Sonunda okul tatil olmayacaksa, arkadaşlarınla kar topu oynamayacaksan, sevgilinle evde mahsur kalmayacaksan, lapa lapa yağmayacaksa, senin de oturup, kar seyredip keyif yapacak durumun olmayacaksa; yağmasın bu kar!
İstanbul'a hiç yağmasın bu kar.
Sabah karlı sokaklara uyandığında önce kendini çocuk gibi hissedip sevinçten burukluğa geçen, sonra yatağa dönmek isteyen, sonra yetişkin olup "Offf işleri nasıl halledeceğiz şimdi" düşüncesiyle sinirlenen bir tek ben miyim? Değilim.
KARA SAHLEP YAKIŞIYOR
İster mecazından alın, ister yazıldığı gibi anlayın, şurası net; karlı günler kararlı olmayı gerektiriyor.
Yağmur geceye, kar sabah saatlerine yakışıyor.
Hazır yakıştırmalara girmişken; kara şiir yakışıyor, bütün gün etrafında uçuşan kelimeler yakışıyor, aynı odada hiç konuşmadan saatlerce oturabilen arkadaşlıklar yakışıyor, yazmak yakışıyor, en klişesinden sahlep yakışıyor.
Özlemek yağmura, sarılmak kara yakışıyor.
Kar yağdığında korkar, kaşlarını çatarak camdan bakar, hayatının bittiğine inanır birileri. Öyle bildiğiniz gibi değil; değişik birileri. Birileri değişiktir, her durumla ille de çelişiktir hani, öyle birileri.
Karı saldırı, yağmuru hakaret kabul edenleri çevrenizden uzak tutun, e mi?
KENDİN OLMAK ZOR
Çok alakasız ama şimdi televizyonda tanıtımı gözüme çarptı; '20 Dakika' iyi dizi mi?
Tuba Büyüküstün mü, Beren Saat mi? Son günlerde tartışma konusu bu değil mi?
Tuba; 'Güzellik, iyilik, hoşluk, cennette bulunan ilahi ağaç' demekmiş. Tanıdığım bütün Tuba'lar güzeldi; iyi miydiler bilemiyorum ama hoştular.
Dün markette gördüm; şekersiz meyve pestilleri çıkmış. Şeftalisi, böğürtleni, yaban mersini; beğendim sanki.
Sadece kendi damağımızla, kendi gözlerimizle, kendi hislerimizle, kendi kulaklarımızla, tenimizle, kalbimizle bir şeyi, bir lezzeti, bir şarkıyı, bir filmi, bir yeri ya da birini beğenebilmemiz ne kadar zor.
Hep taciz, hep yönetim...
Hep sözlü, hep doldurulmuş, hep gazlı... Hep uyumlandırılmış, hep sınıflı, güdümlü, ortak kararlı.
İnsanın kendi olabilmesi hayatındaki en zor eylemi.