Her cumartesi olduğu gibi bugün de söz sırası okurlarımızda. Gökhan Solmaz adlı takipçimiz, bir yanda yüreğimizi kanatan olaylar, diğer yanda ekranlardaki vur patlasın, çal oynasın eğlence arasında kafası karışanlardan. İşte okurumuzun duyguları:
"Sayın Yüksel Aytuğ, klişe bir cümle ama malum, toplum olarak zor dönemlerden geçiyoruz. Geçtiğimiz perşembe akşamı televizyonlarda gördüğüm bazı olaylar da bu zor dönemlerde beni epey ürküttü.
Perşembe akşamı öncelikle FOX'ta yayınlanan Fatih Portakal ile Ana Haber'de şehitlerimizin cenazelerine ilişkin görüntüleri izledim. Önce şehidimizin annesinin feryatları yayınlandı. O bant bitti, peşinden aynı cenazeden şehidimizin babasının feryatları yayınlandı. O bant bitti, şehidimizin kardeşinin feryatları yayınlandı. Son olarak da şehidimizin çocuklarının iç burkan görüntüleri ekrana geldi. Kısacası, bir şehit cenazesinden dört ayrı haber çıkarıldı ve ciğerimiz liğme liğme edilip gözyaşlarımız sular seller gibi aktı. Fakat aklıma bir soru takıldı. Bu haberi bu kadar yayarak reyting avcılığı yapılmıyor muydu? Yani artık niyet, haber vermenin ötesine geçiyor sanki...
Bunun üzerine kanal değiştirmeye karar veren ben, bütün kanallarda bir matem havası beklerken Star TV'ye geldim. Orada 'yılların eskitemediği' Mehmet Ali Erbil'in Çarkıfelek programında nevi şahsına münhasır bir yarışmacı ve onun türlü tuhaflıkları ile sulandırılmış bir yayın çıktı karşıma.
Haliyle bunu izleyen bir birey olarak ne yapacağımı şaşırdım. 'Şehitlerimize çok mu üzüldük, yoksa bu kadar vurdumduymaz mı olduk?' diye düşündüm açıkçası.
Demek istediğim, eğlence programları kaldırılsın veya şehit haberleri televizyonlarda yayınlanmasın değil. Ama bari yayıncılığımız tutarlı olsun. En azından acımızı da, sevincimizi de sulandırmayalım."