay tarafından oğluna eşya bağışı yapıldığı için gözyaşı döken anneye sordu: "Neden ağlıyorsunuz? Bunlar mutluluk sevinci olsa gerek..."
Zap'tiye
İngiliz Kraliyet ailesinin yaşadığı Buckingham Sarayı'ndan 9 çanta dolusu uyuşturucu çıktı. İngiliz asalet unvanlarına lord, dük ve düşesten sonra bir yenisi eklendi: Baron!
Ne demiş?
Haber Global'deki 40 programında Jülide Ateş sordu: "Siyasi görüşün ne?" Serdar Ortaç yanıtladı: "Tayyip Erdoğan diyorum..."