Karolin Fişekçi, doğum gününü Büyük Londra Oteli'nin bir odasında açtığı üç tabloluk sergiyle kutlamış.
Sergi için verilen partiye kültürsanat dünyasından önemli isimlerin katılması, tabloların haber olması; Fişekçi'nin artık popüler bir sanatçı olduğunun göstergesi herhalde.
PAMUK OLMASA!
Öte yandan Fişekçi artık, bu popülaritenin asıl çıkış kaynağı olan Orhan Pamuk'la yaşadığı aşkla anılmak istemiyormuş.
Fişekçi, Sabah'tan Fisun Yalçınkaya'ya şu açıklamayı yapmış: "Sergiyi açmak için bu sürecin geçmesini bekledim. 'Ben tek başıma var olabilirim' demek istiyorum bu sergiyle... Şu an hayatta samimiyet arıyorum."
Vallahi Fişekçi aradığı samimiyeti biraz zor bulur. Bizler Fişekçi'yi, Orhan Pamuk'la yaşadığı ilişkiyi balandıra balandıra anlattıktan sonra tanıdık. Daha önce hiç gündemimizde yoktu.
Hatta Pamuk bile belli bir süreden sonra Fişekçi'nin açıklamalarından rahatsız olup avukatı aracılığıyla ihtarname çekti ve "Fişekçi, bitmeyen gerçek dışı açıklamalarına son vermeli" dedi.
Ne yazık ki, popüler kültür ve magazin dünyasına nasıl girdiysen öyle hatırlanıyorsun.
Mesela 'Fişekçi' denince benim aklıma hep, bir röportajında "Pamuk'la ilişkiniz nasıl başladı?" sorusuna, bir jeoloji uzmanı titizliğinde verdiği şu yanıt geliyor:
"Orhan'la işler hızlı gelişti belki. O çok yalnızdı, patlamayı bekleyen volkan gibi... Durur yanardağ uzun süre ve sonra aniden içindekileri serbest bırakır. Bu tür patlamalar da sükunetle gerçekleşmez..."
Yani demem o ki, Fişekçi "Orhan Pamuk'la anılmak istemiyorum" derken aslında imkansızı istiyor.