Ermenistan güçleri Azerbaycan'ın Gence kentinde sivil yerleşim alanlarını füzeyle vurdu. CNN Türk muhabiri Fulya Öztürk olay yerindeydi. Üzerinde çelik yeleği, kafasında kaskı, elinde mikrofonuyla enkaz kaldırma ve can kurtarma çalışmaları sırasında haberi bildirmeye çalışıyordu. Yüzü bembeyazdı. Elleri titriyordu. Sesi güçlükle duyuluyordu: "Küçücük bir bebek çıktı... Cansız bedenine dokundum... Kan içindeydi... Eli elime değdi...
İşte savaşın, hatta dünyadaki tüm savaşların özeti... Olan hep çocuklara olur. Ya analarını, babalarını, evlerini, barklarını kaybederler, ya canlarını... Berlin'de, Londra'da, Hiroşima'da, Nagazaki'de, Kore'de, Vietnam'da, Kosova'da, Filistin'de, Irak'ta, Suriye'de, Gence'de ve daha nicelerinde...
gece yarısı bir tonluk patlayıcı başlık taşıyan balistik füzelerle vurmuş Azerbaycan'ın mahallelerini. Onlarca ev enkaza dönmüş. Gün ışıdığında ekrana bakamaz oldum. Çocukların cesetlerinden önce duvarlara asılı fotoğrafları çıktı enkazdan. Sonra da cansız bedenleri. Ceset torbalarının yarısını bile doldurmayan o minicik bedenleri...
Pek çok Ermeni dostum var. Hepimizden daha çok bu vatana bağlı, demokrat, insan hakları savunucusu, karıncayı bile incitmekten kaçınan, gölgesinde yaşadığı Türk bayrağıyla övünen, her 29 Ekim'de evine, dükkanına o bayrağı gururla asan, Atatürk'ü sevgi ve özlemle yâd eden, bazı Türklerden (!) daha Türk olan Ermeni dostlar. Onlarla yüzyıllardır koyun koyuna uyuyoruz. Peki ya "Azerbaycan'ın sivil yerleşim yerlerini balistik füzeyle vurun" emrini veren Ermeni politikacılar, o emri gözünü kırpmadan uygulayan Ermeni komutanlar o gece huzur içinde uyuyabildiler mi?
İşgal altındaki topraklarını geri almak için askeri hedefleri nokta atışıyla vurmak savaştır. Ama sırf intikam güdüsüyle masum çocukları kan uykularında paramparça etmek terördür, vahşettir, cinnettir. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışma neyin kurtuluş savaşı, neyin terör olduğunu tüm dünyaya acı acı anlatıyor.
Savaş 'bilgisayar oyunu' değildir
CNN Türk muhabiri Fulya Öztürk'ün o anlarda neler hissettiğini az çok anlayabiliyorum. Çünkü hayatım haber merkezlerinde geçti. Sahada savaş muhabirliği yapmadım ama onların gönderdiği ya da ajanslardan monitörüme düşen ham görüntüleri çok izlemişliğim var. Sizler o ham görüntülerin, 'ekrana getirilebilecek kadar olanını' izlediniz. Diğerleriyle bizler yüzleştik. Adeta kan kusarak... Hele Bosna Hersek'ten gelen bir görüntü vardı ki, bugün bile kabuslarımdan gitmiyor. Uçaksavar mermisiyle kafasından vurulan şoför mahallindeki bir askerin görüntüsü... Anlatmaya dilim varmaz. Sizler ekranlarda gökyüzünden çekilmiş bir hedefin üzerindeki artı işaretini görüyorsunuz. Sonra bir füze orayı vuruyor. Kocaman bir mantar bulutu kalkıyor yerden. Sonrası? Sonrasını görmüyorsunuz. Ama haberciler görüyor dilleri tutularak. Size izletemiyoruz...
Savaş, sizin gördüğünüz haliyle bir video oyunundan farksız. Hedef vuruluyor, bonus olarak aldığınız yeni cephane ile hoop bir başka hedefe... Oysa gerçek öyle değil. Ölenleri 'game over' tuşuna basarak yeniden diriltemiyorsunuz.
Unut o görüntüleri sevgili Fulya... Bir an önce unut... Yoksa yapamazsın mesleğini...
Zap'tiye
"Bir kadın, yanında yakın akrabası olmadan 90 kilometreden fazla uzaklaşamaz" diye sözde fetva verenler, şu anda Uluslararası Uzay İstasyonu'nda deneyler yapan kadın astronot Chistina Koch için görüşlerinizi alabilir miyim?
Gaf kürsüsü
ABD'nin başkan adaylarından Joe Biden, 'Beyaz Saray' yerine "Senato için yarışıyorum" deyince alay konusu oldu.
Ne demiş?
Nihat Hatipoğlu'nun programında sokaktaki kadına "Hiç büyü yaptırdınız mı?" diye soruldu. Kadın samimiyetle cevap verdi: "Nişanlımın annesi beni sevsin diye büyü yaptırmıştım. Tam tersi oldu. Nişanlım, annesinin etkisiyle beni terk etti."