Edebiyathaber adlı nefis bir haber sitesi var, orada okudum: M.S. 4'üncü yüzyılda yaşayan Kyreneli Synesios'un 'Kelliğe Övgü' adlı felsefi denemesinin genişletilmiş baskısı, Sel Yayınları tarafından yeniden yayınlamış.
Kitabın en ilginç ve eğlenceli yanı ise önsözleri.
Beş ünlü kele; Tahsin Yücel, Samih Rifat, Aydın Uğur, Enis Batur ve Ekrem Işın'a önsöz yazdırılmış.
İşte o önsözlerden bazı bölümler:
Tahsin Yücel: "Hasan Bey en azından kendi durumunda, bunu bir yazgı sorunu olarak görür. Genç yaşta yitirdiği kömür karası saçların bu dünya için yaratılmadıklarını, yani dökülmek yerine, yukarılarda bir yerlere uçtuklarını, büyük bir olasılıkla şimdi de oralarda bulunduklarını ve dolaylı bir biçimde, kendisine de bir yücelik verdiklerini düşünürdü. Böylece, saçlarını geri getirmeye çabalayanlar gibi, başlarındaki saç kalıntılarını uzatabildikleri kadar uzatıp yandan ortaya, arkadan öne tarayarak ya da bu gariban kalıntıları birkaç kez döndürerek asfaltı kapatmaya çalışanlara alayla karışık bir acımayla bakardı hep..."
Samih Rifat: "Bugün yeniden istemem saçlarımı. 'Bir ilaç çıktı, iş bitti' deseler, ister miyim? İstemem. Çok uzakta kaldılar, unuttum. Kelliğe alıştım. Kelliğin bir-iki yararını da keşfettim zamanla. Yıkanması kolay, tıraş olması kolay, sıvazlaması keyifli."
Enis Batur: "Ne dediğini anlıyorum Neruda'nın: Bazı şeyleri yapmazsak kafamızın içi kel kalır, ki en kötü dökülme budur."
BARIŞIK OLALIM
Aslında son dönemde bazı erkekler için kellik sorun olmaktan çıkmıştı. Hatta bir kesim için modaya dönüşmüştü.
Galiba asıl önemli olan; kellikle barışık kalmak. Kelliği sorun edenler, dökülmemiş bir tutam saçlarıyla deneysel çalışmalara girişenler; Tahsin Yücel'in nefis betimlediği gibi komik duruma düşüyorlar.
Bu kitabı okuyalım, Neruda'nın dediği gibi kafamızın içi kel kalmasın.